Tek parti döneminde kapatılan cesur gazete: Nor Or

Sevag Beşiktaşlıyan, Talin Suciyan’la 1945-1946 arasında, Soykırım sonrasında Ermeni entelijansiyasının belki de en parlak kuşağını bir araya getiren Nor Or dergisi-gazetesi üzerine konuştu.

SEVAG BEŞİKTAŞLIYAN
besiktasliyan@agos.com.tr

21 Temmuz 1945’te haftalık olarak yayın hayatına başlayan Nor Or (Yeni Gün) dergisi, yaklaşık 1,5 yıl sonra Aralık 1946’da sıkıyönetim kararıyla tarafından kapatılır. Soykırım sonrasında Ermeni entelijansiyasının belki de en parlak kuşağını bir araya getiren dergiyi, yaşadıkları zorlukları ve mirasını, Münih’teki Ludwig-Maximilian Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Talin Suciyan’la konuştuk.

  • Nor Or, politik bir dergi. Siyasi olarak genel eğilimi nedir derginin?

Nor Or, hiç şüphesiz Cumhuriyet tarihinin en cesur gazetelerinden biridir. Önce haftalık olarak çıkmaya başlamış, sonra günlük gazete olmuş. Genel yayın yönetmenleri Avedis Aliksanyan (İstanbul 1910 – 1984 Paris), Aram Pehlivanyan (A. Şavarş ismini kullanır, TKP kendisini sadece Ahmet Saydan ismiyle hatırlar1, İstanbul 1917–Leipzig 1979) ve Sarkis Keçyan (S. K. Zanku, İstanbul 1917 – Paris 2004) olmuşlar. Gazete, Ermeni-düşmanlığı kampanyalarına çok açık bir biçimde cevap verir. Zaven Biberyan’ın yazıları, gerek Nor Or’da, gerekse Nor Lur’da, Ermeni düşmanlığına verdiği cevaplar neticesinde sıklıkla Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü’ne ya da Basın ve Yayın Genel Müdürlüğü’ne “Ermenice Mütercimi” (uzun bir süre bu kişi Mithat Akdora’dır) tarafından rapor edilir. Her iki gazetede de yazan Biberyan, Türkiyeli Ermenilerin Sovyet Ermenistanı’na göçünü destekleyen yazılar yazar. Mevcut Sovyet düşmanı atmosfer düşünüldüğünde bu, çok ciddi bir meseledir. Bu raportörlerin gözünden kaçmaz. Nor Or, Ermeni cemaatinin mevcut sorunları konusunda hassasiyet gösterir, demokratik seçim süreçlerinin önemine dikkat çeker, katılımcı bir cemaat yönetiminin gerekliliğine vurgu yapar. Edebiyat ve sanata önem verir, Jak İhmalyan’ın resimlerini, Zahrad’ın şiirlerini yayımlar, Krikor Zohrab, Hovannes Tumanyan portrelerini yayımlar, Sovyet Ermenistanı’ndan haberlere yer verir. Bunların dışında Avrupa’da olan biteni yakından takip eder; Nürnberg mahkemeleri, ırkçılık karşıtlığı, faşizm karşıtlığı, işçi hakları, sendikalaşma da önemli konulardır.  Bunun yanında Nor Or’da Anadolu’da ve Kuzey Mezopotamya’da yaşamakta olan Ermenilere dair, Nor Lur ve Marmara’ya kıyasla daha az bilgi bulabiliyoruz.

  • Tek parti rejimi altında, özellikle de ‘azınlık’ politikalarının çok sert olduğu bir dönemde çıkıyor Nor Or. Dergi, böyle bir siyasi atmosferde ne tür tepkiler yükseltiyor?

Nor Or’un yayın hayatına başlaması benim anlayabildiğim kadarıyla daha çok II. Dünya Savaşı’nın bitimi ile ortaya çıkan konjonktürle ilgilidir. Bir taraftan muhalefet hareketi şekillenmeye başlamıştır. Tek parti sisteminin sona ereceği tahmin edilebiliyordu çünkü savaşın bitiminde Avrupa iyi bir örnek olmuştu bu rejimlerin sürdürülemeyeceğine ilişkin. Bununla birlikte Türkiye’de Ermeniler açısından bir özgürlük ortamından bahsetmiyoruz, sadece değişen bir konjonktür söz konusu o kadar.

  • Peki, bu dönemde Nor Or ne gibi baskılarla karşılaşıyor?

Belki genel olarak da Tan Baskını’nın yaşandığı ortamdan bahsetmekte fayda var. Tan Baskını’nın yaşandığı Aralık 1945, San Francisco Konferansı’nda ABD’deki Ermeni örgütlerinin Türkiye’den toprak talep ettiği, Stalin’in bu talebi üstlendiği ve yine Stalin’in tüm dünya Ermenilerine Ermenistan’a gitme çağrısı yaptığı bir zaman. Yani Türkiye’de komünizm düşmanlığının Ermeni düşmanlığı üzerinden de körüklendiği bir dönem. 18 Aralık 1945 itibarı ile Türkçe gazeteler komünizm karşıtlığında Ermeni düşmanlığını öne çıkaracaklar ve Türkiye’deki Ermenileri ülkeyi bölmek istemekle suçlayacaklardır. O tarihlerde, Biberyan, hem Nor Lur gazetesine hem de Nor Or’a yazı vermektedir ve “Al Gı Pave” (“Artık Yeter”, 5.1.1946) başlıklı meşhur yazısını bu körüklenen Ermeni düşmanı ortama cevaben yazar. Bu yazının ardından Biberyan, bir dizi kaleme almıştır. Bunların sonucunda, Nor Lur gazetesi 15 Mart 1946’da Biberyan’ın yazıları nedeniyle bir tehdit mektubu alır ve mektupta üniversite öğrencilerinin Nor Lur matbaasına da Tan’a yaptıklarının aynını yapacaklarını yazılıdır.2 Aynı dönemde Nor Lur ve Nor Or hükümetin en yakından takip ettiği Ermenice gazetelerdir ve haklarında arka arkaya raporlar tutulmaktadır.

  • Böyle bir ortamda, Ermenice siyaset yapmaya çalışmak önemli bir cesaret değil midir?

Burada söylediğiniz önemli. Ermenice siyaset yapmak... Nor Or etrafında toplanan insanlar [Aliksanyan, Pehlivanyan, Keçyan, Vartan İhmalyan (Konya 1913- 1987 Moskova), Jak İhmalyan (Istanbul 1922- Moskova 1978)], aktif bir siyaset hayatına sahiptir. Dr. Hayk Açıkgöz anılarında, 1941’den başlayarak sol siyaset literatürü ile ilgilenen bir grup Ermeni genç ile tanıştığını yazar. Nor Or’un yayın hayatına başlaması, siyaseten aktif olan bu insanların sözlerini başka yerde duyuramadıklarıyla da ilgili olsa gerektir ve bu notun düşülmesi önemlidir. Ve sorunuzun ikinci kısmına gelirsek, tabii ki böyle bir gazete çıkarmak cesarettir. Devletin haklarında tutturduğu raporları, diğer Ermenice gazetelerle girdikleri tartışmaları [özellikle de Marmara’nın o zamanki genel yayın yönetmeni Suren Şamlıyan ile], 1946 Aralık ayında Sıkıyönetim kararıyla toptan kapatılan tek Ermenice gazete olduğunu da düşünürsek, Nor Or’un nasıl bir cesaret ürünü olduğunu daha iyi anlarız. Özellikle de Aram Pehlivanyan’ın yazıları Nor Or’da çok dikkat çekicidir.1947 yılında Avedis Aliksanyan, Aysor gazetesini çıkarmaya başladığında, ilk editöryal yazısında Nor Or’un kapatılmasıyla ilgili “mecburi sessizliğe” dair maalesef bir şey yazamayacağını yazdı. Buna rağmen bir gazete çıkarmaya devam ettiyse de, bu da ancak bir yıl sürebildi. Bu gazete de Biberyan’ın, Zahrad’ın, Haygazun Kalustyan’ın, Hermon Araks’ın, Yervant Gobelyan’ın ismini görüyoruz, Pehlivanyan’ın ise sadece şiirleri yayımlanıyor. Örneğin Aysor’da Zaven Biberyan, Fransa’da Nazilere karşı direnişin örgütleyicilerinden Misak Manuşyan anısına bir yazı yayımlamıştır.3

  • Ermeni toplumunun genel olarak gazeteye bakış açısı nasıl?

Sayısal verilere maalesef ulaşamadım. Ancak şunu varsayabiliriz, bir haftalık gazete, bir yıl içinde günlük gazete olmaya karar veriyorsa, bunun en azından okunurlukla bir ilgisi olmalıdır. Savaş sonrası Türkiyesi’nde böyle bir cemaat gazetesinin büyük bütçeleri olamayacağını da varsayarsak... Tabii dil meselesi de önemli, çünkü İstanbullu cemaat o tarihlerde gündemi çoğunlukla Ermenice gazeteler üzerinden takip ediyordu. Bir de, sözlü tarih görüşmelerinde insanların Nor Or’u hatırladıklarına tanık oldum.

  • Nor Or, sonraki döneme de ilham veren bir tecrübedir diyebilir miyiz?

Nor Or, soykırım sonrasında ilk nesil Ermeni entelektüellerinin bir araya geldiği ve fikirlerinin berraklık kazandığı bir okul olmuştu. Aysor’un (Bugün) da kapanmasından sonra Ermeni entelektüellerinin içinde yetiştikleri toplumla bağlantısı yeniden kesildi. Hapse atılmaları, siyasi aktiviteleri, gazetelerinin kapatılması sonucu 1950’li yıllarda bu insanların çoğu ülkeyi terk etti. Aralarından sadece Zaven Biberyan geri döndü. 1915’den sonra 1950’ye gelindiğinde ikinci kez Ermeni toplumu entelektüellerinin önemli bir bölümünü kaybetmişti ve aslında bu 1990’lı yıllara kadar da bu tür bir ekolün yeniden oluşamadığını görüyoruz. Nor Or kuşağı, o zamanlar da pek moda olan “kardeşlik” meselesiyle sınavını vermişti. Ancak ödenen bedeller ve o fikirsel miras, ne yazık ki, bizlere pek ulaşamadı, bu bizler için önemli bir kayıptır.

________________________________________________________________________________

1 Ayşe Günaysu’nun yazısı, bu durumun en uç örneğini verir. Türkiye Komünist Partisi’nin Politbüro üyesi, TKP’lilerin o zaman “Ahmet Saydan Yoldaş” olarak tanıdığı Ermeni şair, gazeteci, yazar Aram Pehlivanyan’ın ölümü üzerine TKP Merkez Komitesi’nin 13 Aralık 1979 tarihli “Duyuru”sudur. “TKP Leninci savaş erlerinden birini yitirdi. Türkiye işçi sınıfının yiğit evladı, TKP MK politik Büro üyesi Ahmet Saydan yoldaş, ağır bir hastalıktan sonra 62 yaşında gözlerini dünyaya yumdu”, diye başlayan duyuruda, ne onun gerçek isminin Aram Pehlivanyan olduğundan, ne zamanının önde gelen Ermeni edebiyatçı ve aydınları arasında yer aldığından, yayınlanan Ermenice şiir kitabından, Ermenice siyasi gazete ve dergi yayıncısı ve yazarı olduğundan bahsediliyordu. Üstelik ne de bu gazetelerde kimi Türk basınındaki Ermeni karşıtı milliyetçi tutuma karşı mücadele eden yazıları da nedeniyle hapse girdiğinden söz ediliyordu. “Ahmet Saydan Yoldaş”ın “Marksizm-Leninizme, proletarya enternasyonalizmine” bağlılığının bol bol övüldüğü, “bütün partili yoldaşlara, ailesine ve yakınlarına baş sağlığı” dilendiği ve “derin acıları”nın paylaşıldığı duyuru, belli ki, Aram Pehlivanyan’ın anısına değil, Ahmet Saydan Yoldaş’ın ölümü vesilesiyle Türkiye’de o dönemde kitleselleşme hamlesi içinde olan TKP kadro ve sempatizanlarına yönelik ajitasyon amacı ile yazılmıştı. Bunu anlayabilmek için, Aras Yayıncılık tarafından yayınlanan “Özgürlük İki Adım Ötede Değil – Aram Pehlivanyan, Şiirleri ve Yaşamı” adlı kitabın 104-105. sayfalarındaki duyurunun tam metnine bir göz atmak yeter.

Bkz. http://www.hyetert.com/yazi3.asp?Id=203&DilId=1

2 Nor Lur, 19.3.1946

3 Zaven Biberyan, “Haghtanagen Yergu Kayl Heru: Manuşyani Hishadagin” (Zafere İki Adım Kala: Manuşyan’ın Anısına), Aysor, 2.8.1947

Kategoriler

Şapgir