23,5 Nisan’ı birlikte hayal ettik

23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı açılışının beşinci yılına da denk gelen 20-27 Nisan haftası boyunca, Hrant Dink’in “23,5 Nisan” başlıklı köşe yazısındaki anlatılara farklı etkinliklerle değinildi. 20 Nisan'daki ilk etkinlikte çocuklar biraraya geldi.

23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı'nda 20-27 Nisan arasında  süren etkinlikler "Anma ve Alternatif Bir Gelecek İçin 23,5 Hafıza Mekânı'nda Buluşalım" başlığını taşıdı.

20 Nisan’daki ilk etkinlikte çocuklar, 23,5 Hafıza Mekanı’nda Neslihan Koyuncu Bali’nin yürüttüğü “Renkle Nefes” atölyesine katıldı.
FOTO: Berge Arabian
Çocuklar atölyeye 23,5 Hafıza  Mekânı'nın kuruluşuna da katkıda bulunan Neslihan Koyuncu Bali’den “Tuz ve Işık” eserinin hikayesini dinleyerek başladı.

Bu etkinlikte, mekanda ‘Tuz ve Işık’ adlı kalıcı eseri bulunan Sarkis’in sanatı ışığında birlikte üretip, 23,5’ta geleceğe iz bırakmak üzerine  onuşuldu.

Neslihan Bali eserin hikayesini şu sözlerle anlattı: "Modern sanatta sıkça karşımıza çıkan ‘yerleştirme’ tekniği kullanılmış. Bir tarafta kırmızı öteki tarafta mavi olması ise hayattaki zıtlıkları simgeliyor. Tavandaki led şeklinde parlayan ışık Kamp Armen Binasının bir maketi. Bu maketin kalp ritminde parlayarak bu kısmı aydınlatması ise hayatın hala devam ettiğini anlatıyor. Camla kaplı olmayan duvarda ise Agos’un arşivinin ağırlığından çatlaklar oluşmuş. Bu çatlaklar gümüş tozlarıyla Kimsugi denilen Uzak Doğu sanatı kullanılarak kapatılmış. Bunun da hayatlarımızdaki acı olaylara gönderme yaptığını söyleyebiliriz. Sarkis’in eserlerinde sık sık kitap-saatlerle karşılaşıyoruz. Bu duvarda da Hrant’ın kitap saatini görüyoruz. Aslında kitap bir mekandır ve kitaplarda hayat yaşanmaya devam eder” 

Çocuklar gün içerisinde birlikte parmak izlerini bırakırken Sarkis’in Arter Müzesi’nde sergilenen eşyaları ve ilham kaynağı olan Çığlık Tablosu de sergilendi.

Hafıza mekânları

22 Nisan’da katılımcılar “Hafıza Mekanları Atölyesi”nde buluştu. Atölyenin yürütücülüğünü 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı Program Koordinatörü Nayat Karaköse üstlendi. Atölyede zor ve şiddet dolu geçmişlerle yüzleşen hafıza mekanları, müzeler ve anıtlardan örnekler sunuldu.  Karaköse, Türkiye’de ilk kez kurumsal düzeyde kurulan hafıza mekanı olma özelliğini taşıyan  23,5’un kuruluş hikayesini de anlattı.

Karaköse “Bu atölyede bizim için çok kıymetli olan sorgulama ve diyalog kavramlarının da üzerinde duracağız. Nesnelerin hafızası bizim için önemli olan başka bir şey. Kolektif toplantılarla hep beraber ördüğümüz bir süreç sonucu 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekanı ortaya çıktı. Bu atölyede tanıtacağım birçok anıt ve müzeyi bu mekanı oluştururken ilham almak için gezdik. 23,5 ise bir arafta olma hali. Aynı şu an sizin hissettikleriniz gibi”  ifadelerini kullandı.

Atölye sırasında Wannsee Konferans Evi, Buchenwald Anma Mekanı, Otto Weidt Müzesi, Hollanda Direniş Müzesi, Polin Müzesi, District Six Müzesi, Savaşta Çocukluk Müzesi, Villa Grimaldi ve Arjantin’deki Hafıza Parkı’nın hikayeleri üzerinde duruldu. 

FOTO: Berge  Arabian

“Bir önceki günün portresi”

23 Nisan’da ise sanatçı Hera Büyüktaşçıyan yürütücülüğünde “Bir Önceki Günün Portresi” atölyesi düzenlendi.

Atölyede katılımcılar kendileri için manevi değeri olan bir nesneyi akıllarında tutarak bu nesneyle ilgili bir kolaj çalışması yaptı. Katılımcılar kolektif bir biçimde yapılan bu kolaj çalışmasıyla hafızalarının derinliklerindekileri birbirlerine anlatma fırsatı buldu. Kolaj çalışmasında çeşitli görseller, kağıtlar, kumaşlar, yazı ve şiir gibi elementler kullanılarak portreler oluşturuldu. Atölye sonunda katılımcılar portrelerinde neyi anlattıklarına dair bir konuşma yaptılar.

Hera Büyüktaşçıyan atölye sırasında “Bir günün öncesi, özel bir insanın verdiği bir obje hatta bir taş parçası bile olabilir. Nesneler her ne kadar cansız varlıklar olarak adlandırılsalar da bizden öncekilerin izini ve enerjisini taşıyor. Portre ise her ne kadar insana göre olarak algılansa da dilin de nesnenin de bir portresi olabilir. Yarım kalmış hislerimizle hep birlikte beraber bir aidiyet duygusu geliştiriyoruz. Hepimiz birbirimizde kendimizi arıyoruz. Bu çalışmada bir çok seslilik var. Boşluğu kullandığımızda sessizlik anından bir ses doğuyor. Hatırlamak ise cesaret isteyen bir süreç” dedi.

24 Nisan günü Pangaltı’da ne yaşandı?

24 Nisan’da ise iki etkinlik vardı. İlk olarak mekan “Aylin Vartanyan moderatörllüğünde 24 Nisan 1915: İstanbul, Çankırı, Ayaş, Ankara” kitabının yazarı Nesim Ovadya İzrail ile söyleşiye ev sahipliği yaptı.

Etkinlik Aylin Vartanyan’ın “Bu hafta düzenlediğimiz bu etkinliklerle alternatif bir geleceğin tohumlarını atacağımızı düşünüyorum. Hrant Dink’in “23,5 Nisan” yazısı bu haftaki etkinliklerimizin ilham kaynağı olduğu gibi söyleşimizi de şekillendiriyor. Bugün bir çocuk naifliğiyle burada olduğumuzu düşünüyorum. Bu söyleşi sonrasında ise bir anmaya dönüşecek. Ben çocukken coşkuyla kutlanan 23 Nisan’ın ertesi günü olan 24 Nisan’daki bu suskunluğu tam anlayamazdım. Zamanla kavradım ve anladım ki 23,5 Nisan bir arafta olma hali. Söyleşinin ardından ise 1915’te Pangaltı’da gözaltına alınan Ermeni aydınların evlerini gezdiğimiz bir yürüyüşe çıkacağız. Yürümek yavaşlamaktır. Bazen bize dikte edilen zamanın dışına çıkabilmek için bir fırsat sunar. Bazen yürümek hatırlamaktır, tıpkı bugün olduğu gibi...” sözleriyle başladı.

Nesim Ovadya İzrail  de şunları söyledi: “Her yıl acının ağır bastığı bugünde biraraya gelmek benim için sık sık tekrarlanıyor. Bu da böyle bir kitap yazmanın sorumluluğundan dolayı olsa gerek. Sürekli nerede nasıl anacağız döngüsü var fakat ben bu acının yanında umudun da var olabileceğini düşünmekteyim. Her şey 1915’te bugünün akşamında İstanbul Emniyetinin yürüttüğü operasyonla başladı. Yaklaşık 250 Ermeni aydını evlerinden sürpriz operasyonla toplanarak Çankırı ve Ayaş’a gönderiliyor. Aslında hakkında yakalama kararı çıkan sadece İstanbul’da 610 kişi var ve bu kişilerin sadece 50 kadarı Taşnak ve Hınçak üyesi. Listede sadece ismi benzediği için alınanlar da var. O zamanki İstanbul nüfusuna baktığımızda  nüfusun 900 bin civarı olduğunu görüyoruz. Bunu günümüze uyarlarsak 16 milyonda 3.500 ediyor. Gönderilenlerden ise yalnızca 60’ı sağ ayrılabiliyor. Sağ ayrılanları da tehlike ve ölüm dolu yollar bekliyor. Açıkça konuşmak gerekirse bu kitabı Türklerin anlaması için buna uygun bir yaklaşımla yazdım. Bu kitap bir anıt kitabı gibi hayatını kaybedenlerin hikayelerini tek tek anlatıyor.” 

Söyleşinin ardından katılımcılar hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda buludu. Sonrasında Nesim Ovadya İzrail rehberliğinde Pangaltı Hafıza Yürüyüşü’ne geçildi. Hafıza yürüyüşünde 24 Nisan 1915’te gözaltına alınan Ermeni aydınlardan eğitimci ve yazar Haçik İdareciyan, gazeteci ve öğretmen Sarkis Minasyan, yazar Aram Andonyan, Anadolu’da doktorluk yapma hayali sebebiyle yurtdışına gitmeyi reddeden Rupen Sevag, genç şair Taniel Varujan, Dikran Sıvacıyan, müzisyen ve din adamı Gomidas Vartabed’in o zaman yaşadıkları yerler ziyaret edilerek hikayeleri dinlendi.

Nesim Ovadya İzrail yürüyüş sonrasında yaptığı konuşmasında “Bu mekanların hepsinin birer ruhu var. Bu ruh hikayeler ile birleşerek ortak bir birlik oluşturuyor. Bu ruhun ortaya çıkması yıllarca engellenmeye çalışılsa da Anadolu’da o dönem yaygın bulunan konsoloslukların belgeleri ve dönemin yurtdışı basını taranarak olayları takip etmek mümkün.” dedi.

Hafıza panosu

Hafta boyunca 1915’te hayatını kaybeden Ermenilere adanmış bir pano da 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’nda yer aldı. 24 Nisan akşamında tutuklanan aydınların resimlerinin ve isimlerinin yanındaki boşluklara katılımcılar düşüncelerini ve notlarını ya da beraberlerinde getirdikleri fotoğrafları eklediler. 

27 Nisan’a kadar 23,5 Hafıza Mekânı'nı ziyaret eden çocuklar, isterlerse ayna üzerine parmak izlerini bırakabilecek.


       

Kategoriler

Güncel