''Bir akşam şarabın ruhu şişelerde şarkı söylüyordu.''
Baudelaire
Mutlaka bir yerlerde, şarap tadımı yapanların fotoğraflarını görmüşsünüzdür. Ellerindeki kadehi, kollarını belli bir açıyla kırarak göz hizasına kaldırır, kısık ve buğulu gözleriyle, ufka bakan Kaptan Ahab edası takınıp, sakın ve bilgece şaraba bakarlar. Ben bu duruşu, zafer kazanmış Romalı komutan heykellerine benzetirim. Şarap uzmanlarının Romalı komutandan farkı, ellerinde kadeh olması ve toga giymiyor olmalarıdır benim gözümde.
Dışarıdan havalı görünse de, aslında şarap bu şekilde tadılmaz. Üretim tadımları tankların arasında tek bir kadehle, yarışma tadımları beyaz bir zemin üzerinde, yukarıdan bakarak yapılır. Havalı kısmı işin profesyonellerine değil, meraklılarına ve poz verenlere kalıyor, anlayacağınız.
Özellikle şarap puanlaması yapılan yarışmalar bazen tadımcılar için eziyete dönüşebiliyor. Hepsi numaralanmış, dışarıdan hangi şarap olduğu belli olmayan onlarca şişe önlerine geliyor ve onlardan bu şaraplara puan vermeleri bekleniyor. Bu tarz tadımlar bazı şarapları, bazen bazı bölgeleri öylesine parlatıyor ki, başka hiçbir şekilde yapılamayacak bir reklam fırsatı sunuyor. Bu tadımlardan belki en ünlüsü, 1976’da Paris’te yapılandır. Fransız şaraplarıyla beraber kör tadılan (şişelerin kapalı olduğu, tadanların sadece numaralarını bildiği şarapların tadımı) Kaliforniya şarapları bu tadımda Fransa’nın çok ünlü şaraplarını geride bırakıp en iyiler olarak taltif edildiğinde, Kaliforniya şarapçılığı geri dönülmez bir değişime uğradı. O tadımda üst seviyede değerlendirilen bazı şaraplar, bugün 250 dolar (evet, şişesi 250 dolar) seviyesinde alıcı buluyor ki, bunu kırk sene önce bir şarap meraklısına söyleseydiniz sizinle dalga geçerdi. Bu tadımın hikâyesini anlatan, 2008 yapımı, eğlenceli bir Hollywood filmi de mevcut: ‘Bottle Shock’.
Peki, bu kadar kader belirleyici olan bu tadımlarda verilen puanlar gerçeği yansıtıyor mu?
Damak, beş duyumuz arasında en zayıf olanı. Zaten beynimiz de en az ona güveniyor. Bordeaux Üniversitesi’nden Frederich Brochet, 1998’de yaptığı deneyde, şarap uzmanı 44 kişiye önce beyaz şarapların tadımı yaptırıp not almalarını istedi. Daha sonra aynı şaraplara boya katarak kırmızı hale getirdi ve beyaz örneklerden daha sıcak servis etti. Sonuç: 44 kişiden hiçbiri şarapların aynı olduğunu anlamadı.
Buna benzer pek çok deney ve araştırma yapılmaya devam ediyor.
Amerika Şarap İktisatçıları Birliği’nin 2006 yılında yayımladığı bir çalışma, çoğu kişinin pâté ile köpek mamasını birbirinden ayıramadığını ortaya koyuyor.
Popüler bir blog olan ‘Another Wine’ın (Bir Başka Şarap) editörü Joe Power’ın ‘Şarap Yorumları Saçmalıktır’ başlıklı yazısından: “Bugün, ayağa kalkıyorum ve bağırıyorum: Şarap yorumları saçmalıktır! Eğer şarap hakkındaki yorumlarınızın doğrulanıp doğrulanamayacağını merak ediyorsanız, bu sadece saçmalık. Merak etmeyin. Bizimkiler de saçmalık. Bu sadece canavar doğamız.”
Ama şarap tadımını olumlu ya da olumsuz etkileyen pek çok unsur var: Hangi saatte tattığınız, tadım ortamı, tadımdan önce yediğiniz yemekler ve hatta tadım için getirilen şarapların sırası...
Biyodinamik bağcılık yapan bazı üreticiler nasıl hasadı ayın, yıldızların konumuna göre ayarlıyorlarsa, tadımlarını da benzer bir takvim eşliğinde, göğün en ideal durumunda organize etmeye çalışıyorlar.
Yani, şarap tadımı konusunda tartışmalar devam ediyor. Fakat, tartışılan bir yöntem olsa da, tadımlar, bu tadımlarda verilen puanlar, yarışmalar, şarap meraklılarına ışık tutuyor.
Bu puanlara ve ödüllere ‘Allah kelamı’ muamelesi yapmadan, sizden daha fazla şarap tatma, daha fazla şaraba ulaşma imkânı olanların söylediklerine kulak vermekte fayda var. Ama unutmayın; en iyi şarap, en sevdiğiniz şaraptır. Eğer karşınıza beğendiğiniz bir şarap çıktıysa, fiyatına, etiketine bakmayın, hiç sorgulamayın; tadını çıkarın…
Şerefe!