Toros Batak’ın hangi şartlarda öldüğünü Agos’un son iki sayısından okumuşsunuzdur. Ailesiyle yaşadığı sorunlar nedeniyle evsiz kalan ve yıllardır Pangaltı’ndaki bir iş hanında çalışıp barınan bu yoksul adam, birkaç hafta önce, aynı zamanda barınağı olan işyerinden atılmış ve sokakta kalmıştı. O karlı günlerde, Belediye tarafından evsizlerin barındırıldığı Sarıyer’deki spor salonuna götürülen ancak orada şiddete maruz kalan Batak, bir dostunun ve bir yardımseverin yardımıyla, tedavisi ve barınması için Surp Pırgiç Hastanesi’ne götürülmek istenmişti. Hastanede muayene edilen talihsiz adam, yatacak yer olmadığı gerekçesiyle devlet hastanesine sevk edilmiş, ancak birkaç saat geçmeden, kendisini birkaç günlüğüne evine almaya karar veren yardımsever kadının apartman kapısının girişinde can vermişti.
Bu olay, sizler gibi bizlere de büyük bir keder yaşattı. Bunu Ermeni toplumunu oluşturan herkesin, kurumları ve bireyleriyle, hepimizin günahı olarak gördük. Bu kadar azalmışken ama iyi kötü elimizde imkânlarımız da varken, muhtaç haldeki bir ihtiyara bakamamış olmayı, onun ölümüne seyirci kalmayı utanç nedeni saydık. Yaptığımız haberlerde, yaşanan acı olayın, Ermeni toplumunun böyle bir durum karşısında örgütsüz, plansız olmasına bağladık, bu nedenle de ‘Toros Batak’ı biz öldürdük’ manşetini attık.
Görüyoruz ki, bu konuyu gündeme taşımamız, Surp Pırgiç Hastanesi yönetimini çok incitmiş. Bu haberin arkasında bir art niyet aramalarına neden olmuş. Onlara göre, kurumlarımızı zayıflatmak için hareket ediyor ve yanlı yayın yapıyormuşuz. Bu tavrımız o kadar kabul edilemezmiş ki, bugüne dek nice usulsüzlük, nice yolsuzluk ve hile karşısında açıklama yapmayan VADİP dahi bir duyuru kaleme alıp Agos’u kınamış.
Demek ki bu ölümün sorumlusu hepimiz değilmişiz. Demek ki, o garibana yardım edenler ve bu haberi gözyaşlarıyla anlattıkları gencecik muhabirlerimiz suçluymuş bu ölümden. Demek ki, olay üzerine Surp Pırgiç yöneticilerini arayıp onları dinleyen, kurumun resmi bir açıklama yapmasını sağlayan ve bu açıklamanın tam metnine sayfalarında yer verenlerimiz suçluymuş; demek ki, sorumluluğu sadece hastaneye değil, bütün kurumlarımıza, vakıflarımıza, patrikhanemize ve nihayet hepimize dağıtmamız gerektiği düşüncesiyle hareket ederek haberi yazıp başlık atanlar suçluymuş…
Saygıdeğer yöneticilerimiz. Açıklamalarınızı okuduk ama doğrusu pek anlam veremedik. Çünkü ne Surp Pırgiç Hastanesi’ni hedef gösterdiğimize, ne taraflı ve de asılsız haber yaptığımıza inanıyoruz. Toros Batak orada, mezarında, uyuyor, nihayet ebedi huzura kavuştu. Onun son birkaç gününde yanında olan kadıncağız hâlâ gözü yaşlı; çiçekçi de, hava karlı değilse, aynı yerinde çiçeklerini satıyor. Yaptığımız, bir toplumsal yaraya parmak basmaktı. Evet, yazarlarımız bu kederli olay karşısında eleştiri oklarını sizlere yöneltmiş olabilir. Evet, duygusal çıkışlar yapmış da olabilirler. Ancak unutmayın ki, bizlerin, basın emekçileri olarak en önemli görevi, toplumsal beklentileri dile getirmek, sesi duyulmayanların seslerinin duyulmasını sağlamaktır. Bizler, hizmetine talip olduğunuz insanların sesini yansıttık size. Bu sesten rahatsız olmayın. Bu sesler varsa, bir rahatsızlık vardır. O rahatsızlığı gidermeye çalışın. Eleştiriden korkmayın. Bizim niyetimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Bundan şüphe duymayın. Duymayın ki, doğruyu el birliğiyle bulalım. Bulalım ki, bir Toros Batak’ı daha pisi pisine toprağa vermeyelim.