Yeşil Sol Parti Şişli İlçe Örgütü, 24 Nisan anması düzenledi. Metronun Pangaltı çıkışında düzenlenen anmaya Yeşil Sol Parti İstanbul 2. bölge adayı Hasan Cemal, parti üyeleri katıldı.
23 Nisan Pazar günü gerçekleşen anmada “1915… O güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler” yazılı pankart açıldı.
Anmada konuşma yapan Hasan Cemal, “Beni buraya sevgili Hrant Dink’in acısı getirdi” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü.
“Sevgili Hrant Dink’in acısı beni sevgili Ermeni halkının acısıyla da tanıştırmıştı. Hrant Dink sayesinde bir yerde bu toprakların hiç iyi olmayan sayfalarını anlamaya başlamıştım. 2017 yılında yazdığım kitap, "1915 Ermeni Soykırımı" adını taşıyor ve kitabın yazılışında da dediğim gibi Hrant Dink’in acısı vardı. Bugün Ermeni kardeşlerimin acısını paylaşmak için buradayım.”
Konuşmanın ardından İlçe örgütünden Ani Kalk, basın açıklamasını okudu. Açıklamadan bölümler şöyle:
“Tam 108 yıl önce, tarihin en utanç verici sayfalarından birisi, bugün, burada yazılmaya başlandı. 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan geceydi. Yani 23,5 Nisan’dı. İttihat ve Terakki yönetimindeki Osmanlı Hükümeti, bir halkın imhasına yönelik ilk adımı burada attı. Sonradan Kurtuluş adı verilen, gerçek adı Tatavla olan bu bölgeden başlattılar büyük operasyonu.
Dönemin başkenti İstanbul'da yaşayan, Ermeni toplumundan yaklaşık 250 aydın, kanaat önderi, yazar, gazeteci, sanatçı ve iş insanının derhal tutuklanması emredildi. Tatavla, bu tutuklamaların başlatıldığı ve en yoğun yaşandığı bölgeydi.
Tutuklamalar sonraki günlerde de devam etti. 24 saat içinde İstanbul'daki Ermenilerin önde gelenlerinin dahil olduğu 2 bini aşkın kişi sürgüne gönderildi. Aynı anda Anadolu’nun dört bir yanında, Ermenileri yurtlarından sürmeye yönelik zorunlu tehcir uygulaması başlatıldı.
Anadolu topraklarını binlerce yıldır yurt edinmiş kadim Ermeni halkı, kendilerinden binlerce yıl sonra bu topraklara gelenler tarafından yurtlarından koparılıp tehcir adı altında ölüm yolculuğuna çıkarılıyordu.
İttihat ve Terakki hükümeti, çok kimlikli, çok inançlı, çok kültürlü bir ülke istemedi. Onlar da tıpkı bugün olduğu gibi Müslüman-Türk tek tip bir ulus-devlet yaratmak istediler. Yüzlerce yıl bu topraklarda birlikte yaşadıkları Hristiyanları tehdit olarak gördüler.
İttihat ve Terakki önderleri, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı kaos ortamından faydalanarak 1915 yılında harekete geçtiler. Operasyon sadece Ermenilerle sınırlı kalmadı. Asuri topluluklardan Süryaniler ve Keldaniler ile Pontoslular ve Rumlar da bu büyük operasyondan paylarını aldılar.
Ermeniler, İstanbul’dan ve Anadolu’nun farklı noktalarından kafileler halinde Suriye çöllerine sürgüne çıkartıldılar. Kafilelere katılanların büyük bölümü yollarda öldü veya öldürüldü. Zorlu doğa koşulları, saldırılar, açlık, susuzluk, hastalıklar nedeniyle yaşamlarını yitirdiler.
Gidenlerin mal, mülk ve arazilerinin üzerine çökenler bunları kendilerine sermaye yaptılar, zenginleştiler. Bu dönemde on binlerce çocuk ailelerinden koparıldı.
Birleşmiş Milletler, Ermenilerin maruz kaldığı felaketten hareketle “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni onayladı.
Bu topraklar ırkçılıktan çok çekti. Bugün de çekmeye devam ediyor. Bugün bir avuç kalan bir halk geçmişte milyonlarla var olduğunu kanıtlamaya çalışırken, başka bir halk bugün milyonlarla var olduğunu kabul ettirmeye çalışıyor. Çığlıklarımız aynı tekçi zihniyetin duvarına çarpıyor.
Bu ülkenin artık kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor. Düşmanlaştırma ve nefret politikalarına son verilmesi, ırkçılığa tolerans gösterilmemesi gerekiyor.
Birlikte, eşit ve kardeşçe yaşamayı mümkün kılacak toplumsal atmosferi yaratmak, ancak hakikatle yüzleşmekle mümkündür.”
Kalk, “Bu topraklarda daha fazla kan dökülmesini istemiyoruz. Savaş değil, barış ve huzur istiyoruz. Her insanın taşıdığı kimlik, o insanın onuru, toplumların zenginliğidir; saygı gösterilsin istiyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.
Açıklamanın ardından anma töreni sona erdi.