Kumkapı’da bir utanç günü daha

Yine Kumkapı’da tarihi bir gün yaşadık. Aylar boyu süren tartışmalar bitmiş, ayak oyunları sonuçsuz kalmıştı ve nihayet bir Değabah yani patrik kaymakamı seçerek yıllardır yapamadığımız şu patrik seçimini yapmak için ilk adımı atacaktık. Ama gelin görün ki kelimenin tam anlamıyla “iradeye” müdahale edildi. Devlet Ateşyan’ın Değabah seçimini kaybettiğini görünce, duruma müdahale etti ya da Ateşyan seçimi kaybedince, devleti yardıma çağırdı. Nasıl okursanız okuyun, aynı kapıya çıkıyor. 

Öncesini biliyorsunuz, ama özetlemekte beis yok. Ateşyan tüm tartışmalar sonucunda seçime gitmeyi kabul etmiş, ama Patrik Genel  Vekilliği makamını bırakmaya pek yanaşmamıştı. Bu çabasında bazı hayırseverlerin ve vakıf yöneticilerinin desteğini aldığı da ortadaydı. Bir tür arka kapı diplomasisi ile 16 Şubat’ta bu yönde bir protokol hazırlatmayı da başardı. Ancak bu protokol toplumun büyük tepkisiyle karşılaştı ve sürece Eçmiadzin müdahale etti. Nihayet Ermenistan’da yapılan toplantılarda Ateşyan, Değabah seçimiyle birlikte Patrik Genel Vekilliği makamını bırakmaya ikna edildi. Ya da biz öyle sandık.

Eçmiadzin dönüşü 15 Mart’ta Değabah seçimi yapılacağı netleşti. Üç aday belirlenmişti. Ateşyan, Almanya Ermenileri Ruhani Önderi Bekçiyan ve Episkopos Sahak Maşalyan. Maşalyan, Bekçiyan lehine adaylıktan çekileceğini ilan edince aday sayısı ikiye düştü.

Açık konuşmak gerekirse, seçim başlayana kadar herkes bir yerden bir çomak çıkacağından şüphelenmekteydi. Ki 14 Mart gecesi birdenbire yayılan “Devlet seçim istemiyor” söylentileri da bunun göstergesi sayılabilirdi. Aynı saatlerde Patrikhane’de bir toplantı yapıldığı ve Ateşyan’ın bazı vakıf yöneticilerine bu yönde telkinlerde bulunduğu da konuşuldu.  Ancak öyle anlaşılıyor ki, aynı toplantıda söz konusu vakıf yöneticileri artık belli bir noktaya gelindiği ve seçim yapılması gerektiği üzerinde durdular.

Her neyse. Sonuçta seçim yapıldı ve Bekçiyan 11’e karşı 23 gibi önemli bir oyla Değabah seçildi. Ancak topluma dalga dalga yayılan ve itiraf etmek gerekir ki sevinçle karşılanan bu haberin etkisi kısa sürdü. Yarım saat kadar sonra Ateşyan Valilik’ten gelen bir yazıyı habercilerin ve ruhanilerin eline tutuşturdu. Valilik hiç üzerine vazife olmayan bir işe girişmiş ve “Patrik Genel Vekiliniz var, 16 Şubat’ta da ortalık karıştı, siz en iyisi bu seçimi yapmayın” demişti, mealen.

Bundan büyük skandal olur mu Allah aşkına? Devlete ne oluyor? Laik olduğunu öne süren ve öyle olduğunu düşünmek istediğimiz devlet, Ermeni toplumunun patrik seçimine ne diye karışıyor? Ve ne diye böylesi tutarsız ve anlamsız argümanlarla bu işe karışıyor? Sonuçta o bahsettiğiniz Patrik Genel Vekili’ni seçen de Ruhaniler Genel Meclisi, Mutafyan’ı emekli edip seçim kararı alan da ve nihayet Değabah seçen de... Devlet ne hakla bu kararlardan birini beğenip öbürünü beğenmiyor?

Vali yardımcısı imzalı yazıdaki şu ifade çok önemli: “16 Şubat 2017 Perşembe günü Patrikhane’de gerçekleştirilen toplantıda meydana gelen olumsuz olaylar da göz önüne alındığında bu sürecin cemaat içinde huzursuzluğa sebebiyet vererek, cemaat içinde ayrışmalara neden olabileceği…”

Devlete bak. Kazaz Amira Salonu’ndaki tartışmadan kendine iş çıkarmış. Ama bu aslında görünürde böyle. Çok belli ki birileri devleti bu yönde “işlemiş”. Ve devlet, yazısında böylesi tuhaf bir ifadeye yer vererek kendini ya da onu işleyeni ele vermiş. Yani diyesim şu ki burada otoban tek taraflı değil. Çift yönlü. Devletin bu işe kendi başına kalkışması, haydi kalkıştı diyelim bu ifadelere yer vermesi, pek gerçekçi değil. Belli ki seçim olmasını istemeyen birileri bu oyunu devletle beraber kurmuş. Her şeyi geçtim ‘cemaat içinde ayrışma’ dediğiniz patrik seçilemediği için çıkıyor. Hatta buna ayrışma demek bile güç. Bildiğin konsensüs var, seçilmesi için.

Şu ifade de hayli ilginç: “Patrik seçimiyle ilgili esas, usul ve teamüllerin cemaatinizce yakinen bilindiği, bu kapsamda seçim sürecinin başlatılmasının hukuken mümkün olmadığı…” Şu işe bakın. Devlet nasıl patrik seçeceğimizi bizden daha mı iyi biliyor şimdi?  Böyle bir şey olabilir mi? Usul şu: Patrik olmadığında patrik seçeriz. Halk seçer. Patrik Genel Vekili gibi bir makamla devlet ve vekil öyle istiyor diye yıllar boyunca yaşayamayız.

Devletin bu hamlesi nasıl bir zincir içinde gerçekleşti, henüz bilemiyoruz. Yani bu yazı, hangi makamlara kadar uzanan bir zincir içinde yazıldı? Bunu şimdilik bilemiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki devlet yine rahat durmamış, Ermeni toplumunun  iradesine müdahale etmiştir. Acı verici olan, bu müdahaleyi doğal görenlerle birlikte yaşıyor oluşumuzdur.

Şimdi ne olacak? Söylenenlere göre Ateşyan ve Maşalyan Valilikle görüşecekler ve durumu izah edecekler. Düşülen duruma bakar mısınız? Bekleyelim ki Valilik randevu versin de, durum izah edilsin de, seçilmiş Değabah onaylansın. Sonra da seçim yapılsın.

Yapılması gereken belli. Toplum, kurumlarımız bu işin peşini bırakmamalı. İlk adım Ateşyan’ın o makamı boşaltmasıdır. Zaten öyle kararlaştırılmadı mı? Ha bir de şu: 60 bin kişi kalmış bu toplumu bir de böylesi bir mücadele yürütmek zorunda bırakanları da tarihin utanç sayfalarına yazmalıyız.