Aralık 2011’de ‘Mesrop Mutafyan Kültür Merkezi’ adıyla hizmete açılan Vortvots Vorodman Kilisesi, isminde taşıdığı 'kültür merkezi' kavramından henüz oldukça uzak. Yapının asli işlevine kavuşması için nelerin gerektiğini ve bir kültür merkezinin Ermeni toplumu açısından neden gerekli olduğunu konunun uzmanlarıyla konuştuk. Toplumu yakından ilgilendiren bu tartışma için sizler de yorum yaparak görüşlerinizi bildirebilirsiniz.
BARUYR KUYUMCİYAN
baruyrk@hotmail.com
Merkezin gelecekteki durumunu belirleyecek en önemli faktör, yönetiminin nasıl bir organ tarafından yürütüleceği. Merkezin geleceği açısından en önemli unsur olan ‘yönetim’ konusunda görünen o ki, var olan diyalog sorunu çözülebilirse, Vorvots Vorodman’da geleceği kurtarmak mümkün.
İlgili haberler
-
Vorodman’da anılar badananın altında kaldı
-
‘Mutafyan Kültür Merkezi’ni profesyonel eller yönetmeli’
-
‘Vorvots Vorodman’ı şansa çevirmeliyiz’
Akar değil ‘misyon’
2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansıyla Ermeni cemaatine ait tüm projelerin müzakerelerini yürüten Yürütme Kurulu’nda yer alan ve sanat çevreleriyle yakın ilişkileri bulunan Anna Turay, Vortvots Vorodman Kültür Merkezi’nin Türkiye Ermeni toplumunun gençleri için bir esin kaynağı ve çekim merkezi olabileceğini savunuyor; “Bu ve benzeri oluşumlara şiddetle ihtiyacımız var. Vortvotsz Vorodman’a “gelir getirici yeni bir imkân” olarak bakarsanız onun misyonuna ihanet etmiş olursunuz. Bu misyonun gençlerimizin geleceğine ve toplumun maneviyatına sağlayacağı katkının, parayla ölçülemeyecek kadar yüksek, düğün ve vaftiz törenlerinden gelir bekleme alışkanlıklarına feda edilemeyecek kadar değerli olduğunu düşünüyorum” diyor.
Ölüsevicilikle idare ediyoruz
Bir kültür merkezinin toplumda kültürel canlanmanın önünü açacağını belirten Anna Turay, son yirmi yıldaki kültürel yaşantımızı da şöyle değerlendiriyor; “ Son dönemde Türkiye Ermeni toplumunun sosyal ve kültürel anlamda çözülmesini hızlandıran pek çok neden var. Kültürel faaliyetlerin ve sanatsal yaratıcılığın hep aynı kısırdöngü içinde hapsolması, “aidiyet” duygusunu pekiştirmekte giderek yetersiz kalması bence en ön sıralarda yer alıyor. Bu toplumda, yalnızca bilenlerin bildiği dillere destan sanatsal yaratıcılığımız uzun bir süredir can çekişiyor. Sermayeyi tükettik, yenisini koymakta zorlanıyoruz. ‘Ölüsevicilik’le idare etme çabasındayız.”
Tüm İstanbul’u kapsıyor
Vortvots Vorodman Kültür Merkezi’nin yenilikçi, yaratıcı ve öncü projelere imza atacak çatı bir kurum olması gerektiğini, ancak bu sayede bugün amatör heyecanlarla devam eden kültürel yaşantımızın dönüşerek genç kuşaklara aktarılabileceğini söyleyen Turay, kurumun vizyonunun bununla da sınırlı kalamayacağını belirtiyor, “burası için çizilen vizyon, Kumkapı gibi bu tür olanaklardan yoksun bir semtte, çeşitli sanat etkinliklerine, festivallere ve tüm İstanbul’a açık yeni bir mekân olarak tanımlanmayı da içeriyor. Vortvotsz Vorodman’ın şu anki konumu, bulunduğu çevre ve buradaki yaşam profili epeyce zor… Ancak Kumkapı-Yenikapı yepyeni gelişmelere gebe. Birkaç yıl sonra semtin çehresinin hızla yenilenmeye başlayacağını tahmin etmek zor değil.”
Deneyimli eller yönetmeli
“Vortvotsz Vorodman’ın bugününün değil, ama geleceğinin parlak olabileceğini düşünüyorum. Tarihi yarımadanın merkezinde, hem tarihi hem de estetik değerler taşıyan çok amaçlı bir mekân özellikle cazip olacaktır. Ancak bu, kendiliğinden gelişmez. Tüm dezavantajları dikkate alan uygun, akılcı bir konumlandırma yapmadan, merkezin profilini geliştirmeden, hiçbir yatırım yapmadan olmaz. Tutarlı ve dengeli bir etkinlik ve kiralama politikasının belirlenmesi, kritik önem taşıyan sanat kuruluşlarıyla ilişki kurulması, başlangıç etkinlikleri için fon yaratılması gerekir. İlk etapta, yoğun emek verilerek merkezin İstanbul’un kültür sanat haritasında yer edinmesine, bu alanın önde gelenleri nezdinde ‘kabulü’ne çaba harcanmalıdır. Ve elbette bunun için gerekli şart, işletmenin bilgili ve deneyimli ellere teslim edilmesidir.”
Kapımız herkese açık
Kumkapı Meryem Ana Patriklik Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hrant Moskofyan, Nazar Büyüm önderliğindeki Yürütme Kurulu’nun 2010 ajansıyla tüm müzakereleri yürüttüğünü ve çok önemli bir çalışmaya imza attıklarını belirtiyor. Proje ilk gündeme geldiğinde kendi paylarına düşen % 30’luk kısmın bütçelerini hayli zorlayacak bir miktar olduğunu belirten Moskofyan, bu sorumluluğu kabul etmelerindeki önceliklerinin yapının kurtulması olduğunu kaydediyor. Yapının özünde bir kilise olması sebebiyle doğal olarak belli sınırlamaların olduğunu ve bu konuda bir tüzük oluşturduklarını belirten Moskofyan, hayırseverlerin yardımlarıyla tamamlanan projenin ardından, yapının işletmesi için kendilerinden özerk bir yapı talep edildiğini, bunun karşılığında ise bir kira geliri talep ettiklerini fakat bu önerilerine bir cevap alamadıklarını kaydediyor. En önemli önceliklerinin çocukların eğitimi olduğunu vurgulayan Moskofyan, talep ettikleri akar konusunda ise herhangi bir miktar belirtmediklerini de ekliyor.
Farklı yaklaşılabilirdi
Bu teklifimize tevessül etmediler. Fakat biz hiçbir zaman kapıları kapatmadık. Bizim bu teklifimize belki şöyle bir yanıt verebilirlerdi, ‘bir yıl boyunca çalışmalarımızı yapalım, neyi ne kadar yapabiliyoruz görelim, sizin de gelir beklentiniz olmasın. Daha sonra değerlendirelim’ diyebilirlerdi. Fakat böyle bir yaklaşım göremedim. Kendileri ayrıca bir yönetim kurulu olacağını, denetleme kurullarının olacağını, hatta Bezciyan Okulu’nun buraya sponsor olacağını ifade ettiler. Amiyane tabirle, Yeni Cami’de dilenip Ağa Cami’de sadaka dağıtamayız. Bizim burada kesinlikle egolarımız söz konusu değil. Belki önceliklerimiz ayrışmış olabilir. Fakat en sonunda vakfımıza zarar vermeyecek şekilde bir orta yol bulunabilir.
Görüşme gerçekleşmedi
Kişisel olarak dedikoduların cemaatimize fazlasıyla zarar verdiği görüşündeyim. Ama şu kadarını belirtebilirim. Beş ay önce heyetin görüşlerini bildiren bir mektup aldık. Bu mektup vakfımızla birlikte Patrikhaneye de yollanmıştı. Mektubu aldıktan kısa bir süre sonra Patrik Genel Vekili Aram Srpazan’a heyetin Patrikhane tarafından atanmış olduğunu, bizlerinse seçilmiş yöneticiler olduğumuzu belirttim. Dolayısıyla Patrikhane’de kendilerinin huzurunda görüşmemizin ve bu şartlarda mektuba yanıt vermemizin doğru olacağını ifade ettim. Fakat maalesef henüz bu görüşme gerçekleşemedi.
Burası cemaate aittir
Bu zaman içerisinde de boş durmadık. Buraya bir müdür atadık. Garo bey bir elektrik mühendisi ve kendisine teknik anlamda buranın sorumluluğunu teslim ettik. Halkla ilişkiler mezunu birisine de ihtiyaç olduğunun bilincindeyiz ve bunun arayışındayız. Öncelikle bir web sitesi hazırladık ve tanıtım için bir de broşür hazırlıyoruz. Restorasyon tamamlandığında, sahne olarak kullanılacak platform henüz yoktu, jeneratör yoktu, oturma düzeni yoktu. Bunları sırasıyla yaptık. Buranın tam anlamıyla bir kültür merkezi olabilmesi için yapıya bir fuayenin kazandırılması gerektiğinin de bilincindeyiz. Bu da sonuçta 350 – 400 bin dolarlık bir maliyeti gerektiriyor, yoksa projesi de hazır. Vakfımızın sorumluluğunda bir okul var ve bizler gelir ve giderlerimizi dengeli tutmak zorundayız. Vakıflardan mülklerimizin dönüşü sağlandığında mutlaka belli bir rahatlığa kavuşacağız. Bugün geri dönmüş olanlar var, fakat henüz avukatlarımızla buralardan gelir elde edebilmek için çalışmalar yapıyoruz. Sonuç olarak buraya katkıda bulunacak herkesin fikirlerine, görüşlerine ve desteğine açığız. Buranın tüm kurumlarımız gibi cemaate ait olduğunun herkesin bilincinde olması gerekiyor. Tekrar ediyorum, heyet de dahil olmak üzere bize fikir vermek, destek olmak isteyen herkese vakfımızın kapıları açıktır.