Varlık Vergisi mağdurlarının zararının tazmin edilmesi için kanun teklifi

HDP milletvekili Garo Paylan, Varlık Vergisi mağdurlarından özür dilenmesi ve kayıplarının tazmin edilmesi amacıyla TBMM'ye bir kanun teklifi verdi.

Paylan, teklifinin amacını"1942 yılında çıkarılan Varlık Vergisi Kanunu sonucunda vatandaşlık hakları çiğnenen ve ayrımcılığa uğrayan yurttaşlarımızdan resmen özür dilemesine ve kanunun yol açtığı maddi ve manevi zararların tazmin edilmesine dair kanun teklifi" olarak tanımladı.

Paylan'ın  teklifinin gerekçesi şöyle: 

"Bundan tam 80 yıl önce, 11 Kasım 1942 tarihinde, TBMM’ye getirilen Varlık Vergisi Kanunu oybirliğiyle kabul edilmiş ve ertesi gün Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Vergi, kâğıt üstünde II. Dünya Savaşı’nın zorlu ekonomik koşullarında 'yüksek kârlılığa, stokçuluğa ve karaborsacılığa' karşı çıkarılmıştır. Fakat yasanın gerçek amacı, Hıristiyan ve Yahudi vatandaşlarımızın ekonomik varlığına el koymaktı. 

Dönemin İstanbul Defterdarı Faik Ökte’nin 'Varlık Vergisi Faciası' kitabında aktardığına göre, Ankara’dan yollanan gizli damgalı bir yazıda, 'savaştan dolayı kazanılan fevkalade kazançları bilhassa ekalliyetlerin elde ettiği' ve 'bu kazançların tespitinde ekalliyetlerin ayrı bir cetvelde gösterilmesi gerektiği' belirtilmiştir. Bunun üzerine cetveller, Müslümanları temsilen M, gayrimüslimleri temsilen G, dönmeler için D ve ecnebiler için E’yi gösterecek şekilde hesaplanmıştır. Bu cetvellerle çalışan komisyonların koyduğu vergiler, mükelleflerin varlıkları uyarınca değil, kulaktan dolma bilgiler, tahminler, yakın ilişkiler ve komisyondaki isimlerin kişisel çıkarları doğrultusunda belirlenmiştir.

Nihayetinde, Ökte’nin belirttiği gibi, Başbakan Saraçoğlu’nun emriyle 'gayrimüslimlere diğerlerinden bazen on kat daha fazla Varlık Vergisi borcu çıkarılmıştır'. Gayrimüslimlerin en yoksul kesimlerine de belirli oranda vergi uygulanırken, aynı meslek grubundan Müslümanlar vergiden muaf tutulmuştur. Sonuç olarak, 1944’te kanun yürürlükte kaldırıldığında, tüm Türkiye’de Varlık Vergisi’nin yükü, yaklaşık yüzde 83 oranında gayrimüslimlere, yüzde 7 oranında Müslümanlara ve yüzde 10 oranında 'dönmeler ve ecnebilere' yüklenmiştir. 

Varlık Vergisi kapsamında toplanan 315.000.000 TL değerindeki verginin 280.000.000 TL’si nüfusun yüzde birini bile oluşturmayan Hıristiyan ve Yahudi yurttaşlara ödetildi. 

Bu dönemde, gayrimüslimlerin vergi borcunu ödemek için satışa çıkardığı ve onlardan icra yoluyla elde edilen gayrimenkuller, çok büyük oranda Müslüman zenginlere ve devlet kurumlarına hızla satılmıştır. Aynı zamanda, açık artırma yoluyla icra edilen eşyalar da satılmıştır. Vergi borcunu ödeyemediği için, Ocak-Aralık 1943 tarihlerinde Aşkale (Erzurum) ve Sivrihisar’daki (Eskişehir) çalışma kamplarına aralarında dedemin de bulunduğu yaklaşık 1400 gayrimüslim mükellef gönderilmiştir. Genellikle gayrimüslimlerle ortaklıkları sebebiyle yüksek vergi borcu çıkarılan ve bu miktarları ödeyemeyen Müslüman mükellefler ise Ökte’nin belirttiği üzere kamplara gönderilmekten kurtulmuştur. Gayrimüslim mükelleflere, Aşkale’de Trabzon-İran transit karayolundaki karlar temizletilmiş, Erzurum’da şehrin sokakları süpürtülmüş ve Sivrihisar’da yol inşaatında taş kırdırılmıştır. Bu zorunlu işçilerden 21 kişi de bu kamplarda hayatını kaybetmiştir.

'Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.'

Dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Hıristiyan ve Yahudi yurttaşlarımıza karşı bu ırkçı sözleri söylemesinin üzerinden 80 yıl geçti. Fakat Saraçoğlu’nun ismi, halen önemli kamusal alanların isminde kendisine yer bulmaya devam ediyor. Mimarı olduğu ayrımcı Varlık Vergisi Kanunu’nun neden olduğu yıkımın mağdurları ise 80 yıldır halen araştırılmayı ve yüzleşilmeyi bekliyor. 

Yüzleşilmeyen her suçun tekrarladığı gerçeği, bu kanundan 13 yıl sonra yaşanan 6-7 Eylül 1955 Vandalizmi ve sonrasında devam eden ayrımcı uygulamalarda bir kez daha ortaya çık-mıştır. Tüm bu yaşananlar, 20. yüzyılın başında ülke nüfusunun yüzde 40’ını oluşturan Hıris-tiyan ve Yahudi toplumlarının bugün nüfusun ancak binde birlik kısmını oluşturmasına neden olmuştur. Ve bu yaşananlarla halen yüzleşilmemesi, kalıcı bir toplumsal barışın inşa edilmesinin önündeki en büyük engel olmaya devam etmektedir.

Bu gerekçeler doğrultusunda, 80 yıl önce TBMM tarafından onaylanan ayrımcı Varlık Vergisi Kanunu ile yüzleşmek amacıyla, TBMM’nin geçmişle yüzleşme adına sorumluluk alması ve bu kanunun mağduru olan yurttaşlarımızdan resmen özür dilemesi çok önemli bir adım olacaktır"

Kategoriler

Toplum Güncel