Bebeklerin makinede imal edildiği çok gelişmiş bir yıldızdan uzaylı araştırmacı gelmiş, Dünya’da nasıl yapıldığını öğrenmek istiyormuş. Tatbiki olarak görsün diye harala gürele bir faaliyeti seyrettirmişler, seans sona erince uzaylı sormuş: “Hani bebek?” “9 ay 10 gün sonra” demişler. Çok şaşırmış: “O zaman bu acele neydi?”
Anayasanın anasını ihlal eden korkunç bir baskı ve aceleyle Meclis’ten geçirdiler, sonra birdenbire sakinleşip Erdoğan’a yollamak için 13 gün beklettiler, şimdi 02 Şubat’tan beri orada imza bekliyor.
***
Bu acayipliğin tek bir sebebi var: Referandum çok zorda. Reddedilecek dememek için “çok zorda” diyorum. Çünkü maddenin tabiatı fazla zorlandı. Reis’i hâşâ huzurdan Allah ilan etmek dışında ne varsa anayasa değişikliğine konuldu, şimdi kara kara düşünme zamanı geldi: ‘Acaba geri gönderip bi parça budattırmak mı lazım?’, ‘Acaba 7 Haziran seçimlerinden sonraki ortam yine oluşur diye biraz daha beklemeli mi?’ ‘En olmazında erken seçime mi gitsek?’ “Sıcak patates”.
“Tarzan zor durumda”, derlerdi bizim çocukluğumuzda, ona benzedi. Her şey de birbiri üstüne geliyor.
***
Tarzan dış politikada zor durumda. Amerika’nın güvenilir dağlarına kar yağıyor. “Sözde” sıfatı kullanmayı (“sözde yargıç”!) ve Amerikalı muhtarları (pardon) şerifleri AkSaray’a (pardon) Beyaz Saray’a toplamayı bizden öğrenen Trump Suriye’de Kürtlere zırhlı araç yolluyor. Kalkıp Müslüman vizelerini yasaklıyor ve gönlünce bi “Eyyy” çekemiyor Reis. Ama federal yargıç kararları patlamaya başlayınca millet başlıyor, “Bak, kuvvetler ayrılığı nasıl oluyormuş, bak yargı bağımsızlığı nasıl oluyormuş!” çekmeye.
Merkel geliyor, kulağı önceden büküldüğü halde “İslami terör” diyor. Şimdi de Venedik Komisyonu teftişe geldi. Ama El Bab’dan iyi haber bir türlü gelmiyor, sayısı 66’ya ulaşan şehit tabutları geliyor sadece.
Sıkışıyorsun, aman bi Kardak vardı diyorsun, bi İzmir milletvekili bulup “Bizimle Kardak oyunu oynamayın, vururuz!” diye posta attırıyorsun, ama Yunan Dışişleri Bakanı kalkıp çomak sokuyor: “Türkiye’yle sürtüşme istemiyoruz!”.
Umudun kalıyor, bu konuda her zaman iyi gişe yapmış olan Kıbrıs işine., “Onca şehit verilen Kıbrıs sessiz sedasız satılıyor mu!” diye 1930 modeli Kemalistlerden de mis gibi destek alıyorsun, ama bu sefer de KKTC Cumhurbaşkanı taş koyuyor: “Kıbrıs için son şans!”; “İlhak kimseye yaramaz”.
Bitmek bilmiyor. Kaçakları iade etmiyor diye Amerika’ya ve Yunanistan’a yükleniyorsun, can dostun Rusya “Türkiye, son iki yıl içinde 12 iade talebimizin sadece 1'ine olumlu yanıt verdi!” diye hançer sokuyor. Üstelik TAK gibi gerizekalılıklar da yok şu sıralarda.
***
İç politikada daha berbat durumda Tarzan. İnsanların durmadan içeri atıldığından, maaş-mal-hesaplarına el koyulmak yüzünden avukat tutamadıklarından, tutabilseler bile görüştürülmediklerinden, bu soğukta konutlarının elektriğini vs. ödeyemediklerinden falan bahsetmiyorum. Evetçi argümanların eğlence konusu olduğundan bahsediyorum.
Üç şarkıcı ve iki futbolcunun ardından “Feyzullah Müdürüm, mesajınızı aldım. Ben de diyorum ki, daha güçlü bir Türkiye için Evet, Evet diyorum”lar sökün ediyor. Sonra birkaç rektörün (rektör!) “Ben evet diyorum hocam, ya sen ne diyorsun hocaaam?” kıvamındaki ortaoyunu başlayınca öyle bi tepki doğuruyor ki, Başbakan bile “İşgüzarlık yapmayın” diye azarlamak zorunda kalıyor.
Çok mu aradılar bilmem, nereden buldularsa “Osmanlı prensesi” bir hatun buluyorlar, muhtemelen Kuzu Dershanesine de yollayıp “Parlamenter sistem canımıza yetti!” dedirtiyorlar. Meğer çocukluğundan beri kadıncağızın fantezisi Galatasaray Adası imiş, keşke başka bişey isteseymiş; “yıkılıyooo”.
MHP’den toplu istifalar birbirini izler, MHP’yle koalisyon AKP’li Kürtlerin aklını dağıtırken, birbirinden hoş bakan mesajları devreye giriyor: Bakan Bozdağ: “Ne kadar Türkiye’ye ve Türk milletine ihanet eden terör örgütleri varsa 'hayır' için işbirliği yapıyorlar”. Bakan Müezzinoğlu: “Evet'le medeniyet yolu açılacak”. Yalçın Akdoğan: "15 Temmuz’da darbe yapamayanlar referandumda ‘hayır’la yapmak isteyecek”. Bakan Elvan: “Yüzde 90-95 evet”..
Bu tiyatroya asıl moral destek Bilim Bakanı Özlü’den geliyor: “Türkiye’nin Antartika’da bilim üssü olacak. Biz de orada hak iddia edeceğiz. Piri Reis haritasında böyle bir yer var diye işaret ediyor”.
Diğer yandan, insanlar Evetçi argümanları eğlence konusu yaparken, polis de Hayırcıları dayak konusu yapıyor. Kadıköy’deki Hayırcı gruba gaz ve copla saldırıyor. Hayırcı afiş asan üniversitelileri gözaltına alıyor, 225’er lira ceza kesiyor. İmam böyle yapınca cemaat de yapıyor: Küçükçekmece’de EMEP’liler Hayır afişi asınca bir araba gelip silah çekiyor. İki zavallı ellerinde kurusıkı tabancalarla poz veriyor: Hayır diyecekleri sokakta bekliyor olacağız”.
***
Ekonomi gittikçe tökezliyor. Yurttaş ve şirketlerin ödenemeyen kredi borcu 58 milyar TL’yi buldu. Commerzbank’a göre ekonomi çöküyor. Fitch’in ve S&P’nin not düşürmelerinden sonra Dünya Bankası Türkiye’nin büyüme tahminini düşürdü, Morgan Stanley 2017 enflasyon beklentisini yükseltti.
Tablo böyleyken, Nisan’da referandum geliyor ya, ÖTV Nisan sonuna kadar kaldırılıyor ve bütçede en az 1 milyarlık bir delik daha açılıyor. Vergi indirimleri yapılıyor, bir delik de oradan. Oysa Başbakanlık ve bakanlıklar son iki yılda bina ve araca 1,4 milyar harcamış, 77,8 milyon dolara bir VİP uçak daha alınmış. Şimdi işverenlere bir de 12 milyar lira dağıtılacak, insanları işe alıp memnun etsinler diye. Nasıl kapatılacak bu kadar delik?
Basit. Hukuk dışı “tedbir”ler almak suretiyle: OHAL kararnameleriyle 4.344 kurum ve işyeri kapatılıp on milyarlarca liralık mal varlığına FETÖ gerekçesiyle el konuyor. Ardından, fesupanallah, Ziraat Bankasından tut Botaş’tan geçerek THY’ye kadar, devletin bir zamanlar kuruş üstüne kuruş koyarak kurduğu ne kadar dev müessese varsa, rehin edilerek içten ve dıştan borç temini için tamamen denetimsiz Varlık Fonuna devrediliyor. Bir kararnameyle.
Erdoğan ekonominin durumuna da çare buluyor: “Yurt dışındaki kardeşlerime sesleniyorum. Gelin bütün düğün dernek neyse burada yapın. Komşularınızı da alın gelin!”. Tam, Nasreddin Hoca’nın “Yol kenarına çalı ekeceğim, koyunlar geçerken yünleri takılacak…” hikayesi...
***
Bu durumda tabii ki kamuoyu araştırmalarında Hayırcılar arttıkça artıyor ve Erdoğan’ın kafası karışıyor: “Sadece okuyup onay vermek veya reddetmek değil bunun her yönünü değerlendirmek durumundayız”. Ama ne yapsa karizma öyle bir çizildi ve daha çizilecek ki, o kadar olur.
Yeter ki 7 Haziran’dan sonraki gibi gevşemesin Hayırcılar ve patlamasın bombalar.
Not: İbiş Rektör, korku ve koltuk uğruna 158 yıllık Mülkiye’yi mahvettin. Bu arkandan gelecektir, unutma.