LEVON BAĞIŞ

Levon Bağış

OBUR

Jack London ve sevgilisi John Barleycorn

"Tanrı bizleri; içki ve sigara içmeyen, küfür etmeyen erkeklerden korusun."  

Jack London

Çoğu insan, ilk sarhoşluğunu hatırlar; ben hatırlamam. Anlatılanlardan biliyorum. Aile içinde rivayet muhtelif olduğu için, tam yaşımı bilmiyorum ama hatırlayamayacak yaştaymışım, bu yüzden ilki hakkında ayrıntı veremeyeceğim. Ada’da misafirleri uğurlamak için sahile doğru yürürken, benim sürekli takla atmakla yuvarlanmak arasında bir hâlde olduğumu gören teyzem durumu anlamış, misafirlerin masada bıraktıkları bardakların diplerini içen ufak obur takla atacak hâle gelmiş.

Çocukluğuma dair sarhoşluk hikâyem, bu kadar da değil üstelik… Ama bu ikincisini hayal meyal de olsa hatırlıyorum. Okul öncesi zamanım, yani altı yaşımda falan… Galiba babam gözü gibi baktığı için onun Metaxsa’sına göz koymuşum. Babamlar beni ablama emanet edip Pazar sabahı evden çıktıklarında, başlarını ne geleceği bilmiyorlarmış…

Ablam ders çalışır gibi otururken, ki kendisi defterlerini kitaplarını gayet nizamı sanki ders çalışacakmış gibi çok güzel dizer, zaten vaktinin çoğunu buna ayırdığı için pek bir şey yapmadan tekrar toplardı; benim bu sefer takla atmasam da, yalpalayarak içeriden çıktığımı görmüş. Yerde yarıya kadar içilmiş Metaxsa’yı görünce anlamış ne olduğunu. Ne yapacağını da bilemeyince, günün büyük kısmını içerek geçiren bakkala danışmak talihsizliğinde bulunmuş;  ablama kahve içirme aklını vermiş. Benim çok kısa süren keyifli sarhoşluğum çoktan kusma evresine geçse de Lidya’nın bakkala danışması eve gelen mamamım haberi bakkaldan almasına yaramış sadece. Gerçi mamam herhalde başkasına benzetti beni deyip, altı yaşındaki çocuğun sarhoş olabileceğine pek imkân vermese de eve geldiğinde gördüğü manzara korkunç; salonda leğene yatmış kusan, leş gibi içki kokan altı yaşında bir çocuk.

Benim sarhoşluk hikâyelerim epey erken başlıyor, ama yıllar içinde daha edepli içmeyi öğrendiğimi var sayıyorum (bazı istisnalar kaideyi bozmaz)…

Jack London’ın rastlantı eseri elime geçen “John Barleycorn” kitabını okurken, kendi minik içki maceralarım geldi aklıma.

İçki içmeyi çok seven, bütün kariyerini bunun üzerine koyan pek çok yazar var, Charles Bukowski, Ernest Hemingway, Can Yücel vs… Ama Jack London’ın alkolle olan ilişkisi biraz nefret-aşk ilişkisi…

Zaten, Jack London, ruhunda epey tezatlık barındıran birisiymiş, biraz hakkında okuyunca su yüzüne çıkıyor bu zıtlıklar. Yazdığı mektupları genellikle “Devrim için” diye imzalayan, Amerikan Sosyalist Parti’sine üye Jack London, kadınların oy vermesine karşı çıkmış zamanında. Alkolü seven, anlatan, epey de çok içen birisi olsa da yasaklanmasına da karşı çıkmamış.

Alkolle olan ilişkisini anlattığı otobiyografik bu kitabın asıl hikâyesi de bir tezatı anlatıyor zaten. Alkollü ya da kitapta ki adıyla John Barleycorn’dan nefret eden, kaçmaya çalışan bir adamın nasıl sürekli onu düşünüp içtiğini anlatıyor kitap. Kitapta herhalde en çok tekrarlanan laf ise “asla alkolik olmadığı”…

Pek çok paragrafa alkolden ne kadar nefret ettiğini söyleyerek başlasa da, okudukça ne kadar çok sevdiğini de anlıyorsunuz. Zaten kitabın ismi, ilk okunuşta zannettiğiniz gibi bir insan ismi değil. Kitapta sürekli beraber gezdiği biriymiş gibi anlatsa da aslında alkol üretiminde kullanılan Barley (arpa) ve corn (mısır )kelimelerini  birleştirilip yaratılmış, bir halk şarkısının sözlerinden türetilmiş hayali bir isim. İçki demektense, içtiği her şeye John Barleycorn diyor, kitapta. Üstelik, bu London’ın icadı bir terim de değil.  Eski bir İngiliz halk şarkısında geçiyor ki, Jetro Tull’un John Barleycorn şarkısı, bu şarkının yeniden yorumlanmış hâlidir ve gayet başarılı bir şarkıdır.

London, kitabında alkolle olan yoğun ilgisine mazeretler de arıyor, esas sorunun “kolay erişebilme” olduğunu düşünüyor. Meyhanelerin kapatılmaları gerektiğini bile söylüyor: “Meyhaneler insanların bir araya toplandığı yerlerdir. İlkel atalarımız mağaraların ağzında ki ateşin etrafına toplanmışlarsa günümüz erkekleri de meyhanelerde toplanır.” Gelecekte insanların (daha doğrusu erkeklerin) birbirleriyle sosyalleşebilecekleri ve erkekliklerini kanıtlayabilecekleri, daha sağlıklı ve zararsız yerlerin ortaya çıkacağını umut ediyor.

Ama kitabın bir yerinde de "Tanrı bizleri; içki ve sigara içmeyen, küfür etmeyen erkeklerden korusun"  da diyor…

Her ne kadar epey tezatlık ve uç fikirlere sahip olsa da, içki içmekle ilgi pek çok ritüeli, iyi ve kötü tarafı çok iyi anlatan bir kitap; üstelik okuyanı kararında içmeye sevk ediyor.

Hususi tavsiyemdir…