Ermenistan'ın Kadife Devrim sonrasındaki dışişleri bakanlarından Zohrab Mnatsakanyan, EVN Report sitesi için Esad'ın düşüşünün bölge ve Ermenistan açısından taşıdığı anlamlar üzerine bir makale kaleme aldı. Eski bakan "Esad'ın çöküşü önemli bir hatırlatma görevi görüyor: Küçük devletler, küçük devletler gibi düşünmeli. Ancak bu çerçevenin içinde yenilenme ve stratejik netlik için bir fırsat yatıyor" diyor ve ekliyor: "Küçük devletler için önemli strateji, rekabet eden bölgesel güçlerle eşit mesafede kalmaktır. Ermenistan için bu, Türkiye, İran ve Rusya ile ilişkilerini tek bir güce aşırı bağımlı kalmadan dengelemek anlamına gelir. Egemenliğine, fiziksel güvenliğine ve açıkça hayatta kalmasına yönelik sürekli varoluşsal riskler, Ermenistan'ın dış politikasını yeniden ayarlamayı zorunlu kılıyor"
Suriye'de on yıldan fazla süren iç savaştan sonra Beşar Esad rejiminin düşüşü, Orta Doğu için dönüştürücü bir an. Yansıyan sayısız hikaye, uzaktan izleyenlerin yeni bilgileri özümseme imkânını zorluyor. Ancak odak noktamız Ermenistan’ın hikâyesi.
İlk bakışta, asıl zorluk Suriye'deki etnik Ermenilerin durumu. Beşar Esad bir diktatördü, ancak aynı zamanda ülkenin azınlıklarının koruyucusu olarak da görülüyordu. 2011'de iç savaşın patlak vermesinden önce ülkede yaklaşık 80.000 Ermeni yaşıyordu, yarısından fazlası göç etti. Rejim geçtiğimiz günlerde çöktüğünde, binlercesi daha tehlike altında, çünkü çoğu El Kaide ile bağlantılı olan İslamcılar olan muzaffer isyancıların elinde zulüm görmekten korkuyorlar.
Ancak masada daha da büyük jeopolitik sorular var. Sonuçlar, bölge dışına doğru yayılarak, ittifakları, güç dinamiklerini ve kimilerinin ulusal stratejilerini yeniden şekillendirecek. Bu durum, Türkiye, Rusya ve İran gibi bölgesel ağır topların egemen olduğu bir “muhitte” yol alan küçük bir ülke olan Ermenistan için de geçerlidir.
Meselenin özü şu: Esad'ın çöküşü önemli bir hatırlatma görevi görüyor: Küçük devletler, küçük devletler gibi düşünmeli. Ancak bu çerçevenin içinde yenilenme ve stratejik netlik için bir fırsat yatıyor.
Küçük devletler genellikle daha büyük güçlerin hesaplarında piyon haline gelir. Bu, jeopolitiğin değişmez bir gerçeği. Türkiye, Rusya ve İran'ın rekabet eden çıkarları arasında sıkışmış, Suriye, Libya, daha ötesinde Orta Doğu, Doğu Akdeniz, Karadeniz ve Güney Kafkasya'ya kadar uzanan bir rekabet alanına sürüklenmiş ve halihazırda ağır hasar görmüş Ermenistan'ın deneyimi bunu açıkça gösteriyor. Güvenlik garantörü olarak Rusya'ya güvenmesi, özellikle Moskova'nın Ukrayna'daki talihsiz maceralarının baskısı altında nüfuzunun zayıflamasıyla birlikte, zaaflar yarattı. Esad sonrası Suriye, İran'ın artan izolasyonu, zayıflamış bir Rusya ve daha güçlü bir Türkiye varlığıyla Ankara'nın iddialı hali; sadece Orta Doğu'da değil, aynı zamanda jeopolitik hırslarının Ermenistan'ın kırılgan güvenliğiyle kesiştiği Güney Kafkasya'da da onu güçlendirebilir. Gelişen yeni gerçeklik, Yerevan için önemli riskler ve zorlukların yanı sıra fırsatlar da sunuyor. Bölgesel güç rekabetlerinin mevcut yapılanması, yarın yeni düzenlemelere yol açabilir, ancak küçük bir devletin içsel zayıflıkları sabit kalır.
Küçük devletler için çıkarılacak ders
Ders şudur: Küçük ülkelerin büyüklük sanrılarına kapılmamaları veya boyutları ve yetenekleriyle orantısız bir şekilde nüfuz sahibi olabileceklerini varsaymamaları gerekiyor. Bunun yerine, büyük güçlerin egemen olduğu bir dünyada küçük aktörler olarak nasıl hayatta kalacakları, manevra yapacakları bir alanı nasıl sürdürecekleri ve gelişecekleri konusunda pragmatik düşünmeleri gerekir.
Birkaç ülke öğretici bir örnek sunuyor. Bölgesel hizmetler ve bölgesel rekabetlerin arabuluculuğu için merkez haline gelerek, güçlerinin üzerinde değer getiren bir “biriciklik” buldular. Benzer şekilde, Ermenistan da teknoloji, kültürel diplomasi, bankacılık veya ticarette olağanüstü derecede iyi yapabileceği şeye odaklanmalıdır. Küçük düşünmek zayıf düşünmek anlamına gelmez; dünyada bir yer edinmek için benzersiz güçlerden yararlanmak anlamına gelir.
Küçük devletler için bir diğer önemli strateji, rekabet eden bölgesel güçlerle eşit mesafede kalmaktır. Ermenistan için bu, Türkiye, İran ve Rusya ile ilişkilerini tek bir güce aşırı bağımlı kalmadan dengelemek anlamına gelir. Egemenliğine, fiziksel güvenliğine ve açıkça hayatta kalmasına yönelik sürekli varoluşsal riskler, Ermenistan'ın dış politikasını yeniden ayarlamayı zorunlu kılıyor. Bu riskler, bölgesel güç rekabetinden ve bölgesel güç dengesindeki tekrarlanan değişimlerden kaynaklanıyor ve genellikle küçük bir devletin, bölünmesi veya emilmesi yoluyla gerçekleşiyor. Kendi gerilimli tarihimiz faydalı bir rehberdir.
Bölgesel açıdan eşit mesafede olmak ve buna uygun bir dış politikanın yeniden dizayn edilmesi, ilkelerden veya değerlerden vazgeçmeyi gerektirmez. Bir demokrasi olarak Ermenistan, daha otoriter komşularına göre çarpıcı bir tezat oluşturarak bölgede kendini zaten farklılaştırıyor. Ancak jeopolitik dünyada değerler, pragmatizmle birleştirilmelidir.
Tek bir güce bağlanmanın riskleri
Esad'ın düşüşü, daha büyük güçlerle ittifaklara güvenmenin oynaklığını vurgular. Ermenistan için bu, kaderini tek bir güce -bu durumda Rusya'ya- çok sıkı bağlamanın riskleri hakkında uyarıcı bir hikaye.
Esad'ın düşüşünün ardından Türkiye'nin güçlenen konumu, Ermenistan'ın dış politikasını yeniden ayarlamasının aciliyetini vurguluyor. Tarihsel sıkıntılar, özellikle Ermeni Soykırımı, Ermeni-Türk ilişkileri üzerinde uzun bir gölge oluştururken, bu konular pratik faaliyetleri engellememelidir. Karşılıklı çıkarlara dayanan Türkiye ile istikrarlı bir ilişki, Ermenistan'a ticaret, bağlantı ve bölgesel entegrasyon dahil olmak üzere yeni stratejik fırsatlar sağlayabilir.
Soykırım ve Türkiye ile ilişkiler
Türkiye'nin 1915 Osmanlı Ermeni soykırımını tanımaması konusundaki anlaşmazlık devam ediyor, ancak bunun devletler arasındaki bir anlaşmazlık olması gerekmiyor. Bu, tarihi unutmak anlamına gelmiyor, aksine onu daha yüksek bir düzleme taşımak mümkün. Soykırım bir gerçektir, ancak devletler arası ilişkilerde sürekli bir engel olarak kalmamalıdır. Ermenistan, tüm komşularıyla açık iletişim hatlarını korurken, onların rekabetlerine karışmaktan kaçınarak, karmaşık mahallesinde çeviklikle gezinmeyi öğrenmelidir.
Ermenistan için küçük düşünmek aynı zamanda stratejik düşünmek anlamına gelir. Ülke, rekabet eden güçler arasında bir köprü olarak kendini konumlandırma fırsatına sahip. Fars dünyasıyla olan tarihi bağlantıları, Avrupa ve Rusya ile olan derin ve kapsamlı bağları, Türkiye'ye olan coğrafi yakınlığı, bölgede arabulucu ve kolaylaştırıcı olarak hizmet etmek için onu benzersiz bir biçimde uygun hale getiriyor.
Ermenistan'ın kapasitesi
Ermenistan, kapasitesini sürekli olarak yükselterek, demokratik ve etkili kurumları, güvenilir yasal prosedürü, bağımsız mahkemeleriyle; keza elverişli ticaret ve vergilendirme rejimlerini sağlamlaştırarak, kaliteli eğitimi destekleyerek, fiziksel altyapısını geliştirerek, büyüyen bilgi teknolojisi ve bankacılık sektörlerini destekleyip teşvik ederek, hem Doğu'dan hem de Batı'dan yatırım çekmek için bölgesel inovasyon merkezi haline gelmek zorundadır. Benzer şekilde, kendisini Türkiye, İran ve diğer bölgesel aktörler arasındaki diyalog için tarafsız bir platform olarak konumlandırabilir. Ermenistan, kendine özgü değer katabileceği alanlara odaklanarak, kendini çok fazla zorlamadan ağırlığının üstünde bir etki yaratabilir.
Bunların hiçbiri iç uyum ve istikrar olmadan mümkün olmayacaktır. Ermenistan'ın karmaşık bir bölgede küçük bir devlet olarak başarılı olması için, iç zorluklarını ve siyasi kutuplaşmayı ele alması gerekir. Güçlü, demokratik bir Ermenistan, dış baskıları yönetmek ve fırsatları yakalamak için daha donanımlı olmak anlamını taşır.
Dahası, uyumlu bir toplum, büyük güçlerin politik baskılarına daha iyi dayanabilir. Esad'ın düşüşünün ardından, Orta Doğu'nun, yeni güç mücadelelerinin ortaya çıkmasıyla daha da değişken hale gelmesi muhtemeldir. Ermenistan, bu değişen denkleme uyum sağlamaya hazır olmalı ve bunun için de bir iç dayanıklılık temeli sağlamalıdır.
Esad'ın çöküşü, diğer görünüşte değişmez gibi görünün rejimlerin çöküşü gibi, iktidarın geçiciliğini vurgular. Ermenistan için bu hem uyarıcı bir hikaye hem de bir umut kaynağıdır. Ders açıktır: Hiçbir rejim, ittifak veya jeopolitik gerçeklik kalıcı değildir. Küçük devletler hayatta kalmak için uyum sağlamalıdır. Ancak değişimin onları yakalamaya hazır olanlar için fırsatlar yarattığını da kabul etmelidirler.
Ermenistan, geleceğine bakarken, dayanıklı ve becerikli bir ulus olarak tarihinden ilham almalıdır. Küçükken büyük düşünerek, kendine has güçlerine odaklanarak ve dış politikasında eşit mesafeyi koruyarak Ermenistan, çalkantılı bir dünyada hayatta kalmayı ve refahı garantileyen bir yol çizebilir.
(Makalenin orjinali: Assad’s Fall: A Wake-Up Call for Armenia to Carve Out a Place in the Region)