RİCHARD GİRAGOSİAN

Richard Giragosian

Ermenistan'ın hassas güvenlik dengesi

2016’da Dağlık Karabağ sebebiyle yaşanan 4 günlük savaştan beri Ermenistan, Rusya’yla stratejik “işbirliğinin” sınırlarının farkına vararak, güvenliği konusunda Rusya’ya olan bağımlılığını dengeleme hususunda bilhassa tedbirli olmaya başladı. Bu kısa savaşın Azerbaycan'ın büyük ölçekli saldırısıyla başlayıp toprak kazanmasıyla bitmesi birkaç sebepten dolayı önemli.

Birincisi, bir süredir “donuk halde” bulunan Karabağ çatışmasının bir anda açık bir savaşa dönüşmesiyle birlikte, çatışma yirmi yıldır görmediğimiz kadar tırmandı ve kızıştı.

İkinci önemli faktör, Azerbaycan'ın askeri saldırısının, bölgeyi ele geçirip kontrol altına almayı amaçlayan yeni bir stratejiye dayanıyor olması. Azerbaycan’ın askeri kabiliyetlerindeki ciddi gelişme de bu yeni stratejiyi teşvik etti. Fakat bir sürpriz olmazsa, Azerbaycan gelecek sefer bu kadar kolay bir askeri zafer kazanamayacak.

Fakat stratejik açıdan bakacak olursak, üçüncü faktör bu savaşın Rusya’ya bölgedeki gücünü ve nüfuzunu pekiştirmek için yepyeni bir fırsat sunmuş olması. Bu bağlamda, son gelişmeler bazı endişelere sebep oldu. Ayrıca bu çatışma gösterdi ki her iki tarafın da askeri operasyon düzenlemesini engelleyecek veya en azından zorlaştıracak gerçek bir caydırıcılık unsuru yok.

Ermenistan ve Karabağ tarafının bir saldırı operasyonundan elde edebileceği bir stratejik avantaj olmasa da, Azerbaycan'a yönelik bir kısıtlama veya caydırıcılığın olmaması, Batı'nın ve Azerbaycan'ın başlıca modern silah sistemleri kaynağı olan Rusya'nın Azerbaycan üzerinde çok az baskı gücü olmasıyla da iyice kötü bir hal alıyor.

Rusya'nın da ötesinde, savaşın patlak vermesi Azerbaycan-Türkiye ilişkilerindeki hesapları da değiştirdi. Daha net konuşmak gerekirse, son birkaç ay içinde Azerbaycan, Rusya ile Türkiye arasındaki daha büyük krizi idare etmek gibi zorlu bir konuma düşme tehlikesini savuşturdu. Oysa savaş operasyonlarının başlamasıyla Bakü hem önceliği hem de üstünlüğü geri kazanma şansı yakalayarak Ankara'nın bölgesel gündeminin kontrolünü yeniden ele geçirdi ve Ankara'ya pek fazla seçim şansı bırakmadan kendini desteklemeye zorladı.

Ne var ki, bu saldırının sınırları bir yana, daha geniş çaplı sonuçların önemi daha fazla. Daha net söylemek gerekirse, Nisan ayında yaşanan çatışma Gürcistan’ın da arada kalmasıyla, bölgesel güvenlik ve istikrarın hassas durumu için yeni riskler ortaya çıkardı.

Bölgesel güvenlik ve istikrar açısından bakılırsa, daha geniş çaplı etkiler oldukça ciddi. Örneğin, 2008 yılında Rusya’yla yaşanan savaşın ardından Gürcistan, Ermenistan-Rusya güvenlik ilişkilerini tedbirli bir şekilde izlemeye başladı. Ermenistan ise Rusya’yla güvenlik ortaklığının Gürcistan’ın güvenliğini tehdit etmesine asla izin vermeyeceğine dair Gürcistan’a sürekli garanti veriyor.

Fakat daha yakın bir dönemde, Rusya'nın Ermenistan'la yeni bir “ortak” komuta birimi kuracaklarını açıklamasıyla birlikte hem Gürcistan'ın hem de bölgenin güvenliğine yönelik yeni bir kaygı ortaya çıktı. Ermenistan'ın bağımsızlığının, Rusya'nın verdiği hayli soyut güvenlik teminatlarına rehin olarak verilmesiyle geçen yıllardan sonra bu hamle, Ermenistan'ın egemenliğine ve devlet statüsüne yönelik yeni bir güçlük ortaya koyuyor.

Epey iyi niyetli olarak da değerlendirilebilecek olan ve zaten hem Ermenistan-Rusya güvenlik ilişkilerinin hem de Ermenistan'ın Rusya önderliğindeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’ne üyeliğinin mantıklı bir sonucu gibi görünen bu hamle aslında çok daha derin bir tehlike ve ciddi bir risk teşkil ediyor.

Rusya'nın ortak komuta planı, felakate yol açabilecek bir sonuca gebe, zira bu gelişme Rusya'ya hem Gürcistan'ı tehdit etmesine hem de Ermenistan'a baskı uygulamasına imkan verecek dolaysız bir rol üstlenme imkanı sağlayabilir. Bu ihtimal, Moskova'nın bu yeni “ortak” komuta yapısını sadece Ermenistan'ın güvenlik reformuna ve özyeterliğine müdahale etmek için değil, aynı zamanda daha sonra Karabağ bölgesine barış güçleri göndermek için kullanmaya çalışmasıyla gerçekleşebilir. Bunun da hem Ermenistan'ın hem de Karabağ'ın güvenliği üzerinde yıkıcı etkileri olacaktır.

Daha geniş bir bağlamda ele alındığında bu adım, Rusya’nın Ermenistan-Rusya ilişkilerindeki derin ve gittikçe daha da genişleyen krize verdiği yanıttır. Yerevan için Moskova’yla ilişkilerdeki kriz, ilişkinin kendisine değil de “stratejik ortaklığın” eşitsiz koşullarına ve ilişkilerinin doğasında bulunan asimetri ve eşitsizliğe yönelik memnuniyetsizliği temsil ediyor.

Her ne kadar Ermenistan daha geniş bir “risk altındaki bölge”nin tutsağı olmaya devam etse de ülke tecrit edilme tehdidinin üstesinden gelebilmek amacıyla yeni bir yola girdi. Stratejik anlamda, Ermenistan stratejik seçeneklerini genişletme konusunda daha başarılı hale geliyor ve birincil güvenlik hamisi ve ortağı olarak Rusya'ya fazla bağımlı olmanın tehlikelerine meydan okumaya başlıyor.

Dahası, Ermenistan’ın Rusya’yla “stratejik ortaklığı” istikrarlı bir şekilde tek taraflı hale gelirken, Yerevan şu gerçeği görmeye başladı: Uzun vadede Rusya'yla yakın ilişkiler elzem olsa da, seçenekleri artırmak ve Batı'nın daha uyumlu desteğinden kâr sağlamak gibi bir zorunluluk da var. Dolayısıyla, Ermenistan henüz “risk altındaki bölge” durumundan çıkamamış olsa da, daha derin eğilimler açıkça gösteriyor ki nihayet Ermenistan'ın tecrit edilmiş haline son vermeyi ve yeni bir istikrar ve güvenlik düzeyi tesis etmeyi amaçlayan daha ihtiyatlı bir politika var.  

---

Richard Giragosian, Yerevan'daki bağımsız bir düşünce kuruluşu olan Bölgesel Araştırmalar Merkezi'nin direktörüdür.