Vakıflar Genel Meclisi Azınlık Vakıfları Temsilcisi Toros Alcan, azınlık vakıflarının el konan mülkleriyle ilgili sorunların çözümü için yasal mevzuatta değişiklik yapılması gerektiğini vurgulayarak, seçim sonrasını işaret etti.
Tuzla’daki Kamp Armen’in iadesi için bulunan çözüme rağmen azınlık vakıflarının el konan mülkleriyle ilgili sorunlar devam ediyor. Kamp Armen’in iadesi konusunda hiçbir hukuki süreç işletilmediği için bağış formülü ortaya çıktı. Ancak mülkün bağışlanması kalıcı çözüm değil. Vakfılar Genel Müdürlüğü verilerine göre, vakıfların 347 başvurusu reddedildi, 893 başvuru ise değerlendirmeye dahi alınmadı. Kalıcı çözüm için yeni yasal düzenleme gerekiyor.
‘Tuzla iyi niyetle çözüldü’
Vakıflar Genel Meclisi Azınlık Vakıfları Temsilcisi Toros Alcan, sorunların çözümü için yasal mevzuatta değişiklik yapılması gerektiğini vurgulayarak, seçim sonrasını işaret etti. Alcan şöyle konuştu: “36 Beyannamesi’nde yer alan ve üçüncü şahıslara geçen mülkler, en büyük sorunumuz. Tuzla da öyleydi. Tuzla’ya benzer 100’e yakın mülk sorunumuz var. Tuzla meselesi tamamen iyi niyetle çözüldü. Ancak mülk eski sahibine iade edildiği andan itibaren problem başlıyor. Yönetmelikte üç kurum sayılıyor: Belediye, Vakfılar Genel Müdürlüğü ve Hazine. Mülk bu üçünde de değilse sorunumuz var.”
‘Yasa kapsamı genişletilmeli’
Tuzla’ya benzer bir el koyma süreci de Bomoti Mıhıtaryan Okulu’nun binasında yaşandı. Hukuki süreçler tamamen tükenmiş, geriye sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolu kalmış durumda. Alcan, Bomonti konusunda da bağış yöntemini öneriyor: “Hukuki olarak bağış formülünün çözüm olacağı yönünde mutabakat sağlanırsa, bu yöntem gündeme gelebilir.”
Alcan, yasanın kapsamının genişletilmesini gündeme getireceklerini dile getiriyor: “Yeni kabinenin kurulmasından sonra, mülk iadeleriyle ilgili yeni bir maddeyle kapsamın genişletilmesini istiyoruz. Üçüncü şahıslara geçmiş olan mülklerin kapsama alınması gerekiyor. Dava süreçleri zorlu. Vakıf dava ediyor, mülkü geri alıyor; sonra VGM, yasal olarak itiraz etmek zorunda kalıyor ve süreç bir daha başlıyor. Hukuk sistemini meşgul eden bir mekanizma bu. Kendi hukukçularımızla, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün hukukçularıyla bu konu üzerine çalışıp bir formül oluşturmak istiyoruz. Elbette siyasi bir karar gerekiyor.”
‘Toplum başarılı bir sınav verdi’
Alcan, Kamp Armen’le ilgili gelişmeleri şöyle değerlendirdi: “Çok başarılı bir sınav verdik. Bütün vakıfları ben temsil ediyorum. Sürecin başından sonuna kadar içindeydim; dolayısıyla vakıflar üzerine düşeni yaptı. Hiçbir vakıf bana ‘Neden bunu yapıyorsun?’ demedi; benim aracılığımla oradaydılar. Gençlerimizle beraber hukukçularımız ve politikacılarımız da oradaydı.”
1206 başvuru ‘kapsam dışı’
Vakıfların el konan mülklerinin iadesi konusunda en önemli hukuki süreç 2007 yılında başladı. 14 Aralık 2007’de, Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı’nın, Hazine tarafından el konan mülklerinden, Beyoğlu'ndaki eski İGS binası ve Kadıköy’deki bir bina için AİHM’e yaptığı başvuru, Türkiye’nin aleyhine sonuçlandı. AİHM, dostane çözüm koşulu olarak hükümetin vakfa 2 milyon euro tazminat ödemesini önerdi. Hükümetin mülkleri vakfa iade etmeyi tercih etmesiyle, Türkiye devleti ilk kez bir cemaat vakfının el konan mülklerini geri vermiş oldu. AİHM kararının ardından, hükümet yasal düzenleme yaptı. 2008 yılında Vakıflar Kanunu’na geçici 7. Madde eklenerek iade süreci başlatıldı. Bu maddenin kapsamının dar olması nedeniyle, 2011 yılında, yine geçici bir madde olarak, 11. Madde eklendi.
Başbakanlık verilerine göre, yasal düzenlemeler sayesinde, 365 mülk iade edildi. Ancak bu düzenlemeler, iadeler konusunda yetersiz. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 2015 Ocak ayı verilerine göre, 1206 taşınmaz için yapılan başvurular, kapsama girmediği için reddedildi. Vakıflar, çok sayıda mülk için dava açmak zorunda kalıyor.