OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Normalleşen aşırılık

Aaron Bushnell’i böyle bir eylem yapma raddesine getiren duygu ve düşünceleri iyi irdelemek lazım çünkü, ABD’de Washington Post gibi kimi yayın organlarının Bushnell’in “anarşist geçmişinden” dem vurarak onu aşırı bir istisna gibi gösterme çabalarının aksine bu duygu ve düşünceler kesinlikle Bushnell’e sınırlı değil.

Amerikan Hava Kuvvetleri’nde aktif görevde bulunan Aaron Bushnell geçtiğimiz Pazar günü Washington’daki İsrail Büyükelçiliği’nin önünde İsrail’in Gazze’de yürüttüğü etnik temizlik ve soykırımı protesto amacıyla kendini ateşe verdi. Öldü. Aaron 25 yaşındaydı, 25. 

Doğrusu bu eylem beni şaşırtmadı, hatta birinin böyle bir şey yapacağını bekliyordum ama bunun Amerikan ordusundan bir asker olacağı aklıma gelmemişti. Aaron Bushnell’i böyle bir eylem yapma raddesine getiren duygu ve düşünceleri iyi irdelemek lazım çünkü, ABD’de Washington Post gibi kimi yayın organlarının Bushnell’in “anarşist geçmişinden” dem vurarak onu aşırı bir istisna gibi gösterme çabalarının aksine bu duygu ve düşünceler kesinlikle Bushnell’e sınırlı değil ve öyle olduğu için de bu duygu ve düşüncelerin, aslında daha ziyade duyguların, ama şurada ama burada, başka eylemler getirmesi sürpriz olmayacaktır.

Beş aydır her gün gözlerimizin önüne en korkunç kabusların konusu olacak vahşet görüntüleri seriliyor. İsrail ve başta ABD olmak üzere onun destekçileri en aymaz, en umursamaz biçimde, bütün eleştirileri hiçe sayarak, insan haklarıyla ilgili bütün değer ve normların üzerine basarak bu vahşeti sürdürmeye, çocukları, bebekleri dahi binlerle öldürmeye devam ettiler, ediyorlar ve bunu sadece güçlerine güvenerek yapıyorlar. Bu durum, insanlarda müthiş bir öfkeye ve karşıdaki bloğun gücü karşısında derin bir çaresizlik duygusuna, gidişatı değiştirme konusuna bir ümitsizliğe yol açıyor. İşte öfke ve çaresizliğin bileşimidir ki böyle eylemlerin duygusal altyapısını oluşturuyor. Yükselen öfke kendine akacak bir kanal arıyor.

Daha evvel yazdığım bir yazıda şöyle demiştim: “Bırakın Gazze’de anası, babası, kardeşi katledilmiş çocuğu; çocuğu katledilmiş ana-babayı, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayıp da İsrail’in yaptıklarını gören bir kimseyi, bir genci dünyanın güçlünün istediğini istediği gibi yaptığı bir yer olmadığına nasıl ikna edeceksiniz? İsrail’in çocuk katliamlarının küresel köyümüzde yükselmesine sebep olduğu sinizm ve nihilizmin de kendi şiddetini üretmeyeceğini düşünmek fazla iyimserlik olur.” Bu örnekte Aaron Bushnell, şiddeti kendisine yöneltti. (Saygı duymuyor değilim ama üzüntüm ağır basıyor sanırım. 25 yaşında genç bir insan ona bunu yaptıracak şeylere şahit olmamalıydı.) Şiddete tanık olmak da insanı şiddete meyyal hale getirir, vahşete alıştırır, hele ki tanık olduğu şiddetin failleri hiçbir ceza almıyorsa.  

Bushnell, eylemini gerçekleştirmek üzere yürürken çektiği videoda şunları söylüyor: “Artık soykırımın işbirlikçisi olmayacağım. Birazdan uç bir protesto eylemi yapacağım. Fakat, Filistin'deki insanların sömürgecilerinin elinden çektiklerinin yanında hiç de aşırı değil. Bizi yönetenler, yeni normalin bu olmasına karar verdi." Son cümle o kadar net, vurucu ve doğru ki…Daha evvel de birçok kereler söylediğim gibi 7 Ekim’den beri Gazze’deki insanların yaşadıkları ve bizim tanık olduklarımız bütün asgari müşterekleri, ölçüleri, değerleri tahrip etti, ediyor. Bushnell’in de dediği gibi başka zaman aşırı görünecek eylemler artık normal oldu. Normale, salim ve selim olana dair bütün ölçüleri yıktıktan sonra insanlardan ölçülü hareketler beklemek gerçekçi olmaz. Normalin tekrar ve acilen yerli yerine oturtulması, yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bunun için de İsrail Gazze’de giriştiği işi hemen durdurması ya da İsrail’in durdurulması gerekiyor yoksa normalleşen aşırılığın başka örnekleriyle de karşılaşacağız.