UNESCO’nun, keşkeği ‘Somut Olmayan Türk Kültürel Mirası’ listesine resmen alması üzerine, Türkiye ile Ermenistan arasında ‘keşkeğin milliyeti’ üzerine tartışma başladı. Ermenistan Mutfak Geleneklerini Geliştirme ve Koruma Derneği başkanı Sedrak Mamulyan, ‘Armenia Now’ sitesinde yer alan açıklamalarında, keşkeğin Ermeni kültürüne ait olduğunu savundu.
Mamulyan, tezini şöyle savundu: “Bizim iki çeşit ‘harisa’mız vardır. Biri kendi ismiyle anılan ‘harisa’, öbürü de ‘kaşika’. ‘Kaşika’ Türkçeye keşkek olarak geçmiştir. Kaşika ‘tonir’ denilen silindir şeklinde kilden fırınlarda pişirilir. Toprağa gömülü ‘tonir’ler sadece Ermenistan’da bulunur. Bu da keşkeğin Türk yemeği olmadığını gösteriyor” dedi.
Milliyetçilik ve Yemek Kültürü üzerine çalışan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Zafer Yenal ise, daha önce Yunanlılarla Türkler arasında çıkan ‘baklava’ tartışmasını da hatırlatarak bu tür yemeklerin milliyetinin olmayacağını söylüyor. Konu hakkındaki sorularımızı yanıtlayan Yenal şunları söyledi: “Baklava, keşkek gibi yemekler sadece Türk, Ermeni veya Rum kültürüne ait demek doğru olmaz. Çünkü bu yemekler coğrafyanın hemen her yerinde, hatta Ortadoğu’da farklı halklar tarafından da yapılıyor. Başka coğrafyalarda da yapılması mümkün, çünkü tarımsal olarak bakıldığında et be buğday hemen her yerde bulunabiliyor.”
Yemeklerin, son yüzyıl içinde yükselen milliyetçi ideolojiler nedeniyle kültürel ‘kimliğin bir parçası’ olarak görüldüğünü kaydeden Yenal, “Bu tartışmalar, siyasi, politik çekişmelerin kültür üzerinden kodlanmasıdır. Bana göre bunlar karşılıklı oynanan kötü bir parodidir” diyor.
Ortak değerleri sahiplenmek gülünç
MİSAK HERGEL
İç içe yaşayan halkların ortak kimi değerlerini paylaşamamalarıyla ilgili haberler, magazin basınının sevdiği konuların başında gelir. Bu ortak değerler, kimi zaman yiyecek; kimi zaman bir ezgi ya da müzik aleti, hatta bir cins hayvan olabilir.
Keşkek denince, tüm Musadağlılar gibi, benim de söyleyecek sözüm var elbette. Merakımı kaşıyan nokta, UNESCO’nun, keşkek yemeğini ‘somut olmayan Türk kültürel mirası’ listesine dahil etmesinin hangi ölçüte göre yapıldığı hususuydu. Yanıtını bulamadığım için de araştırdım üşenmeden…
Türk Dil Kurumu, Farsçadan ithal ‘keşkek’ sözcüğünün tanımını şöyle yapmış: İyice dövülmüş buğdayın etle birlikte uzun süre kaynatılmasıyla yapılan bir yemek; dövülmüş buğday, yağ ve etten yapılan bir çeşit yemek.
Biz Ermeniler ise bilindiği gibi ‘herisa’ olarak adlandırıyoruz bu paylaşamadığımız kültürel miras yemeği... Peki ‘keşkek’ mi, ‘herisa’ mı? Hatta dahası da var: Harisa, haris, heris, helise, hirise, hirisi, arisa, arsa, arsan…
Elinizde Hraçya Acaryan'ın Ermenice Etimolojik Sözlüğü varsa, işiniz kolaylaşıyor. “Herisa” maddesinde yazılanlar şöyle: Alman doğu dilleri profesörü Paul de Lagarde’a göre Asuristanlılar eliyle Marastan’a (İran’ın kuzeybatısındaki toprakların tarihsel adı) esir olarak götürülmüş Yahudiler vasıtasıyla Ermeniceye giren bir sözcük olan herisanın anlamı, “buğday ve etle hazırlanan bir çeşit yemek”tir. Herisa ya da harisa şekilleriyle Ermenicenin hemen her lehçesinde yer alır.
Arapça-Farsça kökenli harisanın “et, buğday ve yağla hazırlanan bir çeşit yemek” şeklindeki tanımının kaynağı ise, Orta Çağ’ın en ünlü gezgini İbn-i Batuta ve “Camus”un ilk Türkçe çevirisidir.
Sözcük Arapçada “haris” olarak da kullanılır. Farsça kökenli bir sözcük olan “keşkek”, Pehlevi dilinde arpa anlamına gelen “kask” kelimesinden türetilmiştir…
Özetle, herisa ya da keşkek, adı ne olursa olsun ve hangi listeye dahil edilirse edilsin; bu coğrafyanın, geçmişte bu topraklarda yaşamış ve halen yaşamakta olan kavimlerin, halkların ortak lezzeti, ortak kültürel değeridir; onu tek başına sahiplenmeye kalkmak, “senin değil, sadece benimdir” demek, tek sözcükle gülünçtür.