ABD’li hukukçu Edvin Minassian, AİHM’in ‘Perinçek kararı’nı yorumladı. Minassian, kararın ardından Türkiye’de yapılan pek çok yorumda yer bulan bazı argümanları da karar metni ışığında eleştiriyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Büyük Dairesi tarafından Doğu Perinçek’in ‘lehine’ sonuçlanan kararının üzerinden iki hafta geçti. 128 sayfa ve 300 paragraf uzunluğundaki yazılı gerekçe hakkında pek çok yorum yapıldı. Kararı okuyup anlamak için gereken zamanı yok sayacak bir hızda yapılan haber ve yorumlar şaşırtıcıydı. Sonradan çıkan yorumları yazanların büyük çoğunluğunun da tüm metni okuduğuna inanmak zor.
Bu yazıda, söz konusu yorumlarda yer alan belli başlı argümanların kararla ne kadar bağdaştıklarını değerlendirmeye çalışacağım. Bu argümanlardan ilki şöyle:
“AİHM, Ermeni Soykırımı olmadığına ya da en azından meselenin meşru bir tartışma konusu olduğuna karar vermiştir. Bundan sonra Avrupa’nın hiçbir ülkesinde ‘Ermeni Soykırımı’nın inkârı, cezai bir suç teşkil eder’ diye bir kanun olmayacak.”
Kararın bu şekilde anlaşılması, tamamen yanlış. AİHM İkinci Dairesi, Aralık 2013’teki beşe iki çoğunlukla verdiği kararında, meşru bir tartışma olasılığını göz önüne almıştı. Fakat Büyük Daire’nin on kişilik çoğunluğu, ‘soykırım mı, değil mi?’ sorusuna yanıt verme yetkilerinin olmadığını ve bu davada verilecek olan kararın, o sorunun yanıtına bağlı olmadığı hükmüne vardı. Yani hiçbir hâkim, (on kişilik çoğunluğun içinde olan Türk Hâkim Işıl Karakaş dahil), “Soykırım olmamıştır veya tartışılabilir” söylemini kullanmadı. Muhalefet şerhi koyan yedi hâkim de “Ermeni Soykırımı olmuştur” hükmüne vardı. Yani hiçbir hâkim, “Soykırım olmamıştır” demedi.
İki özgürlük
Mahkeme’nin çoğunluğu, kararını iki karşıt özgürlüğün arasındaki orantı eksenine bağladı. Bir tarafta temel bir hak olan, ama kısıtlanması bazı şartlar altında mümkün olan ‘ifade özgürlüğü’. Diğer tarafta ise AİHM tarafından bu kararla yasanın koruması altındaki bir temel hak olarak resmen tanınan Ermeni halkının soykırımda kaybettiği akrabalarının hatırası ve bugün hayatta olanların gurur ve haysiyetleri. Bunun yanı sıra ‘soykırım üzerine inşa edilmiş toplumsal kimlik’ de kanun yapan devletlerin koruması altında. Kararın 141, 156 ve bilhassa 227. Paragrafları, bu konuyu kesin bir dille açıklığa kavuşturuyor.
AİHM, İsviçre tarafından suç olarak tanımlanan Perinçek’in yapmış olduğu fiiliyatın toplumsal düzeni ciddi bir şekilde tehdit etmediğine; nefret, hoşgörüsüzlük ve şiddete yol açacağına inanmadığı için cezai suçun Ermenilerin haklarının ihlali ile orantılı olmadığı sonucuna vardı. Buna ek olarak, Perinçek’in konuşmasının Türkçe olarak, kendi gibi düşünenlerin önünde yapılmış olması da nefret ve şiddet olasılığının çok düşük olmasının nedeni olarak gösterildi. Sonuçta, İsviçre’de Perinçek gibi bir şahsiyetin, belli bir mahalde yapmış olduğu konuşma, Ermenilerin haysiyet haklarını ciddi bir şekilde ihlal etmediği için, kendisine karşı uygulanan cezai suç, ifade özgürlüğünün ihlali olarak tespit edildi.
AİHM kararıyla ilgili yapılan yorumlarda sık kullanılan bir diğer argüman da şöyle:
“Holokost farklı, Ermeni Soykırımı iddiaları farklıdır.”
Mahkeme, böyle bir tespitte bulunmadığı gibi bu anlama gelebilecek bir söylem de kullanmadı. Holokost’u inkâr davalarında nefret suçu varsayımının sadece o yasağı koyan, Avusturya, Almanya, Belcika ve Fransa gibi ülkelerle ilgili olduğuna dikkat çeken Mahkeme, bu ülkelerin tarihinde Nazi zulümlerinin büyük rol oynamış olmasına ve İsviçre’nin Ermeni Soykırımı ile coğrafi olarak veya başka bir açıdan doğrudan bir bağlantısının olmamasına da dikkat çekti. Mahkemenin kararının 243. Paragrafına göre, Holokost’un inkârı, tarihsel bir araştırma kılıfına saklanmış bile olsa, antidemokratik ve antisemitik bir ideolojiyi içerir. Yine aynı paragrafta, “özellikle sözü geçen Avrupa ülkelerinde şiddet tehdidi olarak varsayılır, çünkü bu ülkelerin üzerinde ahlaki bir sorumluluk vardır” diye yazılı.
Bu yüzden, örneğin Yunanistan, çeşitli nedenlerle, coğrafi konumu, olaylara olan tarihsel yakınlığı, mültecilerin ilk sığınabildikleri ülkelerden olmasi itibarıyla, ‘soykırım inkâr yasası’ konusunda İsviçre ile arasında çok fark var. AİHM’in bu kararı, yorumların tersine, Yunanistan gibi bir ülkedeki benzer yasaların ifade özgürlüğü ihlali olmayacağı tezini destekliyor. Yunanistan vize vermediği için, Perinçek benzeri bir konuşmayı orada yapamamıştı. Acaba gitseydi ve Yunanistan onu yargılasaydı, AİHM’in kararı farklı olur muydu? Buna paralel olarak bu kararın Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi gibi yasa maddelerini kesin bir şekilde iptal ettiği görüşü de tam olarak doğru değil. AİHM, kesinlikle açık bir kapı bırakmış. Gurur ve haysiyet koruma gerekçesiyle, ciddi bir toplumsal şiddet olasılığı birleştirilirse, devletin ifade özgürlüğüne getirdiği kısıtlamalar, özellikle bu kararın doğrultusunda kanuna uygun olabilir. İlk bakışta biraz ironik ve mantıksız gelse de Çinli diye Korelilerin dövüldüğü, Çin restoranlarına zarar verilen bir ülkede, şiddet olasılığı yüksek olduğu için ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar daha kolay savunulabilir.
Mahkeme’nin analizi
Bazı yorumculara göre, AİHM, Perinçek’in ifadelerinin sadece İsviçre’de yapacağı etkileri ve yasanın meşru amaçları doğrultusunda ele almış; fakat diğer ülkelerde, özellikle Türkiye’de neden olabileceği şiddet, nefret gibi sonuçları dikkate almamış. Bu da yanlış, çünkü kararın 245, 246 ve 248. paragraflarında doğrudan Türkiye, Fransa gibi ülkelerde Perinçek’in konuşmasının nefret ve şiddete neden olup olmayacağı konusu işlenmiş. Mahkeme, en başta İsviçre’nin bu konuya değinmediğini gerekçe göstermiş, bununla yetinmeyerek kendi analizini de yapmış ve Türkiye’de Ermenilere karşı özellikle bazı çevrelerde nefret duyulduğunu, ancak bunun Doğu Perinçek ile ilgili olmadığı tespitinde bulunmuş. Fransa’nın dünyanın üçüncü büyük Ermeni Diasporası’nı barındırdığını, 1915’in bu toplum için çok büyük önem taşıdığını, ama Perinçek’in söylemlerinin bu hassasiyetleri rencide edecek bir etken olmadığı sonucuna varmış.
Sonuçta, AİHM’in on kişilik çoğunluğunun kararına göre, Ermenilerin toplumsal şeref ve haysiyet haklarına darbe vuramadığı için, Perinçek’in söylemleri, hapse atılmayı gerektirecek cezai bir suç teşkil etmiyor. Davada müdahillerden Ermenistan’ı temsil eden ünlü avukat Geoffrey Robertson’ın yakınlarda Los Angeles’ta yaptığı bir konuşmada söyledikleri, durumu özetliyor: “Perinçek’in sözleri, İsviçre’deki Cenevre Gölü’nde küçük bir dalgalanma bile yapabilecek bir etki yaratmadığı için, AİHM kendisini haklı buldu.”