7 yıl önce, 70 yıldır faaliyet gösterdiği Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nden restorasyon gerekçesiyle çıkarılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, Karaköy’deki 5 No’lu Antrepo’ya taşınıyor. Henüz inşaat halindeki binanın giriş kısmı, bu süreçte geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan biri olan ‘Manzara' 21 Eylül’e kadar, ziyaretçilerle buluşacak.
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi’nin yeni binasının inşaatı devam ederken, Karaköy’deki 5 no’lu Antrepo’nun girişinde yer alan geçici sergi salonlarında, müze koleksiyonunun bir kısmı sanatseverlerle buluşuyor. ‘Seçkiler II: Manzara’ başlıklı geçici sergide bir araya getirilen 91 başyapıt,19. yüzyıldan ve 20. yüzyılın başlarından manzara resmi örneklerini sunuyor.
Yaklaşık 7 yıl önce, 70 yıldır faaliyet gösterdiği Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nden restorasyon gerekçesiyle çıkarılan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim ve Heykel Müzesi, Karaköy’deki 5 No’lu Antrepo’ya taşınıyor. Henüz inşaat halindeki binanın giriş kısmı, bu süreçte geçici sergilere ev sahipliği yapıyor. ‘Elvah-ı Nakşiye’den günümüze MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonlarından Seçkiler’ başlıklı sergilerin ikincisi ‘Manzara’da, Osman Hamdi Bey’den Nuri İyem’e, Şeker Ahmet Paşa’dan Bedri Rahmi Eyüboğlu’na 63 sanatçının eseri, 21 Eylül’e kadar, ziyaretçilerle buluşacak.
Çeşit çeşit memleket manzaraları
Bahsi geçen Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu, ressam Osman Hamdi Bey’in kardeşi Halil Edhem’in öncülüğünde, Osmanlı’da ilk modern müze tasarısını hayata geçirmek üzere oluşturuldu. Koleksiyonda, ‘Türk Ekolü’ sanatçılarının eserleri ile Avrupalı bazı sanatçıların eserlerinin, yerli sanatçılar tarafından yapılan kopyaları yer alıyor. Ayşe H. Köksal’ın e-skop sitesinde yayımlanan yazısında belirttiği gibi, o dönemlerde henüz orijinal sanat eseri ‘fetişizmi’ başlamadığından, modern bir sanat tarihi anlatımı kurgulamak için, bazı önemli eserlerin kopyalarını sergilemekte bir sakınca görülmemiştir. İlk olarak 1915’te Sanayi-i Nefise Mektebi’nde sergilenen Elvah-ı Nakşiye Koleksiyonu, zaman içerisinde satın alınan veya bağışlanan eserlerle genişleyerek Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’nun da çekirdeğini oluşturdu. Şu anda devam eden ‘Manzara’ sergisinde de, Elvah-ı Nakşiye’den günümüze, manzara resimleri örnekleri görüyoruz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarını kapsayan döneme ait bu resimlerde; kırsal kesimden görüntüler, Osmanlı mimarisinin özelliklerini yansıtan çeşme ve camiler, yeni yeni kalabalıklaşan kent yaşamından sahneler, modernleşmenin günlük hayatta yarattığı değişimler var. Örneğin Bedri Rahmi Eyüboğlu, tren seyreden köylüleri; Nuri İyem, Adana’daki Hoşkadem Camii’yi resmederken, Halil Paşa, Osmanlı’da bir plaj man-zarasını; Civanyan’sa mehtabı yansıtmış tuvallerine.
MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi’nin yaklaşık 12 bin eserlik, geniş bir koleksiyonu var. Yedi yıl gibi uzun bir ayrılıktan sonra, yerel sanat tarihi için en önemli kaynak olan bu koleksiyonla, böyle ufak buluşmalar yaşayabildiğimiz için kendimizi bir nebze şanslı sayabiliriz. Son olarak, sergi salonlarının sıkışıklığından; eserleri izlemek için ziyaretçiye yeterli alan bırakmayışından; kırmızıya, yeşile boyanmış duvarlarından bahsetmek için müze inşaatının tamamlanmasını beklemek gerek belki de.
Şeker Ahmet Paşa’nın 73 yıldır kayıp olan‘Erenköy Civarında Tren İstasyonu’ adlı tablosu, restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıktı. |
Şeker Ahmet Paşa’nın kayıp tablosu bulundu!
‘Manzara’ sergisinin hazırlık sürecinde, Şeker Ahmet Paşa’nın kayıp tablosunun 73 yıllık esrarı çözüldü. Ünlü sanatçının müze kayıtlarına ‘Manzara’ ismiyle geçen tablosunun altından, ölümünden sonra kaybolduğu sanılan ‘Erenköy Civarında Tren İstasyonu’ adlı eseri çıktı. MSGSÜ tarafından yürütülen restorasyon çalışmalarında, orijinal resmin üzerinde değişiklik yapıldığı, resimdeki iki koç figürünün silindiği fark edildi. Bu değişikliği kimin, neden yaptığı şimdilik bilinmiyor. Ancak farklı bir üslup ve teknik kullanıldığı için uzmanlar, resmi değiştirenin Şeker Ahmet Paşa olmadığından emin. Sanatçının vefatından beş yıl önce sergilediği bu önemli ve tanınmış eserini, serginin hemen ardından değiştirmek istemesi oldukça düşük bir ihtimal. MSGSÜ Rektörü Prof. Yalçın Karayağız, olayla ilgili araştırmalarının süreceğini söylüyor.
Şeker Ahmet Paşa’nın hikâyesi mutlu sona erse de; günümüzde nerede, kimin elinde olduğu bilinmeyen, onlarca kayıp sanat eseri var. Osman Hamdi Bey’in kayıp tablolarından en meşhuru ‘Mihrap’ da bu gizeme yeni eklenenler arasında. Yaklaşık dört milyon dolar değerinde olduğu tahmin edilen ‘Mihrap’, eserin dahil olduğu Demirbank koleksiyonunun 2000 yılında TMSF’ye devredilmesiyle ortadan kaybolmuştu. İzleri koleksiyon kayıtlarından silinen tablo, hâlâ bulunamadı. Ankara Resim ve Heykel Müzesi Koleksiyonu’ndan çalınan ve bir kısmı sahteleri ile değiştirilen 300 eserin akıbeti de bilinmiyor. Bu noktada Galeri Nev’in kurucusu Haldun Dostoğlu’nun aylardır ısrarla tekrarladığı, Agos’un geçmiş sayılarında yer verdiğimiz hayati soruyu hatırlatmak gerekiyor: “Ankara Resim ve Heykel Müzesi’nden çalınan 300 tablo nerede? Bu tabloları kim, nasıl çaldı?”
Müze’den cevap yok
1937 yılında Atatürk’ün emriyle Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde açılan Resim ve Heykel Müzesi, yaklaşık yedi yıl önce bulunduğu binanın restorasyonu nedeniyle kapatıldı. 2012 başlarında binanın restorasyonu tamamlanmak üzereyken, sanat tarihçisi Doç. Dr. Burcu Pelvanoğlu’nun deyişiyle, müze, Veliaht Dairesi’nden atıldı. Ardından Karaköy’deki 5 No’lu Antrepo, müze için tahsis edildi ve taşınma hazırlıkları başladı. Bu arada MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi’nin isminin yanına bir de ‘ICAM’ (İstanbul Çağdaş Sanat Müzesi) ibaresi eklendi. Yani müzeye, yeni bir binayla birlikte, yeni bir kimlik de verildi. Nisan ayında, Görsel Sanatlar Derneği Platformu’nun düzenlediği ‘Müzemi İstiyorum!’ başlıklı panelde, çok sayıda sanat eleştirmeni, sanatçı ve akademisyen MSGSÜ Resim ve Heykel Müzesi’nin dününü, bugününü ve geleceğini tartışmış, müze ile ilgili, kapalı kapılar ardında alınan kararlardan, şeffaflık ilkesine aykırı bir biçimde ilerleyen süreçten duyulan rahatsızlık dile getirmişti. Öte yandan, müze yetkilileri, davet edilmelerine rağmen panele katılmamış, merak edilen soruları bir kez daha cevapsız bırakmayı tercih etmişlerdi.