Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı ve VADİP Başkanı Bedros Şirinoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmeden çıkan sonuçlar özellikle Patriklik seçimi için yeni bir tablo yarattı. Şirinoğlu’na göre Erdoğan, ‘‘Referandum biter bitmez Patrik seçimi ve vakıf seçimleriyle ilgileneceğiz’’ dedi. Böylece Ermeni toplumunun önüne belirsiz bir süreç konmakla kalmadı bu konu da Erdoğan’ın inisiyatifine bırakıldı.
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı ve VADİP Başkanı Bedros Şirinoğlu 18 Ocak Çarşamba günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü. Görüşme Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde 16:30’da başladı. Bir saatlik süren görüşmenin ardından görüşmenin ana maddelerini Bedros Şirinoğlu Agos’a şu sözlerle anlattı:
“Ermeni toplumunda patriklik seçimi ve vakıf seçimlerini Bedros Şirinoğlu yaptırmıyor şeklinde bir algı var. Bu konuya ilişkin ve cemaatimizin diğer sorunlarıyla ilgili Cumhurbaşkanıyla telefonda görüştüm ve acil randevu verdi. 18 Ocak Çarşamba günü saat 16:30’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Vakıflar Genel Müdür Adnan Ertem’le birlikte Ankara Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir görüşme yaptık. Görüşmemizin ana gündem maddelerinde cemaatimizin yaşadığı sıkıntılarından olan patriklik seçimi ve vakıf seçimleri oldu. Uzun yıllardan beri seçim yapamıyoruz ve konu hakkında şahsımı suçlayan bazı cemaat üyeleri olduğunu belirtip, patriklik seçimi ve vakıf seçimlerini yapılmasını talebinde bulundum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ‘Önceki dönemlerde müracaat ettiğinizde bir kereye mahsus 1863 Ermeni Nizamnamesi’ne göre izin veriyorduk. Biz istedik ki kendi tüzüğünüzü kendiniz hazırlayın. Geçtiğimiz yıllarda Patrik Genel Vekili Başepiskopos Aram Ateşyan’la Başbakanlıkta görüşmemizde de aynı şeyleri söylemiştim. Bu seçimler gecikti ama sizden kaynaklanan bir gecikme, biz de müdahale etmedik. Başkanlık sistemiyle ilgili referandum biter bitmez patriklik seçimi ve vakıf seçimleriyle ilgileneceğiz.’ cevabını verdi.”
Hastane karşısındaki arsa
Surp Pırgiç Hastanesi'ne 2014'te iade edilen arsanın iadesi için idari mahkemeye açtığı davayı kaybeden Belediye, kararın temyizi için Danıştay’a başvurmuştu. Danıştay 10. Daire ise hiçbir davada görülmemiş bir hızla başvuruyu karara bağladı ve Belediye tarafından kamulaştırılan arazinin Vakfa iade edilemeyeceğini gerekçe göstererek, yerel mahkemenin kararını bozmuştu. Dava yerel mahkemede yeniden görülecek. Bu konuyu da Cumhurbaşkanıyla görüşen Şirinoğlu şöyle konuştu;
“Daha önceki senelerde görüşmemizde arsayla ilgili pürüzler çözülüp arsa hastaneye tahsis edilmişti. Bu konuya ilişkin Zeytinburnu Belediyesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü bir dava açtı ve lehlerine sonuçlandı. Şimdi orayı havuz yapmayı planladıklarını belirttim. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuya ilişkin gereğinin yapılması için yanımda Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem’e talimat verdi.”
‘Başvuru yapılırsa süreç hızlanır’
Bedros Şirinoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan görüşmesinde Patriklik seçimi için “Referandum” takviminin ortaya çıkması “Başvuru için de mi referandum beklenecek?” sorusunu gündeme getirdi.
Gelişmeler üzerine Ruhani Kurul Başkanı Episkopos Sahak Maşalyan, konuya ilişkin Agos’a bir değerlendirme yaptı. Episkopos Maşalyan şöyle konuştu; “Başvuruyu yapmalıyız, benim düşüncem bu. Cumhurbaşkanı böyle bir şey söyledi, söz senettir, Patriklik seçimi yapılacak. Dolayısıyla bizim başvuruyu yapmamız, süreci hazırlar. Belli ki cumhurbaşkanı bizzat konuyu biliyor. Bir yandan da resmi başvuruyu yapmak da bir şeyi değiştirmeyecek ama en azından süreci hızlandıracak. Söz senettir. Şimdiden başvurunun yapılması da sürecin önünü açacaktır. Mektup eğer şimdi verilirse belki de referandumdan sonra hemen gündeme alınır.”
‘Patriklik Seçimi gelecek bahara kaldı’
Süreci yakından izleyen avukat Sebu Aslangil, gelişmelere dair görüşlerini Agos’la paylaştı. Aslangil şunları söyledi:
“Görüşme nasıl meydana geldi ve neler konuşulduğundan bir bilgim yok basına yansıdığı kadarıyla haberdarım. Benim kanaatimce Cumhurbaşkanına yansıtılacak bir konu değildi patriklik seçimi. Seçim süreci kendi başına bağımsız bir süreç. İlk olarak dilekçenin her şeyden önce valiliğe teslim edilmesi teslim edildikten sonra bu girişimlerin ve tekliflerin Cumhurbaşkanına iletilmesi gerekliydi. Ortada olamayan bir dilekçe, cumhurbaşkanı bu durum da ne yapsın ki? Ortada seçim yapma iradesi yok henüz. Dolayısıyla tutulan yol eksik bir yol. Önce başvuru yapılmalıydı sonra bir görüşme sırasında dile getirilmesi lazımdı. Soyut olarak seçim yapmak istiyoruz demenin cemaat açısından hiç bir getirisi yok. Üstelik verilen cevap da çok iç açıcı bir cevap değil. Ermeni patriğinin seçiminin Türkiye’de yapılacak referandumla ne gibi bir bağı olabilir? Referandum olumlu ya da olumsuz çıksa ne değişebilir? Bu açıdan bence bu konuşmanın gündeme getiriliş biçimi yanlış. Önce valiliğe başvuru yapılıp sonra bu konu gündeme gelmeliydi. Bu demek oluyor ki referandum bitene kadar kimse bir başvuru yapmayacak anladığım kadarıyla. Bu yanlış bir yol çünkü eğer seçim başvurusundan sonra en az 5- 6 aya ihtiyacı var seçim ortamının oluşturulması için. Bu demektir ki seçim gelecek bahara kaldı.”
Paylan’ın açıklamaları
Aynı görüşmede Bedros Şirioğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’ın mecliste yaptığı konuşmasını da gündeme getirdi.
Şirinoğlu görüşmeye dair Agos’a ve Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamalarda şunları söyledi: “Garo Paylan'ın Meclis'te yaptığı konuşma milletvekillerini, toplumu üzdüğü gibi Ermeni cemaatini de üzmüştür. Cemaatimizin yüzde 99'u bu açıklamalardan rahatsızdır. Ermeniler olarak bu tarz açıklamaları çok yanlış ve yersiz buluyoruz. Bu konudaki rahatsızlığımızı da Sayın Cumhurbaşkanımızla olan görüşmede ilettim. Bu benim görüşüm değil, Ermeni cemaatinin yüzde 99'unun ortak tepkisi ve görüşüdür.”
HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, 13 Ocak Cuma günü Anayasa değişikliği teklifinin 11. maddesinin görüşmelerinde şöyle konuşmuştu;“1913-1923 yıllarında Ermeniler, Süryaniler, Rumlar ve Yahudiler kaybedildi. Büyük katliam ve soykırımlarla bu topraklardan ya sürüldüler ya mübadelelere uğradılar”
Konuşmasının ardından Paylan’a AKP, CHP ve MHP’den tepkiler geldi. Paylan’a 'soykırım' ifadesi nedeniyle TBMM’de üç birleşime katılmama cezası verildi ve sözleri tutanaklardan çıkarıldı.
Agos'un merceğinden:
Yine eski hastalıklar
Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı ve VADİP (Vakıflar Arası Dayanışma ve İletişim Platformu) Başkanı Bedros Şirinoğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmeden çıkan manzara, Ermeni toplumunun yönetici sınıfının yıllardır aynı döngü içinde debelenip durduğunun ve yaşadıklarından hiç ders çıkarmadığının en somut göstergesi olsa gerek. Bu görüşmenin Garo Paylan’ın TBMM’de yaptığı konuşmadan sonra alelacele gerçekleşmesi zaten bize çok şey söylüyor. Yakın tarihimize damga vuran Hükümet’e ya da Devlet’e koşup “Aman ha, bu arkadaş bizden değildir” politikası, tavrı ne acıdır ki, sürüyor. Söylenen sözler çok acı: “Cemaatimizin % 99’u bu sözlerden rahatsızdır”
Gerçekten öyle midir? Hiç zannetmeyiz. Elbette Paylan ile aynı görüşten olmayanlar vardır, fakat bunun için %99 gibi bir oran vermek son derece su götürür. Fakat diyelim ki böyle olsun. Koşa koşa Cumhurbaşkanı’na gidip -amiyane tabirle- Paylan’ı “satmak” nedir?
Bu tavrı maalesef çok iyi biliyoruz. Bilhassa 1980 sonrasındaki hayatımız böyle geçti. Ne zaman Ermeni toplumunda yönetici sınıfın canını sıkan bir ses çıksa, o ses boğulmaya çalışılmış, o da olamıyorsa Devlet’in üst katlarına o isim bir anlamda “teslim” edilmiştir.
Bu kadar maceradan sonra kimileri için hâlâ bu tavrın geçer akçe olduğunu görmek, böyle adımların büyük bir rahatlık içinde atıldığına tanıklık etmek bize gelecek, yani Ermeni toplumunun geleceği için maalesef umut verici şeyler söylemiyor.
Hatırlanacaktır aynı Şirinoğlu Erdoğan’ın Ermenistanlı göçmenler hakkında yaptığı “Gerekirse sınır dışı ederiz” yollu açıklamasının ardından da yine Erdoğan ile görüşmeye koşmuş, çıkışta da “1915 soykırım değil, iki samimi arkadaşın birbirini üzmesidir, kavgasıdır” deyivermişti.
Şirinoğlu böyle düşünebilir. Ama bunu tüm Ermeni toplumuna teşmil etmesi ve Ermeni toplumu adına konuştuğunu zannetmesi, kendisini öyle sunması, Ermenilerin bu topraklardaki hakikatini de inkâr etmekten başka bir anlama gelmiyor. Açıkçası o gün Paylan’a saldıran o vekil sıralarında imkân olsa aslında Ermeni toplumunun yöneticilerinin de olabileceğini bilmek, sizi bilmeyiz ama bize ağır geliyor.
Gelelim Patrik seçimleriyle ilgili tuhaf duruma... Seçim süreci tüm duraklamalara ve ayak sürmelere rağmen kendi mantığı içinde ilerleyecekken ve öyle de olması gerekirken sürece kendi elimizle Cumhurbaşkanlığı makamını katmanın ve takvimin “referandum” ile ilişkilenmesine imkân sağlamanın mantığı nedir?
Şimdi durduk yere önümüzde ipe un serme niyetinde olan herkesin kaçıp sığınabileceği bir referandum, yani Nisan ayı eşiğimiz oldu. Buna da, öyle görünüyor ki, seçim sürecini kontrol etme niyetinde olanların ayak oyunları, perde arkası hamleleri neden oldu.
Bunun yerine ne olabilirdi? Süreç kendi çizgisi içinde ilerler artık -önceki hafta ilan edildiği gibi- Valilikten randevu filan beklenmez, gereken bildirim yapılır, eğer devlet katında engelleyici bir tutum görülürse, o zaman üst makamlara başvuru yapılabilirdi.
Ama Şirinoğlu’nun bu son hamlesiyle, süreç artık Devletin ellerine ve inisiyatifine hediye edildi. Şeffaflık, şeffaflık deyip duruyoruz. Ama halimiz de ortada. Kendi başına bir Patriklik seçimini bile beceremeyen, kendi evlatlarını devlete kötüleyen bir toplum, daha doğrusu yönetici sınıfı.
Şu son 100 yıldan, hele de son 10 yıldan hiç mi ders çıkarmaz bu insanlar?