Evet oyları yerlerde sürünürken AKP’nin büzülmüş damarlarına kan pompalama yolunu buldu Erdoğan: Hollandalı ırkçı politikacı Wilders’la ortak şirket.
Mülteciler için “Kur’anı yasaklayacağım” diyen popülist-faşist Wilders kendi kamuoyunu Türkler aleyhine kışkırtarak yakındaki seçime oy topluyor.
Avrupa hükümetleri için “Bunlar Nazi” diyen popülist-İslamcı Erdoğan kendi kamuoyunu Avrupalılar aleyhine kışkırtarak Referanduma oy topluyor. İstanbul’daki Hollanda Başkonsolosluğuna tekbir getirerek Türk bayrağı çekildi. Hollanda büyükelçisi istenmiyor.
Mis gibi paslaşıyorlar.
Buraya kadar son derece anlaşılabilir, ikisinin de tıynetine tamamen uygun bir ortaklık. İkisi de sağcı, ikisi de milliyetçi, ikisi de iktidar için her şeyi yapabilir.
***
Anlaşılması zor olan husus, bu ticari ortaklığın hisse senetlerini yükseltenler:
1) Yakında seçim var diye popülizm uğruna uçak inişini yasaklamak ve karayolunu Erdoğan’ın türbanlı bakanlarına kapatmak gibi geri zekalılıklar yapan Avrupa iktidarları. Bunlardan daha fazla bahsetmenin manası yok;
2) Avrupa’da ve Türkiye’de ne yaptıklarının farkında olmayan kimi demokrat Türkiyeliler.
***
Avrupa’daki demokrat Türkiyeliler korku içinde.
“Aman bu pislik buraya bulaşmasın” psikolojisi. Türkiye’deki Evet oylarına hayat öpücüğü gelmesine aldırmıyorlar. Sadece orayı düşünüyorlar ve sonuçta bulaşmayı bilinçsizce hızlandırıyorlar.
Oysa sokağa çıkıp bir yandan Avrupa hükümetlerinin saçma sapan yasaklarına karşı çıkan, bir yandan da kendi ülkesinde demokrasiyi katledenlerin Avrupalılara demokrasi dersi vermesindeki büyük rezaleti haykıran gösteriler yapabilirlerdi. Meydanı Erdoğan’ın askerlerine bırakmak yerine.
***
Türkiye’deki demokrat Türkiyeliler öfke içinde. Ayrıca, şaşkınlık.
Bir kısmı, öfkelerine teslim oluyor ve Erdoğan’ın AB’yle tokuşarak boyunun ölçüsünü almasını istiyorlar. Bu bilmemne yarışını durdurma çabaları yok.
Diğer bazıları, kendi ülkesinde demokrasiyi katledenlerin Avrupalılara demokrasi dersi vermesindeki büyük rezaleti dile getireceğine, Kılıçdaroğlu gibi “Yaptırım uygulamak hakkımız” deyip Erdoğan’ın ekmeğine reçel sürüyorlar. Bu bilmemne yarışını durdurma niyetleri yok. Arada yararlanma niyetleri var.
***
CHP ne yapıyor “ana muhalefet partisi” CHP? Muhalefet yapmak yerine AKP’ye analık yapıyor.
Son olarak, Allahım sen aklımı koru, “Her türlü desteği vereceğiz, Hollanda ile ilişkilerimizi askıya alalım” buyurdu Kılıçdaroğlu.
Oysa, söyleyecek o kadar çok şey var ki.
“Özellikle olay çıkartmak için yapıyorsun. Karadan gidecek erkek bakan kalmadı, türbanlı kadın bakanı özellikle yolluyorsun” diyebilir.
“Oy alacağım diye Avrupa’daki vatandaşlarımızın geleceğini hatta hayatını tehlikeye atıyorsun” diyebilir.
“Çocukların cesetleri Diyarbakır bodrumlarında yakılırken ne Avrupalı bakanlara izin verdin ne Türk vekillere. TBMM üyelerini Cizre’ye bırakmadın. Avrupa Parlamentosu raportörü Kati Piri’nin Adalet Bakanlığına girişini yasakladın”. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu eşbaşkanlığı yapmış J. Lagendijk’i eşinin memleketi Türkiye’ye altı aydır sokmuyorsun diyebilir.
“Esat gelip Ankara’da miting yapabilir mi?” diye sual edebilir.
“Bi referandum uğruna Türkiye’nin uluslararası prestijini beş paralık ettiniz. Buyur işte Tek Adam Rejimi’nin kostümlü provası” diyebilir.
AKP’ye diyecek şey mi bitti. Yazıklar olsun.
***
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete.
Avrupa hükümetleri benden uzak cehenneme direk olsun; lafım onlara değil, benden olanlara:
Türkiyeli demokratların hem orada hem burada akıllarını başlarına almaları için vakit geçiyor.