Mahkeme Başkanı: Bu rezil görüntülerin amacı neydi?

Dink cinayeti davasının bugünkü duruşmasında, Samsun Emniyeti’nde Ogün Samast’ın Türk bayraklı görüntülerinin çekilmesiyle ilgili sanıkların savunmaları alındı. Savunmasını yapan Jandarma görevlisine tepki gösteren Mahkeme Başkanı Ali İhsan Horasan, görüntüleri ‘’rezil’’ ve ‘’kepazelik’’ olarak nitelendirdi.

Dink cinayetine ilişkin, aralarında polis ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 86 sanıklı davada yargılama İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor. Duruşmaya bazı tutuklu ve tutuksuz sanıklarla tarafların avukatları katıldı. 

Dink cinayetinin hemen ardından tetikçi Ogün Samast, Samsun Otogarında yakalanmış ve ilk ifade işlemleri Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde yapılmıştı. Samast’ın daha sonra Samsun Emniyetinde, Türk bayrağıyla çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkmıştı. Samsun’da fotoğrafların çekilmesi ve daha sonra fotoğrafların basında yer alması yargılama konusu oldu. Samsun Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bazı görevlisi polis memurları, Samsun Jandarması görevlileri ve bazı gazeteciler, fotoğraf ve görüntüleri yayınlayarak ‘kamuoyu algısı yaratmak’ iddiasıyla yargılanıyor. 

Mahkeme bu duruşmada Samsun’da görevli polis ve jandarma görevlilerinin savunmalarını aldı. 

Mahkemede ilk olarak, Samsun Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi personelinden Birol Ustaoğlu savunmasını yaptı.  

Gazeteciden duymuş

Ustaoğlu savunmasında, cinayete ilişkin bilgiyi İHA muhabiri Muharrem Ay’dan aldığını söyledi.

Ustaoğlu, Samast’ın nasıl yakalandığını ve fotoğrafın nasıl çekildiğini anlattı:  

‘’Muhammer Ay’dan haber geldiğinde yemekteydik. İl Jandarma Komutanı ve şube müdürleri yanımdaydı. Kendilerine mesaj attım. Sonra balkona çağırdılar ve durumu anlattım. Muhammer Ay’ı bir kez daha aradım. İl Jandarma Komutanımız, İl Emniyet Müdürünü aradı. Sonra özel aracımızla terminale gittik. Tedbir aldık. Emniyetten ve Jandarmadan arkadaşlar otobüse bindi ve Ogün Samast’ı indirdi. Yeşilkent Karakolu vardı orada. Oraya götürdük. Vali, Emniyet Müdürü, Başsavcı olay yerindeydi. Bütün mülki ve adli erkan terminaldeydi. Ben Ogün’ün yanına gittim. Biraz üşüyordu. Kendisine ‘Korkma burada kimse bir şey yapamaz’ dedim. ‘Nasılsın?’ diye sordum, aç olduğunu söyledi. Tost ve çay aldım kendisine. Üstünü ararken bayrak çıktı. Bayrak çıkınca bir anda sinirlendi, “bayrağımı alırsanız konuşmam” dedi. Bunun üzerine başsavcımız bayrak kalsın ama söyleyin bildiklerini doğru düzgün anlatsın dedi.’’

İki kere bayrak çıkarttım 

‘’Emniyete gittik. Avukat görüşme odası gibi bir yerdeydik. Çay ocağı da vardı. Çok dar bir yerdi. Ben sorgu teknikleri üzerine eğitimli bir personelim. Başsavcının talimatıyla, yavaş yavaş Ogün’e sorular sormaya başladım. Nasıl hissettiğini sordum. “İyiyim” deyince soru sormaya başladım. “İstanbul’daki gazeteciyi ben öldürdüm” dedi. Trabzon’daki samimi olduğu arkadaşlarını sordum, Erhan, Yasin, Ahmet, Zeynel Abidin’i saydı. “Onların olayla ilgisi yok ben tek başıma yaptım” dedi. Bu konuda ısrarcı oldu. Ezberlemiş gibiydi. Yanımda bir sivil polis vardı. Ogün konuşmaya başlayınca dışarı çıktı. Sonra içeri bir kamera geldi. Ogün kamera gelince rahatsız oldu. “Bayrağı çıkartabilir miyim? diye sordu. Ben dışarı çıktım. Müdürüm ve diğer şube müdürleri vardı. Onlar da başsavcının hassasiyetini biliyordu. Bu nedenle bayrağı çıkartmasına karar verildi. Jandarmanın da kamerası geldi. Kayıt altına alındı. Ogün’e “bayrağı çıkartabilirsin ama sorarsak cevap vereceksin” dedim. Olay yeri incelemenin kamerası da geldi. Odada bir kaç kişi daha vardı onlarda telefonlarıyla görüntü çekti. Oda çok dardı. Fotoğraf çektirmek için oradan daha iyi bir yer yoktu. Odadaki diğer eşyalar çıkmasın diye yakından çekim yaptık. Elinde kelepçe olmadığı için yanına iki kişi geçti. Yakalanmış gibi görüntüsü çekildi.’’

‘’Görüntüler arşiv için çekiliyordu. Bunu Ogün’e söyledik. Fotoğraf çekilirken bir ses çıktı. Ogün rahatsız oldu ve bir daha bayrak çıkartmak zorunda kaldık.’’ 

‘’Bir kaç gün sonra görüntüler gazetelere çıktı. Üç kişilik müfettiş grubu görevlendirildi. İl Jandarma Komutanı bütün görüntüleri topladı, kendi kasasına kilitledi. Müfettişler gelir gelmez kendilerine bütün belgeleri sunduk. Müfettişlere gidip ifade verdim. Bana görüntü izlettiler. Ertesi gün bu görüntü televizyonlardaydı. İl Jandarma Komutanı’na söyledim. Gidip müfettişlerle görüştük. Valilik binasında odalarının anahtarı bulunamadı. Birisi gelip koltuğun altından anahtarı alıp kapıyı açtı. Müfettişlerin bilgisayarı genel ağa bağlıydı. Müfettişlere tepki gösterdik ve sonra tutanak tutuldu.’’ 

Ustaoğlu, FETÖ üyeliği iddialarını da reddeti.   

Mahkeme Başkanı: Kepaze görüntüler 

Mahkeme Başkanı Ali İhsan Horasan, neden mülakat yaptıklarını ve istihbarat şubesinin sorgu yapıp yapamayacağını; İstanbul’un yürüttüğü bir soruşturma kapsamında neden ifade alındığını, neden İstanbul’a gönderilmediğini sordu.  Horasan, ‘’Mahkemeye götürmeniz, tutuklanması ve derhal İstanbul’a gönderilmesi gerekirdi. Mülakat diye bir şey yok. Avukat yok. Ne mülakatı alıyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Yetkiniz yok. Ortadaki kepaze görüntülerin ortaya çıkaracak kadar amacınız neydi?  İfade almaya yetkin yok. Mülakat adı altında olsa dahi tek soru dahi soramazsın. Bu işlemlere girişme nedeniniz nedir?’’

“Başsavcının talimatı dışında bir şey yapmadık”

Ustaoğlu, ‘’Bunlara verecek cevabım yok. Olay yerindeki başsavcının talimatı dışındaki bir şey yapmadık. Bana sen yapma denilseydi ben yapmazdım. O Mülakatı benim ve yanımdaki arkadaşlarımın yapacağı belliydi. Başsavcıdan izin aldıktan sonra gerekeni yaptık. Bu bayrak üzerinde kalmasaydı deseydiler alırdık. Bana yapmayın deselerdi ben de yapmazdım’ diye yanıt verdi. 

Horasan, ‘’Bariz video çekmişsiniz. Fotoğraf değil yani’’ dedi. 

Mahkeme Başkanı, Samsun Emniyet Müdürlüğünde çekilen görüntüleri izletti. Görüntülerde Ustaoğlu’nun Samast’a izlettiği görüntüleri sordu.

Samast: Yalan söylüyorlar 

Ogün Samast, Mahkeme Başkanının sorusu üzerine ‘‘Benim Şişli’de olayı yapmadan önceki görüntülerimdi. Fotoğraf değildi. Ankesörlü telefonda sıra beklerken görüntülerim” dedi. 

Horasan, ‘’Soruşturma yeri İstanbul. Kafanıza göre soruşturma işlemi yapmışsınız. Mülakat adı altında sorgu yapmışsınız. Çelişkili ifadeleriniz var. Fotoğraf diyorsunuz görüntü değil. İzahat bekliyorum’’ dedi.

Ustaoğlu, Ogün Samast’ın fotoğraf çekilirken herkesin polis yeleği giymesini istediğini savundu. 

Ustaoğlu, Ogün Samast’ın Samsun’a geleceği haber aldığı gazeteci Muhammer Ay’la ilgili olarak ise ‘‘Muhammer Ay’dan öğrendiğimiz haberler olmuştu. Bir iki cinayet olayında da Ay aradığında duyduğumuz olaylar olmuştu. Onlar polis telsizi dinlerdi. Gazeteciler bizim için açık kaynaktır’’ dedi. 

Dink ailesi avukatlarından Bakırcıoğlu, Muhharrem Ay’ın Jandarmanın kayıtlı veya kayıtsız haber elemanı olup olmadığını sordu. Ustaoğlu, olmadığını söyledi. 

Bakırcıoğlu, MİT’ten kimse olup olmadığını sordu. Ustaoğlu, ‘‘Recep isimli bir MİT görevlisi vardı. Onların bizim yaptığımız işlerle işi yoktur. Recep diye biliyorum ama kod adı da olabilir’’ diye cevap verdi.  

Bakırcıoğlu, MİT görevlisinin görüntü alıp almadığını sordu. Ustaoğlu, ‘‘Herkesin cep telefonu vardı.  Benim tüm dikkatim bilgi almaktı. Cep telefonuyla görüntü alanlar vardı’’

‘Samast yalan söylüyor’

Samsun Jandarma görevlisi Murat Bayrak savunmasını yaptı. Bayrak, Samast’ın Samsun Emniyet görevlilerine ilişkin verdiği ifadelerin yalan olduğunu iddia etti.

‘‘Ogün Samast’ı koltukta otururken görüntüsünü aldım. Ben de yanına gidip oturdum. Bunun sebebi bilgi almaktı. Olay Yeri İnceleme bana görüntü alınması talimatı verdi. Ben bayrak açılırken, görüntü çekilirken odaya dahi girmedim. Ben sadece terminalde yakalanırken fotoğraf çektim. Ben sadece orada fotoğraf çektim. Fotoğrafları Jandarma Komutanıma teslim ettim. Bir daha fotoğraf çekmedim. Daha sonra görüntüsünü çektim. Kamera çektim. Samast’ın 10 yıl sonra verdiği ifadelerin hepsi yalandır.’’

Bayrak, ‘’Bunların hepsi kendi istemi dışındadır’’ dedi. 

Kategoriler

Güncel Dink Davası



Yazar Hakkında

1985 doğumlu. Güncel politika, insan hakları, azınlık mülkleri ve Kürt meselesi üzerine haberler yapıyor. Musa Anter Gazetecilik Ödülleri 2008 yılı en iyi haber ödülü sahibi.