Melkon Karaköse, Balat ve Beyoğlu Üç Horan seçimlerinde yaşanan yolsuzlukları sert sözlerle eleştirdi. Karaköse, Beyoğlu’nda Sarı Liste’yi desteklediği için yargılanan 603 kişinin ‘utanç davası’yla ilgili olarak, “Duruşmada 75 yaşında bir adam, ‘Biz 65 yıl Sason’da Ermeniliğimizi koruduk. İstanbul’a milletimizle birlikte olalım diye geldik ama vakfımız tarafından dava edildik. Bu mudur Ermenilik?’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim” diye konuştu
SAHAG GÜRYAN
sgureh@agos.com.tr
Dzınunt (Doğuş) Yortusu’nu kutlayan Ermeni toplumu, 6 Ocak günü Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi’nde düzenlenen ayin sonrası, Kazaz Artin Amira Salonu’nda bir araya gelerek bayramlaştı. Etkinlikte, vakıfların yöneticileri ve Türkiye Ermeni Patrikliği’ne bağlı din adamlarının yanı sıra, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de hazır bulundu. Ekümenik Patrik Bartholomeos başta olmak üzere, kardeş kiliselere mensup dini önderler de Kazaz Artin Salonu’nda bir araya gelerek birbirleriyle ve Ermeni toplumuyla Dzınunt’u kutladı.
Balat’ta gizli saklı seçim
Konukların Patrikhane’den ayrılmasının ardından, Samatya Surp Kevork Kilisesi Vakfı Onursal Başkanı Melkon Karaköse söz alarak, son dönemde vakıf seçimlerinde yaşanan usulsüzlüklerden duyduğu rahatsızlığı dile getiren bir konuşma yaptı. Karaköse, 603 kişiye dava açan Beyoğlu Vakfı yöneticilerini ve, Balat Surp Hreşdagabed Kilisesi Vakfı’nda kamuoyundan gizleyerek 18 kişinin katılımıyla seçim yaptıran Tertip Heyeti Başkanı Dikran Kevorkyan’ı sert bir şekilde eleştirdi. Sözleriyle toplumun geniş bir kesiminin hislerine tercüman olan Karaköse’yi Agos’ta ağırladık ve toplumsal konulara ilişkin gözlemlerine ve şikâyetlerine kulak verdik.
Karaköse, sözlerine, gündemin en sıcak konularından biri olan Balat Kilisesi Vakfı seçimlerine yönelik tepkisini dile getirerek başladı. Patrikhane Emlak Komisyonu üyesi de olan Şahin Gezer’in Balat Kilisesi Vakfı seçimine katılmak için yöneticilerle konuştuğunu söyleyen Karaköse, “Gezer’e ‘Ayrı listeyle mi seçime katılmak istediniz?’ diye sordum. O da mevcut yöneticilerle beraber çalışmak istediğini söyledi. Balat Vakfı’nın, 36 Beyannamesi’ne göre 52 gayrimenkule sahip olması gerekirken, bugün sadece 20 kadar gayrimenkulü var. Arkadaşlarımız, yönetime girerek kayıp mülklerin akıbetini araştırmak ve iadesini sağlamak arzusundaydılar. Ancak vakfın yönetim kurulu, Dikran Kevorkyan’ı Seçim Tertip Heyeti Başkanı yaparak, kimseye duyurmadan seçimi yaptı. Öyle bir seçim ki, kilisenin din görevlisinin dahi haberi yokmuş. Bunu kabul etmek mümkün değil. Niye böyle yaptılar? Ne saklıyorlar? Neden aralarına kimseyi almak istemiyorlar? İnsan ister istemez orada bir şeyler döndüğünü düşünüyor.”
“Özeleştiri yapmayan toplumlar ilerlemez”
Toplumların özeleştiri yapmamaları durumunda ilerlemeyeceğini vurgulayan Karaköse, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Eleştirilere açık olmak zorundayız. Ben gençliğimi bu işlere verdim. Ne mutlu ki, çalışkan, aklı başında yönetim kurullarımız da var ve işlerini ciddiye alıyorlar. Projeler geliştiriyor, maddi olanak yaratıyor ve bu toplumun 3 bin çocuğunun daha iyi eğitim almasını sağlıyorlar. Ama en çok akara sahip olan Beyoğlu Üç Horan Vakfı, kapalı kutu.”
“İsimleri kendileri yazdı”
Üç Horan seçimlerinde Sarı Liste’nin başkan adayı Efrim Bağ ile Beyoğlu Üç Horan Kilisesi Vakfı Başkanı Apik Harabetoğlu arasında varılan uzlaşmada arabuluculuk yapan Karaköse, o süreçte yaşananları şöyle anlattı: “Ben Apik Bey’e güvenirim. Onun yanlış işler yapmayacağını düşünüyorum. Ama etrafı çok kötü. Bir önceki seçim döneminde çıkan kavgalardan, gürültüden, kiliseye polis çağrılmasından üzüntü duydum. Son seçim öncesinde de yine ortam gerilince Apik Bey beni aradı ve karşı listeden iki ismi kendi listesine almayı önerdi. Bir ay süren pazarlıklar sonucunda üç asil, bir yedek üyenin yönetim listesinde yer almasında uzlaşıldı. Apik Bey’e 11 isim verildi. Hepsinin üstünü çizdi, kimse kalmadı. Bunun üzerine, genç ve başarılı isimlerin yönetime girmesi fikri ortaya atıldı ve Alen Kaytanlıoğlu ve Murat Saraylı isimleri üzerinde uzlaşıldı. Üçüncü isim ise Efrim Bağ’dı.”
Sarı Liste destekçisi 603 kişinin mahkemeye verilmesine “Kanımız dondu, şok olduk” diyerek tepki gösteren Karaköse, davadan Apik Hayrabetyan yönetimini sorumlu tutuyor:
“603 kişiye dava kanımızı dondurdu!”
“Mahkemeye gittim ve şikâyetçinin Ara Işıtman olduğunu gördüm. Işıtman, Hayrabetyan’dan bağımsız hareket edebilecek bir insan değil. O gün duruşmada beni çok etkileyen şöyle bir sahne yaşandı: 75 yaşında bir adam, ‘Biz 65 yıl Sason’da Ermeniliğimizi koruduk. İstanbul’a cemaatimizle birlikte olalım diye geldik. Ama bir vakfımız tarafından dava edildik. Bu mudur Ermenilik?’ dedi. Ne diyeceğimi bilemedim.”
Sorunlarımızı bir forumda tartışalım
Şnorhk Badriark’la yakın olarak çalışan Melkon Karaköse, onun cemaati birleştiren bir liderlik sergilediğini söylüyor. “Onun zamanında toplumda adalet, paylaşım vardı. Bugün topluma liderlik edecek ne bir din adamı, ne de bir vakıf başkanı var. Şu anda toplum uçuruma doğru gidiyor. Öğrenci sayısı azalıyor, okullar kapanma noktasında. Toplumdan artık sanatçı çıkmıyor. Toplumu bir araya getirecek bir birliktelik gerekli.”
Toplum içinde ihtilafa neden olan konuların bir forumda ele alınmasını öneren Karaköse, “Kapı artlarında yapılan konuşmalar yanlış anlaşılmalara meydan verebilir. Bir hatta birçok forum yapalım, herkes önerisini getirsin, derdini, çözüm önerilerini paylaşsın” diyor.
Kendisine danışmadan bir gazeteye ilan verdiği için Surp Haç Kilisesi’nin din görevlisini geri çeken Patrikhane’nin, 603 kişiyi mahkemeye veren Beyoğlu Vakfı’na veya habersiz seçim yapan Balat Kilisesi’ne herhangi bir yaptırım uygulamadığını hatırlatan Karaköse, Patriklik yetkililerinin, toplumun beklentilerini dikkate almasının şart olduğunu söyledi.
Şaibeli seçim kaderimiz değil
Vakıflar Yönetmeliği’ndeki muğlak ifadelerin, vakıf seçimlerinde ne gibi sorunlara yol açtığını geçtiğimiz hafta ele almıştık. Bu hafta, konuyu, VADİP Koordinasyon Kurulu üyelerinden Arto Arman ve Vakıflar Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas ile değerlendirdik.
Arman ve Vingas, vakıf seçimlerinin il geneline açık yapılmasını savunuyorlar. Arto Arman, ayrıca, seçim tertip heyetlerinin bağımsızlığının tartışmalı olduğunu ve seçmen listelerinin güncellenememesinden kaynaklanan sorunlar yaşandığını söylüyor. Geçen yıl yapılan seçimleri yakından takip eden ve Bakırköy ve Yeniköy kiliselerinin seçimlerinde görev alan Arto Arman’a göre, seçim heyetlerinin tarafgir tutumları ve seçmen listelerinde manipülasyon yapılması, seçimlerin sorunlu geçmesine yol açıyor.
Seçim kurulları bağımsız olmalı
Arman, sorunların önüne geçilmesi için şu reçeteyi öneriyor: “Vakıf seçimlerinde kuralları uygulayabilecek, bağımsız bir seçim kuruluna ihtiyaç var. Bence, tarafsız isimlerden bir seçim heyeti oluşturulabilir ve yöneticiler isterse tüm vakıfların seçimlerini bu heyet düzenleyebilir. Seçim listelerinin de acilen güncellenmesi gerekiyor. Hangi semtte kaç kişinin ikamet ettiğini belirleyip, VADİP’te Erol Seheryıldız’ın il çapında hazırladığı listeyle karşılaştırabiliriz. Bu çalışmayla, seçmen sayısına ilişkin olarak gerçeğe yakın verilere ulaşılabilir.”
Arto Arman, yönetmelikteki “Seçimlere vakıf veya hayratından yararlanan cemaat mensupları katılır” ifadesinden yola çıkarak vakıf seçimlerinin il çapında yapılabileceğine vurgu yapıyor: “Her vakfın hayratından yararlanabildiğime göre, her vakıfta hem seçme hem de seçilme hakkına sahip olmalıyım. Yönetmelikte, tüm vakıf seçimlerinin il genelinde yapılmasını sağlayacak net ifadelerin yer verilmesini talep edebiliriz.”
Yönetmelikteki eksikliklerden ve muğlaklıklardan dolayı, kiliseye gidenlerin dahi seçimden bihaber kalabileceğini ifade eden Arman, yakın zamanda Balat’ta yaşanan seçim skandalını örnek gösteriyor: “Yönetmelik, ‘Seçim listeleri vakfın merkezinde asılır’ diyor. Vakfın merkezi neresidir? Yönetim kurulu odası diye düşünebilir. Orası da kilitlidir, dolayısıyla seçmen listelerini kimse göremez. Balat Kilisesi’nin papazı Der Diran’a ‘Seçim listesini gördün mü?’ diye sorduğumda ‘Seçimden haberim bile yok’ dedi. Bu yüzden, listelerin, kiliselerin avlusunda, cemaatin görebileceği en az iki yere asılması önerilebilir.”
Vingas’tan yeni yönetmelik için çağrı
Vakıflar Meclisi Cemaat Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas ise, ilçe veya semt sınırları içinde yapılacak seçimlerin temsiliyet açısından ve hizmet alma-verme gibi konularda mağduriyet yaratacağını kaydediyor. Hiç vakıf bulunmayan ilçelerde ikamet edenlerin sayısındaki artışa dikkat çeken Vingas, “Artık insanlar, Tuzla gibi, vakıfların bulunmadığı yerlerde de oturuyor. Seçimler il geneline açılmazsa, bu kişiler vakıf seçimlerinde oy kullanamayacak. Oysa vakıflarda temsil ediliyor, hizmet alıp verebiliyorlar. O insanları seçme seçilme hakkından mahrum bırakma hakkına sahip değiliz” diyor
Yeni bir yönetmelik için çalışma başlattıklarını ifade eden Vingas, seçimlerin sağlıklı yapılamamasının, sosyal ilişkileri de zedelediğini düşünüyor: “Seçimlerin günün şartlarına uygun olması elzem. Aksi halde, mevzuattaki boşluklardan istifade edenler cemaatlerin bütünlüğüne zarar vermeye devam edecektir. Ocak sonuna kadar, cemaatleri temsilen, Vakıflar Meclisi’ne yeni bir tasarı sunmak istiyorum ve herkesin katkısını bekliyorum.”