2008 yılı Mayıs ayında hastaneye yatırılan Patrik II. Mesrob’un sağlık durumunun hangi noktada olduğunu Surp Pırgiç Hastanesi Baş Hekimi Ardaş Akdağ’a sorduk.
BARUYR KUYUMCİYAN
baruyr@agos.com.tr
Patrik II. Mesrob için 9, 10 ve 11 Ekim tarihlerinde üç gün oruç tutulacak ve dua edilecek. Patriklik makamı, yakalandığı amansız hastalık nedeniyle, 2008 yılından bu yana bilinci kapalı bir şekilde Surp Pırgiç Hastanesi’nde yatan Patrik Mesrob Mutafyan’ın iyileşmesi için yedi yıldır ilk kez toplumun genelini kapsayan bir oruç ve dua çağrısı yaptı. 11 Ekim Cumartesi günü Samatya Surp Kevork Kilisesi’nde ‘Aziz Çevirmenler Yortusu’ vesilesiyle Başepiskopos Aram Ateşyan’ın başkanlığında düzenlenecek olan, Episkopos Sahag Maşalyan’ın riyaset edeceği Badarak ayinin ardından Patrik II. Mesrob hastanedeki odasında ziyaret edilecek. Burada müron (kutsal mesh yağı) sürülerek Patriğin hastalığından kurtulması için dua edilecek.
2008 yılı Mayıs ayında hastaneye yatırılan Patrik II. Mesrob’un sağlık durumunun hangi noktada olduğunu Surp Pırgiç Hastanesi Baş Hekimi Ardaş Akdağ’a sorduk.
Başka bir hastanede yaşatılamazdı
2008 yılı Mayıs ayında rahatsızlanan Patrik II. Mesrob’u bizzat Patrikhane’den alarak Hastane’ye naklettiklerini belirten Akdağ, o tarihten bu yana hastanenin imkânlarını sınır gözetmeksizin Patrik II. Mesrob’un bakımı için seferber ettiklerini söyledi. En küçük enfeksiyon durumunda bile anında müdahale ettikleri için Patrik II. Mesrob’un en az 5 yıldır hiçbir akut hastalık geçirmediğini, durumunun sürekli stabil olduğunu belirtem Akdağ, “Bu tür hastalar ancak bir enfeksiyon durumu geçirmeleri durumunda aniden hayatlarını kaybediyor. Patrik Mesrob için tüm imkanları seferber edip enfeksiyon riskini en aza indirdiğimiz için, kendisinin uzun yıllar yaşamaya devam edeceğini söyleyebiliriz.”
Şu anda gerektiği zaman Aspirasyon Pnömanisi (nefes alma güçlüğü) durumunda müdahale etmek için nefes borusunda bir aparat (trakeostomi) ve beslenmesi için midesine peg takılı olan Patrik Mutafyan’ın durumu için Akdağ şöyle konuşuyor: “Hastalıkla ilgili teşhis konulduktan sonra doktorlar bu tür hastaların, ortalama on yıl yaşayabileceğini ifade etti. Şu an o on yıl aşılmış durumda. Doktorlar bir aksilik olmazsa Mutafyan’ın bu halde en az beş yıl daha yaşayabileceğini düşünüyor. Maalesef bu hastalığın hiçbir şekilde geri dönüşü yok. Hastalık direkt olarak beynin ön lobundaki hücrelerin ölümüne neden oluyor. Dolayısıyla bilincinin tekrar yerine gelmesi mümkün değil. Tıp tarihinde de böyle bir vakaya rastlanılmış değil.”
Toplumdan gizlediler
Başhekim Akdağ’ın hastalığın tespiti sürecine ilişkin açıklamaları çok daha çarpıcı. Hastalığın 2004 yılında ortaya çıktığını kaydeden Akdağ, süreci şöyle özetliyor: “2006 yılında bu alanda dünyadaki en önemli hekim olan Prof. Marsel Mesulam, kesin raporunu vermişti. Mesulam Chicago’da bulunan, Northwest Tıp Fakültesi’nde nöroloji bölümünü yönetiyor. Aslında İstanbul doğumlu olan profesör, o tarihte bir kongre için Antalya’da bulunmaktaydı ve özel davet üzerine İstanbul’a geldi. Doktor 2006’da bu teşhisi koyduğunda maalesef artık yapılabilecek hiçbir şey yoktu. Frontotemporal demans tedavisi için Prof. Dr. Engin Eker, Prof. Dr. Hulusi Kaptanoğlu ve bir de psikologdan oluşan grup tedaviyi sürdürüyordu. 2007 yılında ise kati teşhis konuldu, beyindeki muhakeme ve idrak melekelerini yürüten kısım zarar gördüğü için karar verme yetisi olmayacağından Patrik II. Mesrob için iş görmezlik raporu düzenlendi.”
Kendisini o dönemde bildiklerini açıklamadığı için eleştirenler olduğunu söyleyen Akdağ, “Biz o dönemde bildiğimiz her şeyi Patrikhane’yle paylaştık. Tüm raporlar gecikmeksizin iletildi. Bizler etik olarak hastanın sahibi olmadığımız için açıklama yapılabilecek konumda değildik” diyor.
Görünen o ki, Patriğin sağlık durumunun üç yıl boyunca Ermeni toplumundan neden ve kim tarafından gizlendiği sorusunun yanıtı Patriklik yetkililerini işaret ediyor.