İki farklı ülke, iki benzer trans hikâyesi

Yerevan’da Nikita’nın hikâyesine Milena Adamyan'’n lensinden tanıklık edeceğiz. Luiza Simonyan ise sorularıyla Ankara’daki trans hayatına, Türkiye'de transların karşılaştığı sorunlara götürecek bizi.

Right Side, Ermenistan’daki trans, seks işçileri ve LGBTIQ+ topluluklarının haklarını savunan, bu grupların çıkarlarına hizmet eden bir trans örgütü. Ermenistan'da transların ve seks işçilerinin haklarını odağına alan ilk sivil toplum kuruluşu olan Right Side, ILGA Avrupa’nın malî desteğiyle Ermenistan’daki trans yaşamların ve deneyimlerin görünürlüğünü artırmayı amaçlayan bir dizi önemli öykünün yer aldığı bir proje hayata geçiriyor. Komşu ülkesi Türkiye'den de trans hikâyelerine yer veren Right Side’in çabasını daha geniş bölgeye yaymak, Yerevan'dan Ankara'ya transların yaşamını, hikâyesini görmeye ve anlamaya davet ediyoruz.

İsmim Nikita. Birkaç yıldır seks işçisiyim. Bugünlerde her günüm seks işçiliği yaparak geçiyor. Aynı zamanda gençliğimden, muhtemelen 14 yaşımdan beri aktivizm yapıyorum.

Sinematografiye o kadar ilgiliyim ki film izlemeden hayatımı hayal edemiyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Son zamanlarda tarolojiyle ilgileniyorum. Henüz ilk adımlarını atan bir tarot öğrencisiyim. Mental durumum öğrenmeyi zorlaştırıyor ama bunu yavaş yavaş yapıyorum. Boş zamanım olduğunda yapmayı en sevdiğim şey ‘shift’, yani geçiş. Geçiş, mevcut gerçekliğinizden arzu ettiğiniz gerçekliğe geçmek anlamına gelir. Bunu yapmayı bir yıl önce öğrendim ve bu hayatımın büyük bir parçası haline geldi; çünkü gerçeklikten ve kaostan kaçmanın en iyi yolu bu. ‘Shift’, dinimi değiştirdikten sonra öğrendiğim bir yetenek ama bunun dinle hiçbir şekilde bağlantılı olmasına gerek yok.

‘Yeşil kâğıt tanrım oldu’

NikitaGünüm her zaman işimle başlar. Seks işçisi olduğunuzda, herhangi bir program olmadan, istediğiniz zaman işinizi yapabileceğiniz düşünülebilir. Bu her zaman doğru olmasa da benim için artık günlük bir şey haline geldi. Ben çevrimiçi bir seks işçisiyim. Bunu her sabah yapıyorum ve yapmadığım zamanlarda günüm kötü geçiyor; sürekli para konusunda stres yaptığım için o gün çok fazla şey kaçırmışım gibi hissediyorum. Trans kadın olarak paraya biraz fazla bağlı olmanız gerekiyor. Daha güzel hissetmek ister misin? Para. Yanlış cinsiyetlendirilmek istemiyor musun? Para. Para. Para.

O yeşil kâğıt, resmen tanrım oldu. Her günümü ona 'taparak' geçiriyorum. Ve bazen kendimi daha güzel ve daha iyi hissedebilmek için gerekli ameliyatlarıma para toplama döngüsünde sıkışıp kaldığımı hissediyorum.

Cehennemin 9. çemberi

Arkadaşlarım sadece topluluktan insanlar. Hiç heteroseksüel, cis arkadaşım olduğunu düşünmüyorum. Trans kadın olarak çok fazla arkadaşınız olamıyor. Ayrıca kişiliğimin ve sosyal fobimin arkadaş edinemememde büyük etkisi var. Yakın zamanda eskiden en yakın arkadaşım olan kişiyle yeniden bir araya geldik. Üç yıldır konuşmamıştık. Bundan çok mutluyum çünkü onu çok özledim ve ilişkimizin daha iyi ve sağlıklı olacağını umuyorum.

Trans kadın olmak cehennem gibi ama trans kadın seks işçisi olmak cehennemin 9. çemberi. Bu her zaman aile ilişkilerinizi etkileyecektir; belki ailem bilmiyor ve en iyisi bunu sır olarak saklamak.

Trans kadın olarak aşkı bulmak bana hiç gerçekçi gelmiyor. Benzerlikler barındıran birkaç hikâyeden öğrendiğim şey, erkeklerin trans seks işçilerini kullandığı. Bir tek bunu söyleyebilirim. Trans kadınların duygusal yıpranmışlığından kaynaklanan zihinsel durumunu, onlara âşık olduklarını düşünmeleri için manipülasyon aracı olarak kullanıyorlar. Ancak gerçek şu ki, yalnızca onların paralarına ihtiyaçları var. Şahsen benim hiçbir zaman herhangi bir ilişkim olmadı; hiç ‘date’e çıkmadım bile. Ben her zaman çirkin bir çocuktum, hiç kimse beni sevmedi.

‘Korkmadan dışarı çıkamadım’

Uzun zamandır tanıdığım birine âşığım. Kim olduğunu özellikle söylemeyeceğim çünkü bunu okuyabilir. Çok utanırım. Sanırım aramızda bir şeyler olmaya başlıyor. Bunun doğru olup olmadığından bile emin değilim, sadece öyle hissediyorum ama iyi olmasını umuyorum çünkü yanımda ondan başka kimseyi göremiyorum. İşte bu noktada ‘shift’ yani gerçeklik geçişi bana yardımcı oluyor.

Her gün onunla birlikte olabileceğim, onun beni sevdiği, birlikte olduğumuz ve koşulsuz sevgimizi sorgulayacak kimsenin olmadığı başka bir gerçekliğe geçiş yapıyorum.

Hiçbir zaman beni belirli bir şekilde giyinmeye motive edecek birileri olmadı ama kendi zevkime göre giyindiğimde, Amy Winehouse ve Lana del Rey’in günlük olarak giyindikleri gibi giyindiğimi fark etmeye başladım. Bunu sevdim. Artık onlar benim ‘moda ikonlarım’ oldu. Modern tarzda kıyafetlerden nefret ediyorum. Vintage aşığıyım. Vivienne Westwood, Pete Burns, Julia Fox, Zahia Dehar gibi isimlerden ilham alıyorum.

Her zaman korkmadan dışarı çıkmak istedim ama bunu asla yapamadım, yapacağımı da sanmıyorum. Âşık olduğumdan bu yana cishetero çiftlerin deneyimlerini deneyimlemek istedim. Trans olduğunuzda erkekler sizinle yalnızca geceleri ya da otelde buluşmak ister.

‘Hayalperest olmalıyız’

Hayalperest olmayı seviyorum. Hayal kurmak beni hayatta tutan tek şey. Hayata devam etmem için beni motive ediyor. Bu kaosta aklınızı tamamen yitirmemek için hayalperest olmalısınız. Estetik ameliyatlarla ilgili hayal kurmayı seviyorum. Yani evet, bu anlamda bazı hayallerimin gerçekleştiğini söyleyebilirim çünkü mesela burun ameliyatı olmayı hayal ediyordum ve başardım.

Şu anda aklıma gerçekleşmemesinden korktuğum iki şey geliyor: İlki, âşık olduğum kişinin benimle olmaması. Birlikte olmamızın her zaman bir rüya olacağını hissediyorum ama umudumu kaybetmiyorum. İkincisi ise çirkin kalmaktan ve sürekli yetersiz olduğumu hissetmekten korkuyorum.

‘Dışarı çıkarken ‘güvenli mahalleleri’ seçiyoruz’

Bana biraz çocukluğundan bahset. En parlak anıların neler?

Büyürken, 2000'li yıllarda bir çocuk olarak, ilk bilgisayarımızı almanın heyecanını hatırlıyorum. Sanki yepyeni bir dünya açılıyormuş gibi hissediyordum. Durumumuz iyi değildi, bu yüzden bilgisayarı başkalarından biraz daha geç aldık. Kız kardeşimin bana Google’ı ilk kez gösterdiğini hatırlıyorum; ‘yavru köpekler’ yazmıştık ve çok güzel fotoğraflar seli belirmişti karşımızda. Aynı bilgisayar, kimliğimi keşfetmeye, erkekten kadına geçişi araştırmaya açılan kapım oldu. O zamanlar pek bir şey bilmiyordum ama ergenlik yaşlarıma doğru uzman olmuştum.

Her zaman kız olduğumu biliyordum, bu asla bir ikilem olmadı benim için. Çocukken kız kardeşimin oyuncaklarının çok daha parlak, daha sevimli ve daha ilginç olduğunu düşünürdüm ve hep onlarla oynardım. Annem kız kardeşime bir sürü oyuncak bebek ve bebeklerin kıyafetlerini değiştirebilsin diye bir sürü sevimli kıyafet yapmıştı. Oyuncak bebek elbiseleri ayrı bir küçük gardıroba yerleştirildi ve ben de benzer ama daha büyük bir gardırobum olmasını hayal ederdim. Aynı şey makyaj ürünleri için de geçerliydi.

Uyum süreci yıllarında Türkiye’deki sosyal ve politik ortamı nasıl tanımlarsın?

Türkiye siyasi ve toplumsal değişimlerden nasibini aldı. Ankara’da doğdum; buradaki bazı insanlar gerçekten harika, bazıları ise pek değil. Hayatım boyunca şu ana kadar öğrendiğim tek şey arkadaşlıklar ve aile arasında gidip gelmekti. Ailem şiddete başvurmadı, beni sevdiler ama içten içe trans olmayı hastalık olarak gördüklerini biliyorum. Arkanızı kollayacak bir grup bulmanın her trans için hayatta kalmanın anahtarı olduğunu söyleyebilirim. Arkadaşlarım ikinci bir aile gibi, sudan çıkmış balık gibi daha az yalnız ve yabancı hissetmememe yardımcı oluyorlar.

Kaynaklara ve özellikle sağlık hizmetlerine erişim konusunda karşılaştığın zorluklardan bahseder misin?

Sürekli değişiklikler oluyor ve sen de değişiyorsun. Bir trans kadın için hayatın nasıl olduğunu tam olarak anlatamam çünkü karşılaştırılacak başka bir hayat yaşamadım ama bazen tehlikeli ve acı verici olduğunu söyleyebilirim. Bazen kraliçe gibi hissedersin ve ‘çok iyiyim’ dersin, bazı günler öyle olmaz. Artık kendimle ve nasıl göründüğümle barışık olduğum bir yere ulaştığımı düşünüyorum. Elbette her zaman daha iyi görünmenin bir yolu vardır ve bunun bağımlılık yarattığını biliyorum. Her zaman daha iyi olmak istiyorsun ama şu anda sağlıklı bir özgüven geliştirdim ve olduğum kişiyi seviyorum. Hormon tedavisi görüyorum ve ilaçlarımla özel bir bağ geliştirdim; onları Kül Kedisi’nin baloya hazırlanmasına yardım eden küçük kuşlar olarak düşünmeyi seviyorum. İlaçları ne zaman alacağıma dair bir programım var ve bunu sıkı takip ediyorum. Artık benim doğal bir parçammış gibi geliyor.

Kaynaklara gelince, transların zorbalık veya diğer faktörler nedeniyle okulu bırakma ve yüksek öğrenimden dışlanma riskinin daha yüksek olduğu bir sır değil. Bunu atlatmayı başardım ama birçok insanın hayatının ilerleyen dönemlerinde sorunlara yol açtığını biliyorum. Translar iş bulmakta zorlanıyor ve görünüşleriyle uyuşmayan belgeleri göstermek zorunda kalmamak için çoğu zaman kayıtdışı çalışıyor. Eğitim görememek translar için işsizliği daha da büyük bir sorun haline getiriyor. Ben garson olarak çalıştım ama artık çoğunlukla internet üzerinden seks işçiliği yapmaya başladım. Kaynaklara erişim açısından Türkiye’de cinsiyetin yasal olarak tanınmasına izin veriliyor ancak bürokratik engeller süreci zorlaştırıyor. Tamamen olumsuz bir tablo çizmek de istemiyorum; durum diğer yerlerdeki, özellikle de diğer İslam ülkelerindeki kadar kötü değil. Türkiye’de ayrımcılıkla mücadele yasası olsa da cinsel yönelimi kapsamıyor, bu da bir boşluk. Ayrıca siyasetçiler, özellikle seçimler sırasında sıklıkla LGBTIQ+ topluluğunu hedef alıyor ve sözde ‘aile değerlerine’ vurgu yapıyor. Bunu riskli buluyorum.

Ankara’da kişisel güvenliğin ve sosyal hayatın nasıl?

Kişisel olarak ben şanslıydım. Şiddete maruz kalmadım ama bunun nedeni muhtemelen yakın arkadaş çevreme bağlı kalmamdır. Kendisi de trans kadın olan en iyi arkadaşımla yaşıyorum ve biz kız kardeş gibiyiz; kıyafetlerimizi, makyajımızı vs. paylaşıyoruz. Dışarı çıktığımızda daha güvenli mahalleler seçiyoruz ve neyse ki genellikle olağandışı hiçbir şey olmuyor. Elektronik müzikte teselli buluyorum; müzikle bütünleşebildiğim ve tam özgürlüğü deneyimleyebildiğim bir kaçış biçimi bu. Bunun sadece LGBTIQ+ topluluğu için değil, benim jenerasyonumdan birçok insan için çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Paylaşmak istediğin başka bir şey var mı? Herhangi bir sanatsal veya yaratıcı projenin parçası mısın? Kahramanların kimlerdir?

Bazen arkadaşlarımla drag queen şovları yapmayı deniyorum, bazen de modellik yapıyorum. Dürüst olacağım, en iyi dansçı değilim ama drag sadece dansla ilgili değil, sahnede olmakla da ilgili ve gösterilere katıldığımda uhrevi yanımla bağlantı kurduğumu hissettiriyor. Gerçekte olduğum kişiyle muhteşem bir buluşma gibi. Ayrıca film izlemeyi, podcast dinlemeyi severim. Kahramanlarıma gelirsek de, Richie Shazam’ı çok seviyorum. Bence kendisi çok güzel ve tarzını beğeniyorum. Kahramanlarım arasında Jean Paul Gaultier, Mugler ve Vivienne Westwood gibi isimler de var.


                                                                                                                  İngilizceden çeviren: Varduhi Balyan