Episkopos Sahak Maşalyan istifa mektubunu basınla paylaşmasının hemen ardından VADİP’in 13 Şubat Pazartesi günkü olağan toplantısına katıldı. İstifa mektubunda yer alan ifadeleri vakıf başkanlarıyla paylaşan Maşalyan, yöneticilere açıklamalarda bulundu.
JULİA KÜTNAROĞLU
MİRAN MANUKYAN
Maşalyan sözlerine vakıf yöneticilerini eleştirerek başladı:
“Burada hepinizi tanıyorum, çoğunuz iş adamısınız ve hayatınızda başarılı insanlarsınız. Tek soru soracağım size: İki günde halledilebilecek bir işi, bir elemanınız dokuz senede halledemiyorsa ne yaparsınız? Kendi işiniz için yaptıklarınızı bu cemaate yapmadınız, bu cemaat için elinizi taşın altına koymadınız. İzin verdiniz ki bir kişi iki günde halledilecek işi dokuz sene sürdürsün dursun. Onun yanında olan din adamları, kapana sıkışmış halde ve rol yaparak bu işi sürdürdük. Bu benim için hayatımdaki son damlaydı, o damla taştı ve bugün bu noktaya geldim. İki sene boyunca bana hiçbir görev verilmedi, iki sene Patrikhane’deki odada kaldım, her pazar günü cemaatin ücra kiliselerine gönderildim. Bu benim için onurdur; o kiliseler şenlendi ve ben vaazlarımı verdim. Cemaat patriklik seçimi istiyor ve baskı yapıyordu, Ruhani Meclis ikiye bölündü ve Ruhani Meclis Başkanı istifa etti. Ben de bu şekilde yeni kurulan Ruhani Meclis’e girebildim, yoksa giremezdim. Halbuki ben o meclisin Patrik’le beraber seçilmiş meclis üyesiyim. Hep şunu gördüm: Bu cemaat fitillenmeye hazır bir ocak gibi ve herkes bir kıvılcım bekliyor. Eğer Sahak Sırpazan ortaya çıkıp o kıvılcımı tutuştursaydı din adamları ve binlerce insan peşine takılırdı, meydan savaşına girişirdik. Sizin tarafınızdan çok eleştirildim ama kavgadan bir şey çıkmayacağını bilerek Aram Sırpazan’la dost oldum ve onu destekledim. Ama gördüğüm muamele hep aynı oldu. Sonra siyah çelenk olayı çıktı ve insanlar artık bu gelişmelerden bıktı. Patrik istiyorlar, çünkü cemaat artık giderek çözülüyor ve kaosa sürükleniyor. Patrik isteyen insanlar toplantılar yaptılar ama siz yoktunuz, onlar vardı.”
“Bu hepimizin suçu”
Maşalyan açıklamasında seçim sürecinde yaşananlara da değindi:
“Ben içerden bu işi sürdürerek Aram Sırpazan’a seçimin yapılması için mektup verdim, çünkü bundan önce yazılan iki mektupta çelişkiler vardı, bunu ilettim. Değabah’ın birinci gündemi patrik seçtirmektir. Aram Sırpazan o koltuğa vekil olarak patrik seçmek için oturdu, bu seçimi yaptırmak için oraya oturmalıydı. Biz devletten izin almak zorunda değiliz, yalnızca bildirmek zorundayız. Ancak, patrik seçmek için devlete izin mektubu yazacaktık. Bu akşam Müteşebbis Heyeti’ni kurabilir, yarın sabah mektubu kaleme alıp Valiliğe teslim edebilirdik. Ama sizin yüzünüzden bu iki günlük süreç dokuz yıldır çözülmüyor, yalnız bıraktınız bizi. Biliyorum ki, burada yüreği yanan ve mücadele etmeye çalışan insanlar var ama birbirimize pas verip gol atmayı beceremedik. Bu hepimizin suçudur. Bu ne biçim cemaat? Ben böyle cemaatin içine tüküreyim! Siz hoşnut değilsiniz, din adamları ve halk hoşnut değil ama tek bir adam hoşnut. Benim din adamı kardeşlerim bu adamı mutlu etmek için böyle yapıyorlar. Mutlu olsun ama bizim üstümüzden değil. Ben Kilise hayatıma gençliğimi, erkekliğimi verdim; ailem yok benim. Altı senedir Patrikhane’nin 20 metrekarelik odasında yaşıyorum, üç üniversite bitirdim. Eğer ben size doğruyu anlatamayacaksam, aynaya bakıp kendi suratıma tükürürüm. Bu patriklik seçimi yapılmayacak, referandumdan sonra da yapılmayacak. Çünkü patriklik seçimi için izin istenecek ama laik devlet buna izin vermeyecek. Müteşebbis Heyeti kurulacaktı ama Aram Sırpazan onu da durdurdu. Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız? İnsan sabır taşı da olsa bir yerden sonra çatlar. Siz orada bana olan bakışları görmeliydiniz, Ruhani Kurul Başkanı’sın ama sessiz sedasız dediğini yapacaksınız. Ben şart koyarım ve gider anlatırım ama halka anlatmanın hiçbir anlamı yok, çünkü ben çok anlattım.”
“Zamanı gelince yine konuşuruz”
Bundan sonra izleyeceği yolla ilgili açıklamalarda da bulunan Maşalyan, Hovagim Vakfı’na ilişkin iddialarını yineledi:
“Birincisi Ruhani Kurul Başkanlığı’ndan istifa ettim. Ben artık o mecliste olmak istemiyorum, o mecliste olan dost din adamlarım bile midemi bulandırıyor. İkincisi, Hovagim 1461 Vakfı Yönetim Kurulu İkinci Başkanlığı’ndan istifa ettim. Burnuma lağım kokuları geliyordu ve o lağımın içinde yer almak istemiyorum. Herkes parayı sever ama ben parayı sevmemek için yemin etmişim. Üçüncüsü, benim artık bu ülkeye hizmet edecek ruh durumum kalmadı, tükendim. Bir müddet burada olmayacağım. Benim yaptığım kaçmak değil, izin alıp gitmektir. Patriklik konusunda ise en uygun adayı zamanında siz bulursunuz ve aday yaparsınız. Zamanı geldiğinde tekrar konuşuruz, bunların hiçbiri kesin değil ama benim gitmem lazım, çünkü beni yalnız bıraktınız. Bana saygıda kusur etmediniz ama ‘Bu adam ne diyor, bunun düşünceleri nedir?’ diye düşünmediniz. Benim adımı biliyorsunuz, hikâyemi değil. Aram Sırpazan köpürmüştür ama bana başka seçenek bırakmadı. Siz vakıf başkanları oturup düşünün, ne yapacaksınız? Size çıkış yolunu söyleyeyim: Birincisi, Aram Sırpazan’ın dışında bir Değabah (vekil) seçin ve onu zorlayın. İkincisi, o Değabah (vekil) ile birlikte bir Müteşebbis Heyeti seçin ve ikinci günden bir mektup yazıp onu Valiliğe verin. Eğer bunu becerebilirseniz, bu halka en büyük yardımı yapmış olursunuz. Siz bunu yaptıktan sonra Sahak Sırpazan da düşünür ama bunu yapmazsanız ben sizin suratınıza tükürürüm. Hepiniz işe yaramaz adamlarsınız. Ben savaşımı verdim.”
“Halka ineceğim”
Episkopos Sahak Maşalyan istifa mektubunun yayınlanmasının ardından yaşanan süreçle ilgili AGOS’a değerlendirmelerde bulundu. “Mektupta belirttiğim kararlar askıda kararlardır” diyen Maşalyan “Halktan gelecek yankıya göre karar vereceğim. Halka ‘Ben buradayım, siz neredesiniz’ diye sesleniyorum” dedi. Önümüzdeki günlerde halka ineceğini ve temaslarda bulunacağını söyleyen Maşalyan “Orada da beceremezsek, ‘Hadi bana eyvallah’ diyeceğim” şeklinde konuştu.