RİCHARD GİRAGOSİAN

Richard Giragosian

Ermenistan’daki erken seçimin derin anlamı

Savaş sonrası dönemin siyaseti hâlâ zehirli ve kutuplaşmış durumda. Bu seçimler siyasetteki çıkmazın aşılması konusunda önemli bir fırsat oluşturuyor ve kazanana, gerçekten de, eşine az rastlanır derecede yüksek bir meşruiyet sunuyor.

Ermenistan’da 20 Haziran’da yapılan erken genel seçimlerde, Başbakan Nikol Paşinyan’ın hâlen görevde olan hükümeti oyların yüzde 54’ünü alarak, yeni parlamentoda 71 milletvekiliyle mutlak çoğunluğu elde etti ve görevde kalmayı başardı.

Seçim rekabetinde, tarafların savunduğu politikalar arasında hakiki bir mücadeleden ziyade şahsiyetler arasında hararetli meydan okumaların şekillendirdiği, intikamcı bir tavır ve saldırgan eleştiriler öne çıktı. Kampanyaya ve seçimin kendisine, tedirgin edici ve yıkıcı bir söylem damga vurdu. 2018’de gerçek anlamda özgür ve adil bir yarış düzenleme başarısı bu seçimde de yakalandı ama kişisel nefrete ve öfkeye dayalı siyasi söylem, ülkede demokrasinin altını oydu. Yine de, savaş sonrası dönemde siyaset alanı hâlâ zehirli ve kutuplaşmış durumda olsa da, bu seçim, siyasetteki açmazın üstesinden gelinmesi konusunda önemli bir fırsat oluşturuyor ve Paşinyan hükümetine, eşine az rastlanır derecede yüksek bir meşruiyet sunuyor.

Derin bağlam

Başbakan Nikol Paşinyan, 2018’deki ‘Kadife Devrim’le şiddet içermeyen bir hükümet değişimine öncülük ederek, etkileyici bir başarı göstermişti; bu, su götürmez bir gerçek. Ancak şimdi açıkça görülüyor ki, Paşinyan için, kendisinden önceki yozlaşmış otoriter rejimi düşürmek, ülkeyi yönetmekten çok daha kolay oldu. Bu seçimlerde, geçmiş ile gelecek arasında net bir tercih yapılacaktı. Büyük ölçüde önceki sisteme ait unsurlardan oluşan muhalefet geçmişe yani bir ‘güçlü adam’ önderliğinde otokratik yönetime dönmeyi öneriyordu. Paşinyan hükümeti ise, demokrasiyi ve yolsuzluk karşıtlığını vurgulayarak, geleceği öne çıkaran bir çerçevede konuşuyordu.

Ermenistan’da siyasetin durumunu ‘Jurassic Park’a benzetirsek, geçmişin dinozorlarına eski cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın önderlik ettiğini söyleyebiliriz. Yeniden iktidara gelmek için son bir kez şansını denemek üzere Paşinyan’ın karşısına baş rakip olarak çıkan Koçaryan, daha önce kazandığı herhangi bir özgür ve adil seçim bulunmasa da, hep güç kullanıp seçimleri kendi lehine ‘düzelterek’ iktidara gelmiş olsa da, geleceğin demokratik, modern ve barışçıl Ermenistan’ının önünde ciddi bir engel teşkil ediyor.

Aynı zamanda, siyasi söylemdeki kötücüllük ve intikamcılığın ortaya koyduğu gibi, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan tüm normal sınırları aştı; tehditler savurarak ve saldırgan konuşmalar yaparak, fevri ve pervasız retoriğiyle ilgili doğal beklentilerin tamamının ötesine geçti. Hem Paşinyan’ın, hem de Koçaryan’ın ‘program’ı içerik ve ‘esas’ bakımından çok zayıftı. Seçim kampanyaları kötücül ve intikamcıydı, karşılıklı suçlamalar ve kişisel saldırıların ötesinde pek bir şey barındırmıyordu.

Bu açıdan bakıldığında, savaş sonrası dönemin siyaseti hâlâ zehirli ve kutuplaşmış durumda. Bu seçimler siyasetteki çıkmazın aşılması konusunda önemli bir fırsat oluşturuyor ve kazanana, gerçekten de, eşine az rastlanır derecede yüksek bir meşruiyet sunuyor. Aynı zamanda, ilham veren siyasi liderler ve partilerin az, siyaset alternatifleri arasında seçim yapma şansının daha da az oluşunun getirdiği entelektüel yoksulluk, ülkenin yapıcı bir siyaset söylemi ve siyasi tartışma ortamından mahrum kalması sonucunu doğuruyor. Ermenistan seçmeninin, hem daha iyi bir hükümeti, hem de daha iyi bir muhalefeti hak ettiği açık.

Başat mesele olarak güvenlik

Azerbaycan’la Karabağ için yapılan savaşta beklenmedik ölçüde büyük bir kayıp verilmesinin ardından, savaş sonrası güvenlik meselesinin seçimlerin merkezî unsuru olması gayet doğaldı. Doğaldı ama, seçim kampanyalarında diğer kritik meseleler görmezden gelindiği için, aynı zamanda yıkıcı etkileri olan, üzücü bir durumdu. Güvenliğin, seçimlerin ana teması olarak bu denli baskın olması, örneğin, Ermenistan’ın Rusya’ya aşırı derecede bağımlı hâle gelmesi tehlikesini derinleştiriyor ve seçmenleri farklı siyaset seçeneklerinden mahrum bırakıyor.  Böylelikle, siyaset alternatifleri arasında bir rekabetten ziyade siyasi şahsiyetler arasında cepheleşmeye sahne olan seçimlere, düşünce çeşitliliği açısından bir yoksulluk damga vurdu. Bu da gösteriyor ki, Ermenistan’da siyasi kutuplaşma ve cepheleşme siyaseti bir süre daha devam edecek. 

(Richard Giragosian, Yerevan’da bulunan düşünce kuruluşu Bölgesel Araştırmalar Merkezi’nin direktörüdür)

(İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz)