Savaşan taraflar arasında yer almayan Rusya, arabulucu olarak taşıdığı lider rolüne uygun şekilde, dengeli bir söylem benimsedi. Karabağ uyuşmazlığında son söz bu ülkenin olabilir. Türkiye savaşan devletlerden biri, ABD ortada yok, Avrupa ise bölünmüş durumda.
27 Eylül’de başlayan savaşı başlatan taraf olan Azerbaycan, hedef çıtasını olabilecek en yüksek noktaya koydu. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, amacının, şu anki anlaşmazlığın konusu olan, Karabağ’da Ermenilerin yaşadığı bölgeler de dâhil olmak üzere, 1993-94’te kaybedilen toprakları almak olduğunu, saldırıların başlamasından itibaren defalarca beyan etti.
Aliyev ayrıca, müzakerenin, ancak bu amaca ulaşması konusunda güvence verildikten sonra söz konusu olabileceğini söyledi. Daha önce Karabağ’a “en yüksek derecede özerklik” tanıma sözü veren Azerbaycan, yeni talepleriyle önceki niyetlerinin ötesine geçmiş ve uzlaşmazlığın çözümünün askerî olduğunu ilan etmiş oluyor. Bu durum, söz konusu niyetlerin, savaşın sonuçlarına ve uluslararası tepkilere göre revize edilmesi olasılığını dışarıda bırakmıyor.
Askerî açıdan, Azerbaycan güçleri, savaşta iki haftanın ardından belirli bir başarı kazandı. Bu başarı, Azerbaycan’ın emrindeki –Suriyeli paralı askerler de dâhil– savaşçıların sayısının daha yüksek ve –İsrail ve Türkiye’ye ait gelişmiş insansız hava araçlarıyla– hava gücünün daha iyi olmasından kaynaklanıyor. Öte yandan, Azerbaycan ordusu askerî kayıplarını duyurmadığı için, bu başarının bedelinin kaç insanın hayatı olduğunu bilmiyoruz. Azerbaycan’da medya üzerinde katı bir denetim ve sansür var. Kamuoyu, şu an için, seferberliği güçlü bir şekilde destekliyor. Dolayısıyla Bakü’ye, azami kazanç elde etmek için operasyonları sürdürmek cazip gelebilir.
Azerbaycan’ın hedefleri
Eğer mutlak bir zafer mümkün olmazsa, Azerbaycan’ın asgari düzeyde iki hedefi var. Bunların ilki, ülkede zafer kutlaması yapmaya elverecek ölçüde toprak kazanmak. Bu, İlham Aliyev’in popülaritesini sağlama alacak, COVID-19 pandemisi ve –2019’da devlet bütçesinin yüzde 75’ini, gayrisafi millî hasılanın yüzde 45’ini oluşturan– hidrokarbon gelirlerindeki düşüş nedeniyle beklenen iktisadi zorluklar ve olası toplumsal çalkantılar karşısında rejim için bir koruma kalkanı oluşturacaktır. Temmuz ayında, Ermenistan-Azerbaycan sınırında yaşanan kısa süreli savaş sırasında Azerbaycan’ın iç kısımlarındaki birçok şehirde kitlesel gösteriler olması, halk arasında savaş talebinin yüksek olduğunu gösteriyor. Soru, Azerbaycan kamuoyunda neyin ‘sembolik zafer’ olarak görülüp Aliyev’in meşruiyetini güçlendirebileceği. Bir de şu soru var: Paralı asker kullanılması, iç siyasette ya da ülkenin dış ilişkilerinde olumsuz sonuçlar doğuracak mı?
Türkiye ne istiyor?
Azerbaycan’n ikinci amacı, işe Türkiye’yi dâhil ederek müzakerelerin formatını değiştirmek. Çatışmanın çözümünde yetki, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na bağlı, eş başkanlığını Rusya, ABD ve Fransa’nın yaptığı Minsk Grubu’na verilmiş durumda. Formatın değişmesini, -elinde büyük güçler olan bir başka uluslararası forumda yer alarak uluslararası alandaki etkisini yükseltmek amacıyla-, aynı ölçüde Ankara da istiyor. Fakat Türkiye’nin Kafkasya’daki varlığının bir başka amacı da, iki diğer ülkenin, İran’ın ve özellikle Rusya’nın üzerinde hassasiyetle durduğu bir bölgede gücünü göstermek.
Türkiye, elbette, Karabağ uzlaşmazlığının ilk safhalarından beri, yalnızca diplomatik anlamda ve Ermenistan’ı abluka altında tutması itibariyle değil, askerî olarak da meselenin içinde. Kafkasya’da gitgide daha fazla rol oynayarak, aradaki geniş stratejik ilişki bağlamında Moskova karşısındaki konumunu güçlendiren Ankara, başka yerlerde, özellikle Suriye’de avantajlar elde edebilir. Bu durum, doğaz gaz ithalatının yüzde 20’sini Azerbaycan’dan yapan Ankara’nın bu ülke üzerindeki etkisini de güçlendiriyor.
Ankara şu an için, müzakere masasındaki yerini sağlama alamadı. Ermenistan ve Azerbaycan dışişleri bakanlarının, Moskova’da, Lavrov’un arabulucuğuyla, 10 Ekim Cumartesi günü erken saatlerde vardığı insani ateşkes anlaşmasının dört kısa maddesinde Türkiye’nin adı geçmiyor ve müzakerelerde mevcut AGİT formatının sürdürüleceği belirtiliyor.
Karabağ’da durum
Karabağ Ermeni güçleri, askerî konumlarının, 2016 Nisanı’nda yaşanan dört gün savaşından beri elverişsiz olduğu kuzeydoğudaki iki köyü kaybetti. Güneydoğuda, İran sınırı yakınında da toprak kaybettiler; Hadrut’un dış mahallelerine uzanan Cebrayıl (Cebrail) şehri Azerbaycan güçleri tarafından ele geçirildi. Cebrail’in bir kısmı engebesiz arazide ama Ermeni tarafı, hava gücünden yoksun Karabağ’ın dağlık kesimlerinde savunma açısından avantajlı. Karabağ Ermenilerinin, Azerbaycan’ın hava gücü karşısında yeterli askerî savunma kaynağı yok, asker sayısı da daha düşük ama şu âna kadarki toprak kayıpları stratejik değil, daha ziyade sembolik bir nitelik taşıyor.
Azerbaycan’ın bu büyük saldırısı ve Türkiye’nin aktif katılımı, Ermenistan’da ve başka yerlerde yaşayan Ermeniler arasında varoluşsal bir kaygı doğmasına neden oldu. Ermeniler, var olma ve Kafkasya’nın bir köşesinde yaşamını sürdürme haklarını tanımayı reddeden Azerbaycan-Türkiye ittifakına direnmekten başka bir seçenekleri olmadığını düşünüyorlar. Bu varoluşsal korku, Ermeniler arasında onlarca yıldır görülmemiş şekilde, küresel düzeyde bir mobilizasyon oluşmasına neden olan, etkili bir güç.
AGİT müzakerelerinde Karabağ Ermenilerini temsil eden Yerevan, diplomatik açıdan, önceki statükoyu devam ettirmekte güçlük çekecek. Müzakereler uzun yıllar boyunca net bir formül temelinde sürdürüldü: Azerbaycan, kendi kaderini tayin etme hakkı çerçevesinde Karabağ Ermenilerinin güvenliğini garanti altına alan bir siyasi formülü kabul edecek; bunun karşılığında, Ermenistan tarafı 1991-1994 savaşı sırasında işgal ettiği toprakları geri verecek. Hassas bir mesele teşkil eden, Karabağ ile Ermenistan arasındaki, Laçin (Laçin) ve Kelbajar’in (Kelbecer) yer aldığı bölgeyle ilgili olarak çeşitli yaratıcı diplomatik öneriler geliştirildi. Ermenistan’da 2018’de yaşanan devrimle birlikte, çatışmanın çözümüne dair söylem değişti.
Bu durum, Azerbaycan kamuoyunda umutların yükselmesine ama aynı zamanda, ülkenin yönetici kesiminde, bir ‘bekle ve gör’ tavrının gelişmesine neden oldu. Başlangıçta, yalnızca iki lider değil, iki halk arasında barışın vurgulandığı bir ‘demokrasi ve kapsayıcılık’ söylemi öne çıkıyordu. Ancak geçen yıl, muhtemelen Ermenistan’daki iç siyasi mücadeleler nedeniyle Yerevan’ın tutumu sertleşti, müzakere formatı sorgulanmaya başladı ve bu durum yoğun bir kafa karışıklığı yarattı. Ermenistan, Karabağ’daki mücadelenin özünün ne olduğunu açıklığa kavuşturmalı: Toprak mı, yoksa Karabağ halkının meşru hakları mı?
Rusya
Savaşan taraflar arasında yer almayan Rusya, arabulucu olarak taşıdığı lider rolüne uygun şekilde, dengeli bir söylem benimsedi. Karabağ uyuşmazlığında son söz bu ülkenin olabilir. Türkiye savaşan devletlerden biri, ABD ortada yok, Avrupa ise bölünmüş durumda; tek arabulucu olarak öne çıkan, Rusya. Rusya ile Ermenistan arasında askerî ittifak var; Rusya’nın bu ülkede iki askerî üssü bulunuyor (Gümrü’de üs, Erebuni Havaalanı’nda hava varlıkları) ama aynı zamanda Azerbaycan’da çıkarları var, Türkiye’yle de işbirliği yapıyor. Ayrıca, Kavkaz 2020 tatbikatında, yaklaşık olarak 80 bin askerle, Hazar bölgesinde savaş simülasyonu yapıldı. Rusya, savaşın herhangi bir şekilde Ermenistan’a sıçraması durumunda güvenlik anlaşmalarının devreye girebileceğini açıkça ifade etti fakat görünen o ki, Karabağ’daki savaş henüz Rusya’nın çıkarlarına karşı bir tehdit oluşturmuyor.
Karabağ’da süren savaş ve özellikle Türkiye’nin burada oynadığı rol, Rusya açısından bir zorluk teşkil ediyor ama fırsata da dönüşebilir. Zorluk, çünkü Türkiye askerî operasyonların diğer tarafında aktif olarak yer alırken, Rusya müttefikini savunmadığı için zayıf bir görüntü sergiliyor. Türkiye’nin, Azerbaycan’da savaş uçaklarını ve insansız hava saldırı araçlarını konuşlandırarak, aynı zamanda çok sayıda İslamcı paralı askeri bölgeye naklederek meydan okumasına Rusya’nın nasıl bir tepki vereceği, yanıt bekleyen bir soru. Sovyetler Birliği’nin çökmesinden bu yana iki kanlı savaşa girdiği Kafkasya, Rusya’nın hâlen zayıf noktası. Fırsat ise şu: Savaş, diplomatik inisiyatifi hâlâ elinde bulunduran Rusya’ya, Karabağ çatışma bölgesine –eskiden beri amaçladığı gibi– arabulucularını yerleştirme olanağı sunabilir.
İki haftadır süren savaş, iki komşu halk arasındaki öfkeyi, korkuları ve karşılıklı nefreti bir kez daha yükselterek, akılcı müzakereler yapılmasını eskiden olduğundan daha zor hâle getirdi. Yine de, Karabağ uzlaşmazlığında siyasi çözüm her zaman mümkün; yeter ki, uzlaşmazlığın tarafları, birbirinin korkularına ve umutlarına kulak versin.