Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Bizim için bağımsızlık gâvura ‘gâvur’ demektir” açıklaması bir çoklarımızı irkiltti. Kurtulmuş bu sözüyle gayrimüslimleri kastetmediğini öne sürüyor. Bir bakalım, tam olarak ne demiş?
“Biz, bu millet, bu toprakların Müslümanları nasıl düşünürse öyle düşünüyoruz. Bizim bu bağımsızlık meselesini ciddiye almamız lazım. Bizim için bağımsızlık gâvura ‘gâvur’ diyerek karşısına dikilebilmektir. Çanakkale’de yoksa direnemezdik. Gâvur, gayrimüslime verilen isim değildir, bizim lügatimizde. Bizim lügatimizde gâvur despota, zalime, insanlara karşı zulüm edene, emperyaliste verilen isimdir. Bu topraklarda iktisadi ve siyasi bağımsızlığımız için söylüyorum. Biz Allah’ı bir bilir, Allah’tan başka kimsenin karşısında eğilmeyiz, diz çökmeyiz.”
Şu kadar maceradan sonra hâlâ, yani 2016 yılında, bir hükümet yetkilisinin bu sözleriyle karşı karşıya kalmamıza ne demeli? ‘Gâvur’un ne manaya geldiğini herhalde hepimiz biliyoruz. İlk olarak şunu söylememiz lazım: ‘Gâvur’ despota, zalime, emperyaliste verilen isim ise, neden ‘despot’, ‘zalim’ ya da ‘emperyalist’ demiyorsunuz? Bu tanımlamalar neden eksik kalıyor da ‘gâvur’ deme ihtiyacı hissediyorsunuz? Ayrıca sizin lügatiniz nedir? Türkiye’de konuşulan ve anlaşılan dilden ayrı bir lügatiniz daha mı var AKP olarak? Ya da kim olarak? AKP içinde küçük bir grup musunuz? Siz öyle deseniz bile bu kelimenin ne manaya geldiği belli. Şunu yapsaydınız anlardım, “Bundan sonra kimseye ‘gâvur’ denmeyecek”. Söylenen, istenen bu değil, tam tersine ‘gâvur’ kelimesini daha da fazla dolaşıma sokmak, bol bol, ferah ferah, şöyle çağlayanlar gibi kullanmak. Biri bir şey deyince de “Yok canım, biz onu kastetmedik.” İnanırsanız...
Yine de dönüp dönüp tekrar o açıklamaya bakmadan edemiyorum. Despota, zalime, emperyaliste verilen isimmiş. E peki, o zaman bakalım mı Türkiye ve Osmanlı tarihine? Sizce zulüm ve despotluk Osmanlı tarihinde hiç yok muydu sayın Kurtulmuş? ‘Fetih’ denen işgaller hep rıza ile mi yapıldı? Bırakın başka milletleri, Osmanlı kendi insanlarına az mı zulüm yaptı? Bırakın kendi insanlarını, sultanlar kendi kardeşlerini bile, kimi zaman tek seferde onlarcasını birden, boğdurmadı mı? Bilhassa Osmanlı’nın son dönemlerine, yani Abdülhamit dönemine damga vuran katliamları ne yapacağız mesela? 1915’i, 1938’i saymıyorum bile.
Keza emperyalizm. Evet, daha çok 20. yüzyılda kullanıma girmiş bir kavramdır, ama ne kastettiği bellidir. Çok çok basitçe, büyük devletlerin yabancı topraklarda sömürge kurması ve bunu ekonomik/insani olarak da sistematik hale getirmesi . Peki, bu kavram neden sadece Batılı ülkelere mahsus bir kavram oluyor? Başka bir ülkeyi işgal edip sömürge haline getirmek neden sadece Batı’ya özgü oluyor? Evet, Batı’nın bu konudaki sicili korkunçtur ancak mesela Osmanlı bu konuda sütten çıkmış ak kaşık mıdır? O kadar isyan neden patlak verdi Osmanlı coğrafyasında? Osmanlı’ya da mı ‘gâvur’ diyeceksiniz?
Gelelim şu bağımsızlık meselesine. Yani bağımsızlık gâvura ‘gâvur’ demekmiş. O da bir tuhaf. Öncelikle, bağımsız değil misiniz? Bildiğim kadarıyla Türkiye bağımsız bir ülke. İkincisi, bugüne kadar sizin anladığınız ya da anlamadığınız biçimde gâvura ‘gâvur’ deme konusunda bir sıkıntı mı yaşadınız? Hayır, az önce bahsettiğim gibi, gürül gürül söylediniz, kimse de size “Ne diyorsun?” demedi. Ha, belki Tanzimat Fermanı’na gönderme yapıyorsunuz, hani halk arasında “Artık gâvura ‘gâvur’ demek yasak” diye anlaşıldığı rivayet edilen padişah fermanı. Bunun neresi kötü? O çok övündüğünüz Ermeni paşalar, Rum paşalar ancak Tanzimat’tan sonra görev almadılar mı, Osmanlı yönetiminde?
Bir de Çanakkale meselesi... Bütün Avrupa’nın birbiriyle boğazlaştığı savaşın, 1. Dünya Savaşı’nın bir cephesidir aslında bu. Mesela yine 1. Dünya Savaşı’nda Almanlar ile Fransızlar arasında cereyan eden savaş da az kanlı değildi. Hatta ilk kimyasal silahların o cephede kullanıldığı bilinir. Türkiye de bu savaşa bilerek, gönüllü olarak girdi. Şimdi buradan ‘gâvura gâvur deme’ meselesi nasıl çıkıyor? Başlı başına bir dosya bu Çanakkale meselesi zaten.
Son olarak gelelim “Biz, bu millet, bu toprakların Müslümanları nasıl düşünürse öyle düşünüyoruz” şeklindeki sözlerinize. Bu devlet kimin devletidir Allah aşkına? Bir onu söyleyin de bilelim. Sadece bu topraklardaki Müslümanların devleti midir, yoksa Sünni’siyle, Alevi’siyle, Hıristiyanı’yla, Yahudi’siyle, Ezidi’siyle, inanmayanıyla bu topraklar üzerinde yaşamış ve yaşayan herkesin devleti midir? Herhalde ikincisi olmalıdır ve zaten bir yönetim biçimini bir dinle tanımlamak da Cumhuriyet geleneğinde yoktur. Yani, olmasa gerektir.
Uzatmayacağım. Söyleyeceğim şudur: Bu topraklarda yaşayan herkesin devleti olun. İnsanların zihninde kötü, olumsuz, aşağılayıcı, düşmanlaştırıcı çağrışımlar taşıyan kelimeleri sevimlileştirmeye, onları yeniden başka bir vesileyle dolaşıma sokmaya çalışmayın. Nefret böyle böyle örülüyor toplumda. Zaten örüleceği kadar örüldü bugüne kadar. Herkes şu ya da bu çapta bunun ceremesini çekti.