Ukrayna’daki savaş, Avrupa’nın güvenliği açısından, Batı taahhüdü ve çözümü için basınç testi görevi görüyor. Fakat gittikçe kızışarak gerçek bir risk haline gelen başka bir güvenlik tehdidi de var ve bu tehdit Türkiye’nin yakınında. Dağlık Karabağ bölgesinden fışkıran bu yeni tehdit, Ermenistan ve Ermeni nüfuslu Karabağ’ı Azerbaycan’a karşı aşındırıyor. Uzun süredir, Eski Sovyet topraklarındaki ‘dondurulmuş ihtilaf’ bölgelerinden biri olarak görülen Dağlık Karabağ’da son yıllarda yaşanan çatışma, ‘dondurulmuş ihtilaf’ tanımını hareketli ihtilafa çevirdi. Ayrıca diplomatik arabuluculuğa azmeden Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Nisan 2016’nın, 1990’lardan beri yaşanan en sert çatışma dönemi olduğuna dikkat çekti.
Batı tipi ‘iyi niyetli ihmal’ tehlikesi
Coğrafi olarak uzak görülen ve kaynayan bir ihtilaf olan Dağlık Karabağ’ın olası jeopolitik sonuçları hafife alındı. Yavaşça yürüyen, ne barış ne de süreç açısından pek bir şey vaat etmeyen barış sürecine rağmen, ihtilaf Batı tipi iyi niyetli ihmal denilebilecek bir sürece meyletti. Bu tür bir stratejik dikkatsizlik üç temel nedenden ötürü özellikle tehlikeli.
Birincisi, daha geniş bir stratejik perspektiften bakıldığında, yerel bir çatışma olan Karabağ sürtüşmesi, yenilenen düşmanlıklarla hızlı bir şekilde genişleme riskini içeriyor. Daha spesifik olarak bu çatışma, birkaç büyük bölgesel gücün dolaysız katılımını mecbur kılma potansiyeline sahip. Nisan 2016’da yaşanan ‘Dört gün savaşı’na benzer bir savaş operasyonu, Türkiye, Rusya ve hatta İran’ı cevap vermeye zorlayacaktır. Yanlış hesaplama ve harekete geçme zorunluluğu neticesinde Karabağ, 1. Dünya Savaşı türü, geniş çaplı bir çatışmayı tetikleyebilir. Bu da Türkiye’nin Rusya’yla ilişkilerini tehdit eder.
Endişe kaynağı olan ikinci itici güç, Rusya'nın yeni bir savaşa olası tepkisinden kaynaklanıyor. Geçen seneki savaşta, Rusya savaşı durdurmak amacıyla etkili bir şekilde ve hızlıca tepki vermeye muktedir tek oyuncuydu. Fakat Rusya geçen seneki savaşa nazaran artık daha hazırlıklı ve olası bir savaş durumunu, Rus arabulucularını bölgeye mevzilemek için bir avantaj olarak kullanabilir. Dağlık Karabağ'da herhangi bir Rus varlığının olmaması uzun süredir Moskova'da kabul edilemez bir güçsüzlük olarak görüldüğünden ve Rusya cevap verebilecek bir konumda olduğundan, Rusya'nın güç projeksiyonu olarak böyle bir senaryo mümkün olabilir.
Avrupa perspektifinden bakıldığında da bu tür bir senaryo, ‘yakın çevre’ denilen bölgedeki Rusya hakimiyetini pekiştirmeye yarar, böylece bölgeyi Rusya’nın etki alanına teslim etme anlamına gelir. Ve bu üçüncü faktör, Ermenistan’la Kasım ayında yeni bir anlaşma imzalamaya hazırlanan ve Azerbaycan’la yeni bir stratejik ortaklıkla ilgilenen AB’nin hareketlerini de büyük oranda tehlikeye atar.
Angajman zorunluluğu
Yükselen tansiyon ve savaşın yenilenme riski altında, Karabağ çatışmasının hızını hafifletme zorunluluğu özellikle iki alanda kendini gösteriyor. Birincisi, çatışma karşısında işbirliği taahhüdü altındaki AB, Rusya çıkarlarına karşı, Dağlık Karabağ'daki yerel yetkilileri ve aktörleri angaje etmek gibi daha iddialı bir politika izleyebilir. Karabağ’la yapılacak bir anlaşmanın ne tanıma ne de karşılıklı itham anlamına geleceği vurgulanabilir ve ‘Tarafsız statü’ yaklaşımını benimseyebilecek AB, hem Ermenistan'ın AB'ye olan ilgisinden, hem de Azerbaycan'ın barış sürecinin ilerlemiyor oluşundan yaşadığı hayal kırıklığından yararlanarak, askıya alınan diplomatik süreci güçlendirebilir.
Anlaşma ve taviz verme ihtiyacı
İkinci fırsat daha maddi, uygulanabilir ve Ermenistan, Karabağ ile Azerbaycan arasındaki ikili çabalara doğrudan destek veriyor. Ermenistan ve Türkiye arasındaki sinerji ve ‘insandan insana’ iletişimin gücüyle, ikinci fırsat üç amaca odaklanacak: her ülkedeki çatışma anlatısına meydan okumak ve iletişimi arttırmak; ileriki resmi ilişkiler için alan açmak ve toplumları taviz verme zorunluluğuna hazırlamak, ki bu son adım her aşamada göz ardı edilmiştir.
Toplumu anlaşma ve taviz verme ihtiyacı konusunda hazırlamak ayrıca Türkiye ve Ermenistan’ın yeniden ilişki kurmasına yarayacak ve askıya alınan diplomatik normalleşme sürecinin tekrar başlamasını sağlayacak. Bu nedenle, Dağlık Karabağ’da yeniden başlayacak bir savaşın yarattığı tehdit ortamının stratejik öneminin farkında olarak, bu hareketli çatışma kontrolden çıkmadan önce ülkeler arasında angajman kurulması bir zorunluluktur.