‘Beyoğlu Sineması’nın sonraki nesillere bırakabileceğimiz bir yere dönüşmesini umuyoruz’

Beyoğlu Sineması’nın yeni ortaklarından olan film eleştirmeni Cem Altınsaray, sinemaya ilişkin gelecek planlarını anlattı.

Haziran ayında borçları yüzünden kapanma kararı alan Beyoğlu Sineması’nın yönetimi el değiştirdi. Kapanma haberlerinin çıktığı günden beri Beyoğlu Sineması’nın varlığını sürdürmesi için çaba gösteren sinema eleştirmeni Cem Altınsaray, sinemanın yeni ortaklarından biri oldu. Beyoğlu Sineması geçen hafta yönetmen Onur Ünlü’nün ‘Kırık Kalpler Bankası’ adlı filminin gösterimine ev sahipliği yapmış, 1000 kişiyi ağırlamıştı. Altınsaray’la, hem bugüne dek yaşanan süreci hem de sinemanın gelecek planlarına ilişkin konuştuk.

Beyoğlu Sineması’nın kapanmaması için yoğun çaba sarf ettiniz. Bu süreçte bir film eleştirmeni olarak ne gibi tecrübeler edindiniz?

Doğrusunu isterseniz, film eleştirmeni olarak pek bir tecrübe edinemedim. Zira film eleştirmenliği film izlemekle, izlediğin film üzerine okumak ve yazmakla somutlaşan bir pratik. Oysa ben 13 Haziran’dan bu yana askerlikten sonra hayatımın belki en az film izleyebildiğim dönemini idrak ediyorum. Sosyal medyada #HerGünBirFilm hareketini başlatmış, aynı isimde bir mobil aplikasyona imza atmış ve kendini her gün bir film izlemeyi özendirmeye adamış biri olarak, haftada iki film anca izleyebiliyorum. Bunun sebebi, sinema işletmenin sandığımızdan da zor bir iş olduğunu yaşayarak öğrenmek ve Beyoğlu Sineması özelinde her gün bir dolu yeni problemle yüzleşmek. Günde neredeyse 16 saatimiz sinema üzerine çalışmak, konuşmak, düşünmekle geçiyor ve başka hiçbir şeye zaman kalmıyor. İş hayatı açısından bu iki ayda yepyeni bilgiler edindiğim, başka türlü bir deneyim yaşadığım kesin; gelin görün ki, aynını kendi alanım olan film eleştirmenliği / sinema yazarlığı için söyleyemeyeceğim.

Beyoğlu Sineması’nın ortakları arasında yer aldınız. Sosyal medyada da tartışılan bu ortaklık kısa vadeli çözümün bir parçası mı, yoksa kalıcı bir durum mu?

Bu konuda gerekli açıklamalar sosyal medya aracılığıyla yapıldı. Sinemanın kurucuları arasında yer alan ve yaklaşık 30 yıldır işletmecisi olan Baha Serter de, Cumhuriyet’ten Emrah Kolukısa’ya verdiği röportajda “Cem olmasaydı sinema kapanmıştı” dedi. Aslında uzatmaya hacet yok. Konuya dair hiçbir bilgisi olmadan yorum yapan kötü niyetli bir-iki insanın başının altından çıkmış, sosyal medyanın dinamikleri dolayısıyla çok kısa sürede iyi niyetli insanların dahi aklını karıştıracak boyuta taşınmış, gecikmeden müdahale ettiğimiz ve çözüldüğüne inandığımız bir tartışma... Madem haftalar sonra yine önüme geldi, özetlemeye çalışayım. Meğer Cem Altınsaray ve Utku Ögetürk’in derdi sinemayı devralmakmış ve bu devir işi bizden saklanmış gibi bir eleştiri üzerine kuruldu söz konusu saldırı. Öncelikle, biz halen sinemayı devralmış değiliz. Hâlâ gönüllü olarak çalışıyor ve sadece aklımızı, zamanımızı, enerjimizi yatırarak değil, neredeyse her gün cebimizden para harcayarak ilerliyoruz bu süreçte. Ayrıca benim sinemayı devralmam, hem borçlu, hem alacaklı tarafların beklentisi ve arzusuyla gündeme geldi. Konu hâlâ taraflar arasında konuşulurken, hiçbir şeyin adı tam olarak konmamışken bir basın toplantısı yaptık ve bu toplantının daha üçüncü dakikasında, sinemanın mevcut sahibi, biraz bize de sürpriz yaparak ilan etti bu devir işini. Yani kimseden bir şey saklanmış, gizli bir iş çevrilmiş değil. Diyelim ki bizim derdimiz fırsat bu fırsat deyip sinemayı devralmak olsun. Bu sinemanın 10 yıldır zarar eden bir ticari işletme olduğu, piyasaya 1 milyon liraya yakın borçlandığı, kendi personelinin maaşını ödeyemeyecek noktaya geldiği sayısız kez dile getirildi. Kaldı ki bu şekilde bağımsız filmler göstererek ayakta durmaya çalışan bir sinema, en iyi zamanında bile, 9-6 bir işte çalışarak kazanabileceğinizin ötesinde bir para getirmiyor kimseye. Burayı kurmuş ve 30 yıl boyunca canını dişine takıp işletmiş Baha Serter’in, Temel Kerimoğlu’nun mal varlığını bir araştırın, soruşturun bakalım, bir dikili ağaçları var mı bu sinemanın dışında… Sinema işletmeciliği gönül işi, aşk işi. Başka hiçbir surette altına girilecek bir şey değil. Söz konusu tartışmayı gündeme getirenler, trol tabir ettiğimiz kesim tarafından akla hayale gelmeyecek küfür ve hakaretlere maruz kalmamıza çanak tutanlar, sekiz metrekarelik bir alana döner büfesi açsınlar, daha fazla kazanmazlarsa gelip bulsunlar beni. 

İlk çözüm olarak Beyoğlu Sineması Kartı’nı satışa sundunuz. Bu kampanya yeterince karşılık buldu mu? Mevcut durumdan memnun musunuz?

Memnunum, zira yaz ortasında, bir gün 40 derecelere çıkan, ertesi gün sinemayı sel vuracak ve bütün salonu su basacak kadar şaşıran hava şartlarında, dört bir yanın hendek gibi kazıldığı, her gün birkaç sokağın daha kullanıma kapandığı, iş makinalarının insan canını tehdit eder duruma geldiği İstiklal Caddesi koşullarında 1000’den fazla kart sattık. Bence hiç fena değil. “Yeterince karşılık buldu mu?” sorusuna ise üzülerek hayır demek zorundayım, zira başladığımız işi bitirebilmemiz ve sinemanın yıllara yayılan borcunu kapatabilmemiz için en az 2000 kart daha satmamız gerekiyor. Ben çok çalışır ve her şeyi denersek, değil 2000, 4000 kart bile satabileceğimize inanıyorum, inanmak istiyorum, belki 30 milyon insanın yaşadığı bu şehirde.

Beyoğlu Sineması geçen hafta bir gösterimde 1000 kişiye ev sahipliği yaptı. Uzun bir aranın ardından sonra böyle bir kalabalığı ağırlayan sinemayı görünce neler hissettiniz?

Gösterimin başında seyirciye teşekkür ettiğim konuşmada da söyledim, çok ama çok mutlu oldum. Sadece ben değil, emek veren herkes, tüm personel, gönüllülerimiz, bize filmini veren Onur Ünlü, yapımcı firma Ay Yapım’dan gelen arkadaşlarımız, herkes... Buraya yıllardır emek verip kapanmanın eşiğinden döndüğü bir ortamda yeniden, belki de tarihinde ilk kez üç seans peş peşe dolup taştığını gören bir çalışanımız gözyaşlarını tutamadı.

Sinemanın ne gibi sorunları var? Bu sorunlar için çözüm arayışlarınız nelerdir?

En büyük sözümüz ve hedefimiz borcu kapamak, bunun için sadakat kartlarımızı belki iki ay daha satmamız gerek. Bunun dışında 1989 yılının ihtiyaç ve imkanlarına göre kurulmuş ve birkaç küçük düzenleme hariç neredeyse hiç yenilenmemiş, çokça eskimiş, özelliğini yitirmiş bir tesis söz konusu.  Burayı daha modern, daha konforlu, daha temiz ve daha seçenekli hale getirmek de ikinci hedefimiz. Bunun için sürdürdüğümüz sponsorluk görüşmeleri var, umutluyuz da. Umuyorum ki Beyoğlu Sineması’nın bizden sonraki nesillere gururla bırakabileceğimiz bir yere dönüştüğünü görebileceğiz. 

Kategoriler

Kültür Sanat Sinema

Etiketler

Beyoğlu Sineması


Yazar Hakkında

1990 İstanbul doğumlu. Kültür sanat, müzik, insan hakları ve güncel politika haberleri yapıyor.