Aysel Tuğluk'un kuzeni Gülsen Yüksel, Av. Elif Taşdöğen, Nörolog Dr. Emel Gökmen, Dr. Yeşim İşleğen, Dr. Pınar Saip ve Deniz Türkali'nin katılımıyla düzenlenen açıklama çağrısında “Aysel Tuğluk'un son durumuna ilişkin bilgi vereceğimiz toplantıya tüm kadınları bekliyoruz” dendi.“Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın” kampanya grubu, demans teşhisi konulmasına rağmen Kandıra Cezaevi’nde tutulan Aysel Tuğluk’un son durumuna ilişkin bilgiler paylaşmak için bugün Karşı Sanat’ta açıklama yaptı.
Bianet’ten Evrim Kepenek’in haberine göre toplantı başlarken Tuğluk’un hayatını anlatan ve sanatçı Jülide Kural’ın seslendirdiği belgesel gösterildi. Toplantıda konuşan Aysel Tuğluk’un yeğeni Gülsen Yüksel, şu noktalara değindi: “Aysel Tuğluk’un annesi “hatun halamızın” kaybına alışamamışken, onunla yüzleşememişken onun yaralarını saramamışken Aysel’in böyle olması hepimiz şoke etti. 12 Temmuz 2021'de teşhis konuldu. Pandemi süreci hastalığını biraz daha hızlandırdı. “Orada gecikme yaşadık mı acaba?” diye düşünüyorum. Demansla ilk kez karşılaşıyoruz bilmiyorduk bu hastalığı. İlk gittiğim zamanlarda ziyaretine “unutkanlık var” diyordu. B12 alıyor geçer sanıyorduk. Kimsenin bilgisi olmadığı bir hastalık demans, bizim de aklımıza gelmiyordu. Hastalığı öyle hızlı ilerliyor ki yarım saat daha o koğuşta kalmaması lazım. Ruh hali hep şaşkın çocuksu ürkek. Hastalığı anlamak için ona soru soruyorum mesela çoğunu bilemiyor. Hangi yılda olduğumuzu bilemdi, Türkiye’nin ilk kadın başbakanı sordum, bilemedi yanıt veremedi. Cümle kuramıyor, paragraf yok zaten. Biz ilk başta bırakılır diye düşündük, devletin bu durumuna rağmen onu cezaevinden bırakmayacağını düşünmedim.”
Aynı haberde Uzman Doktor Emel Gökmen’in konuşmasından şu ifadeler yer alıyor: “Kendisi ile ilgili verilen raporlar çelişkili. Uzman bir ekip Aysel Tuğluk’u bir an önce ziyaret edip hastalığına dair rapor görüş yazmalı. İnfaz ve yargılaması ertelenmeli tedavisine hemen başlamalı.”
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
Değerli Dostlar,
Aysel Tuğluk’a Özgürlük için 1000 Kadın çağrısıyla yola çıkmıştık. Bir gecede binlerce kadın olduk. Şimdi ise çağrımıza ses veren binlerce kadın olarak Aysel Tuğluk şahsında binleri aşan hasta mahpusun yaşam hakkını savunmaya devam ediyoruz.
2 Ocak 2022’de, demans başlangıcı teşhis edilen ve cezaevinde hayatını tek başına idame ettirmede güçlük çeken Aysel Tuğluk için bir çağrı yaptık. Kadın örgütlerinden ve farklı çevrelerden birçok kadının, gazeteci, sanatçı, yazar ve akademisyenin katıldığı ortak bir tartışmayla Aysel Tuğluk ve Hasta Tutsaklara Özgürlük Kampanyası çalışmaları başladı ve bu girişim kamuoyuna da 1000 Kadın Kampanyası olarak yansıdı. O tarihten bugüne çalışmalarımız devam ediyor.
Kampanya kapsamında bir web sitesi kurduk, burada hem Aysel Tuğluk’a dair yazılara hem Tuğluk’un kendi yazılarına hem de farklı medya kuruluşlarında çıkan haber ve yazılara yer veriliyor.
İmza kampanyası 8 dile çevrilerek sürdürüldü, 54 ülkeden destek gördü ve aralarında dünyaca tanınan Angela Davis ve Silvia Federici gibi feminist yazarların da bulunduğu binlerce kişi kampanyaya imza verdi.
Pek çok kentte kadın platformları Aysel Tuğluk için kampanya çerçevesinde basın açıklamaları ve eylemler gerçekleştirdi, başta Aysel Tuğluk olmak üzere kadın tutsaklara dayanışma kartları gönderildi.
Aysel Tuğluk’un avukat olması nedeniyle de Türkiye’deki tüm barolara harekete geçme çağrısı yapan mektup gönderildi. Çağrımızla 20 baro tarafından Aysel Tuğluk’a ilişkin ortak yazılı açıklama ve birçok ilde avukatlar ve avukat örgütleri tarafından basın açıklamaları yapıldı.
Uluslararası kurum ve kuruluşlara, yazar ve gazetelere mektup gönderildi. Bu mektuplarla birlikte uluslararası alanda da bir kamuoyu oluştu ve birçok yazar ve gazete Aysel Tuğluk’un durumuna ilişkin yazı yazdı ve haber yaptı. Matbu basının yanı televizyon kanalları ve dijital medyada Aysel Tuğluk’un durumu gündemleştirildi ve birçok mecrada tartışmalar yürütüldü.
“Aysel Tuğluk İçin Bin Kadın” metnimiz, İngiltere’nin tanınmış yayınevlerinden Pluto Press’in yayımlayacağı, Gültan Kışanak’ın Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabının İngilizce baskısında yer alacak.
Kampanya çerçevesinde gelen imzalar, Adalet Bakanlığı, Adli Tıp Kurumu ve TBMM’ye Aysel Tuğluk ve hasta tutsakların durumunu anlatan bir dilekçe ile birlikte gönderildi. Bu dilekçeye yalnızca Adli Tıp Kurumu’ndan yanıt geldi, gelen ciddiyetten uzak yanıt, başvurumuzun gerekçesi olan taleplerimize yanıt vermediği gibi, sorumluluğu da üstünden atan bir yanıt oldu.
Kampanya kapsamında ulusal ve uluslararası alanda değerli akademisyen, yazar, sanatçı ve kadın örgütü temsilcisi kadınlar mesajlarıyla Aysel Tuğluk’la dayanışma gösterirken, yetkilileri de hukukun gerektirdiği sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdılar.
Kampanya kapsamında kadın avukatlar Avukatlar Günü’nün hemen ertesinde, 6 Nisan’da Kandıra Cezaevine giderek Aysel Tuğluk ile görüştü ve cezaevi önünde bir açıklama yaptı. Açıklamada Aysel Tuğluk’un bir an önce serbest bırakılması vurgusu yapıldı, barolara konuyu gündemleştirme çağrısı yapıldı. Aysel Tuğluk’un İstanbul Barosu üyesi bir avukat olması nedeniyle İstanbul Barosu’nu da harekete geçmeye çağırdık.
Bir siyasetçi ve hukukçu olan Aysel Tuğluk altı yılı aşkın bir süredir cezaevinde. Cezaevinde tek başına hayatını idame ettirmesinin gün geçtikçe imkansızlaştığı görmezden geliniyor. Siyasi saiklerle devam eden yargı sürecinde ve günlerce süren duruşmalarda, Aysel Tuğluk, SEGBİS salonlarında beklemek zorunda bırakılıyor.
Bizimle beraber birçok platformda çağrılar, eylemler ve kampanyalar yapıldı ve yapılmaya devam ediyor. Sağlıklı yaşam hakkına ve insanca yaşama saygılı Aysel’in dostları, yoldaşları ve binlerce kadınla beraber mücadele sürüyor. Bugünkü buluşma bu mücadelenin bir parçasıdır.
Aysel Tuğluk’un yaşadığı ağır hastalığa ilişkin yetkili sağlık kurumlarının hazırladığı “cezaevinde kalamaz” raporlarının dikkate alınmasını, hukuka, insan haklarına uygun bir karar verilmesini, Aysel Tuğluk’un derhal serbest bırakılarak tedavi olmasının sağlanmasını, bunun için derhal harekete geçilmesini talep ediyoruz. Bu talepler bugün 54 ülkeden 6 bini aşkın kadının imzasını, çok daha fazla kadının irade beyanını taşıyor.
Aysel Tuğluk’a karşı geliştirilen haksız tutumun aynı zamanda kadın mücadelesine yönelik tutumun da bir göstergesi olduğunu biliyoruz. Kadın mücadelesinin ve barış mücadelesinin bir parçası olan Aysel Tuğluk’a yaşatılanlar, biz kadınların haklarımız ve hayatlarımız için sürdürdüğümüz mücadelenin gerekçelerinden birisidir.
Bir kere daha vurgulamak isteriz; Kadınların değiştirme gücü ve potansiyeli karşısında hafızalarımızı yok ederek kazanımlarımızı elimizden alacağını zanneden sistem uygulayıcıları yanılıyor. Aysel biz kadınların yoldaşı ve kız kardeşi. Aysel’in sağlığının geri dönülmez bir aşamaya doğru ilerlemesini izlememizi kimse bizden beklemesin. Onurlu ve insanca yaşama hakkına sahip çıkıyoruz.
Bugün Aysel Tuğluk’un sağlık sorunlarının ciddiyetinden bahsediyorsak eğer, bunun en önemli sebebi haksız şekilde ve politik saiklerle hapiste tutulması ve annesinin cenazesinde kendisine, emniyet güçlerinin gözleri önünde, hiçbir adalet anlayışında yeri olmayan, büyük bir travma yaşatılmış olmasıdır.
Bunun, tüm kadınların gasp edilmeye çalışılan hakları ile de ilgisi vardır. Kolektif olarak kontrol edilmeye çalışılan kadınlıkla, kadınların siyaset yapma hakkıyla, barış ve insan hakları mücadelesi ile yani özcesi hepimizin özgürlük hakları ile ilgisi vardır.
Aysel Tuğluk şahsında tüm hasta tutsaklarla dayanışma çağrımızı yinelerken, Aysel Tuğluk için insanca yaşam koşulları ve tedavi imkânı sağlanıncaya ve tahliye edilinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğimizi duyuruyoruz.