İnsan bazı anları aklından hiç çıkaramıyor. Sanki çok uzak bir geçmişte kalmış gibi, İstanbul’daki ‘Masters of Wine’ (Şarabın Ustaları) etkinliğini hatırlıyorum. Dünyanın önde gelen şarap uzmanları memlekete gelmiş, bizim şarapçılarımızın şaraplarını deniyor ve puan veriyorlardı. Tadımcılarla aynı anda onların tattıkları şarapları tatma imkânımız olması da bizi sevindiriyordu.
Şaraplardan biri salonda tadım yapan herkesin ilgisini çekmişti ve tadım sonuçları açıklandığında 100 üzerinden 94 puan alarak ne kadar iyi bir şarap olduğunu kanıtlamıştı.
Ama şarabın iyi olmasından daha önemli bir tarafı vardı: 1955 yılı rekoltesiydi!
Tatlı olsa bile bir şarabın 50 yılı aşkın bir süre hayatta kalması hiç alışılagelmiş bir durum değildi. Hele bizim gibi bol çalkantılardan geçmiş ülkelerde, bırakın 50 yıllık şarabı bulmayı, eski firmaların kayıtlarına bile erişmek pek mümkün olmazken, bu şarabı tatmak çok heyecan vericiydi.
Melen Şaraplarının sahibi Cem Çetintaş öyküsünü anlattığında daha da etkileyici hale geldi şarap. Ağırlıklı olarak Kolorko üzümünden yapılmış bir tatlı şaraptı ve bağın son üzümlerinin mahsulüydü. Bağları vuran filoksera hastalığı ve üzümün para etmeyişi yüzünden o bağlar hasattan kısa süre sonra sökülmüştü. Şaraba adını veren ise bu şarabı yapan Cem’in dedesi Matyoz Ahmet’in lakabıydı: Matyoz. Çok iyi Rumca konuşan Ahmet Efendi, Rumların sevdiği biri. Parlaklığıyla dikkat çeken gözlerinden dolayı, Rumlar arasında, “uğurlu bakan, uğur, bereket getiren göz” anlamında ‘Matyos’ Ahmet olarak anılıyor.
Bu efsanevi şarabın, başlamadan biten, acı bir hikâyesi vardı anlayacağınız.
Benzer bir hikâye çok yakınlarda yaşandı. Kayra Imperial serisinin belki de en iyi şarabı 2007 Sangiovese sadece 2300 şişe üretilmiş, iki yıl meşede dinlenmiş bir şaraptı. Manisa Halilbeyli’de bulunan bağlardan alınan üzümlerden yapılmıştı. Bir daha da yapılamadı. Hasadın ertesinde bağ sahibi üzümleri kökleyip, yerine başka bir şeyler dikmişti. Belki bir daha elde edilemeyeceği için herkesin aklında bir anı, yarı efsane olarak kaldı güzelim şarap.
Bu acı hikâye 100 yılı aşkın bir süredir memleketin bütün bağlarında yaşanmaya devam ediyor.
Mateos 1955’in üretildiği üzüm Kolorko gerçekten çok büyük bir potansiyele sahip. Tekirdağ’ın Marmara Denizi’ne bakan kıyılarında antik şarapçılık merkezlerinin en önemlilerinden Ganos yanı Gaziköy, Hoşköy ve Şarköy’de killi, tınlı topraklarda, bol tatlı meyve kokulu, yıllandıkça Riesling benzeri kokulara sahip çok iyi şaraplar veriyor, ya da veriyordu. Artık çok az yerde hayatını sürdürüyor bu üzüm.
Oralarda da genelde sökülen bağlar Melen ve Paşaeli gibi üreticiler sayesinde korunmaya başladı. Geçen senelerde Paşaeli’nin kendi bağını kurmak için fide aldığı eski bağlar bir-iki yıl içinde yok oldu.
Sevindirici haber şu ki, bu sene çıkacak olan Kolorko’lar Paşaeli’nin kendi bağlarından gelecek. Melen de bu üzümden vazgeçmiş değil. Yani başına çokça bela gelse de Kolorko bir şekilde hayatını sürdürüyor.
Bu günümüz şaraplarının bir Mateos 1955 olup olmayacağını bilmiyoruz ama Kolorko’nun artık kurtulduğunu biliyoruz. Belki Diyonisos, belki Matyoz Ahmet koruyordur, kim bilir... Tüm koruyanların, kollayanların emek verenlerin şerefine!