Geçen hafta Türksat uydusundan çıkarılan İMC TV’yi ziyaret ettik, bu yeni durum karşısında hangi şartlarda çalıştıklarını sorduk. İMC TV, hem hakkını hukuki yollardan aramaya devam ediyor hem de bir kısmını kaybettiği izleyicisine ulaşmak için yollar arıyor.
“Biz Türkiye'de yapılmayanı yapıyoruz, yani haber. Diğerleri hükümet bülteni gibi. Çok iyi biliyoruz ki, hükümetin yalanlarını ortaya çıkaran haberler yaptık. Mesela, teröre karşı mücadele ediyoruz diye bir savaş yürütülüyor Cizre ve Şırnak'ta. Sivillerin ölmediği iddia ediliyor. Yandaşlar ‘teröristleri sivil diye gösteren kanal bunlar, RTÜK uyuyor musun?’ diye hedef gösterdi bizi. Yaptığımız haberlerin, ister savcılık, ister RTÜK, ister medya tetikçileri yalan olduğunu ispatlasın, biz bu kanalı kapatırız. İMC tüm bu süreçte göze batan bir diken oldu. Özü bu.” İMC TV’nin genel yayın yönetmeni Eyüp Burç. 26 Şubat’ta Türksat uydusundan ‘atılmaları’nın sebebini böyle anlatıyor.
Burç’a göre haksızlık ya da usulsüzlük burada bitmiyor. Çünkü İMC TV, yayından RTÜK kararıyla değil, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın gönderdiği ve “PKK/KCK propagandası” yaptığı iddiasıyla çıkarıldı. Ki bu prosedür olarak da ‘normal’ değil. Burç devam ediyor: “Aslında bunun RTÜK üzerinden yapılması lazımdı ama buna bile sabredemediler. Temel sıkıntı şu: Kuruluş olarak, Türkiye izleyicisine hitap etme hedefimiz vardı, o yüzden Türksat'tan yayın yapıyorduk. Türksat yayıncı kuruluş olarak ticari bir anlaşma yapar, bir şirkettir. O hizmeti bize vermekle mükelleftir, biz de onlara her ay para öderiz. Yayın içeriğimizle ilgili kurum Türksat değildir, karışamazlar. Yayın içeriğinin denetlendiği yer RTÜK'tür. Terör propagandası yaptığımıza dair kararın RTÜK tarafından alınması gerekiyordu.” Bu nedenle savcılık yazısının da sorunlu olduğunu ve savcılığın kendini RTÜK'ün yerine koyarak yetki gaspı yaptığını ve suç işlediğinin altını çiziyor. Yine usule göre Türksat, İMC ile yaptığı sözleşmeyi ancak önceden ve noter tasdikli bir ihbarnameyle iptal edebiliyor. Oysa İMC’ye sözleşme iptali yazısı ancak uydudan düşürüldükten beş gün sonra ulaşıyor. İşin tuhafı, İMC tv’nin daha bir ay önce Türksat’la sözleşmesini yenilemiş olması.
Yeni adres, Hotbird
İMC TV, Türksat’tan çıkarılmasından hemen sonra Hotbird uydusuna geçti ve akabinde hukuki mücadeleye başladı. Burç, “Tabii ki her sözleşmenin bir ticaret hukuku zemini var. Biz de mahkemeye gittik, tedbir kararı için başvuru yaptık. Ayrıca idari, ticari ve siyasi mahkemede hukuk yollarını kullanacağız. Maddi ve manevi tazminat davaları da açtık. AİHM'e kadar yolu olan bir süreç bu” diyor ve Türksat’ın Telekom’dan doğmuş, denetimini Sayıştay’ın yaptığı bir monopol yani tekel olduğunu hatırlatıyor. “Bu nedenle” diyor, “Bir monopol sözleşmeleri rahatlıkla feshetme hakkında sahip olmamalı çünkü alternatifi yok. Özel şirketiz, kamu şirketi değiliz diyorlar ama bütün bunlar mahkemede ortaya konacak şeyler.”
Öte yandan hızlıca Hotbird uydusuna geçmek, yayına devam ettirmeyi sağlasa da, izleyici ve ticari olarak ciddi zararları var. İMC’nin Kürt izleyicilerinin yüzde 90’ı zaten Hotbird üzerinden yurtdışı kanalları izlediği için Kürt izleyicilerde fazla kayıp yaşanmamış. Ama Türkiye genelinde ciddi kayıp var. Burç, “Hotbird’e geçince İMC izleyicisinin yüzde 50'sine ulaştık. Ama diğer yüzde 50'sini kaybetmiş durumdayız” diye anlatıyor.
Burç şöyle anlatıyor: “Reyting ölçümlerini dikkate alıyoruz ve bizim gördüğümüz, İMC haber kanalları içerisinde ilk 5’te. Bir sürü dezavantaj içeren duruma rağmen. Nereden bakarsan bak, izleyici ve bilinirlik açısından iyi durumdayız. Kadın, ekoloji haberleri veren bir televizyonuz. IŞİD'in Türkiye sınırından Suriye sınırına geçişini canlı veren televizyon biziz. Dünyada birçok televizyon bu görüntüleri kullandı. Bütün bunlar marka değeridir. Şu anda itibarsızlaştırılma ve kriminalize etme söz konusu. Bütün bunlar manevi zararlar.” Bir diğer zarar da bütün reklam gelirlerinin bir anda yok olması. Yine de yayında ısrarlılar. 100’e yakın çalışanı ilk şoku atlattıktan sonra işe daha fazla sarılmış. İMC TV’nin haber koordinatörü ve yanı zamanda Basın-İş Sendikası başkanı Faruk Eren, “İzinde olan arkadaşlarımız geri geldi hemen. Bazı arkadaşlarımız maaş almasak da olur dediler. Arkadaşlarımız moralli ve şevkle sarıldılar işlerine. Çünkü biliyoruz ki biz doğru habercilik yapıyoruz” diyor. Burç da bu dönemde, özellikle Kürt iş insanlarından İMC’yi kendi gelecekleri açısından da “bir demokratikleşme platformu” olarak gördükleri için destek teklifleri aldıklarını vurguluyor. Cemaat medyasına yapıldığı gibi İMC’ye kayyum atanması ihtimalini de akılda tutuyorlar. Burç “Korkuyor değiliz ama kaygılıyız” diyor.
“Kürt seçmeni kaybetmenin sorumlusu”
İMC TV’nin özellikle 7 Haziran’dan sonra ‘rahatsız verici’ bulunmaya başladığının altını çiziyor Burç. Sebepleri muhtelif: “Sokaklarda ölü insanlar var, bu insanlar sivil. Onları almaya giden siviller de var. Bunları çekerken taranıyor kameramanımız ve yaralı halde hepsini çekti. Anadolu Ajansı ‘terör örgütü üyesi kameraman da vuruldu’ diye haber yaptı. Ayrıca neredeyse totaliter bir rejim haline geldik. Tek millet, tek devlet, tek dil, tek dinden sonra tek medya istiyorlar. Bir başka mesele tam totaliterleşme çabası: İMC hem HDP hem de AKP'nin Kürt seçmeni içerisinde bir numara. Bizim öğrendiğimiz bir şey de şu: 7 Haziran seçimleri sonrası Saray'da ‘Kürt seçmenimizi nasıl kaybettik?’ sorusuna cevap aranırken bir faktör olarak da İMC TV söylenmiş. O gün İMC TV'nin ipinin çekildiğini biliyoruz.”