CHP’li Muharrem İnce’nin “Atatürk olmasaydı adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu” sözlerine İstanbullu bir ‘Yorgo’dan yanıt geldi.
EMRE ERTANİ
emreertani@agos.com.tr
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, 10 Kasım’da Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle Eminönü Yeni Camii’nde okutulan mevlit sonrası yaptığı açıklamada “Atatürk olmasaydı, bu ülkenin kurtarıcısı olmasaydı, bugün hareket edenlere şunu söylüyorum; adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin olmazdı. Adınız Dimitri olurdu, Yorgo olurdu. Bunları doğru bilmeleri lazım” dedi.
Galata Rum Okulu Vakfı’nda yöneticilik yapan Yorgo Demir, İnce’nin açıklamalarını “Sırtını halkına dayadığı bir işle meşgul olan Muharrem Bey, siyasi ahlak değerleri ve nezaketten yoksun bir refleksle kendi vatandaşlarına saygı duymak bir yana, onları hiçe sayıyor, küçümsüyor” sözleriyle yorumladı.
‘DİMİTRİ VE YORGO’LAR, HASAN, HÜSEYİN OLDU’
İnce’nin sözlerinin hukuki bağlamda değerlendirildiğinde azınlıkları hâlâ ‘yabancı’ olarak gören zihniyetin devam ettiğinin altını çizen Demir, şöyle devam etti: “Ne ironidir ki, İnce’nin bahsettiği bu coğrafyada her zaman var olan Dimitri ve Yorgo’lar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında özellikle Pontus’ta (Trabzon ve çevresi) hayatları tehdit altındayken; Hasan, Hüseyin isimlerini almak zorunda kalıp asimile olmuş ya da katledilmek suretiyle bu coğrafyadaki varlıkları tamamen silinmiştir. Tıpkı Ermenilere Anadolu’da, Yahudilere Trakya’da ve diğer Müslüman/gayrimüslim başka halklara günümüze kadar uzanan süreçte reva görülen mezalim gibi.”
İnce ve benzeri politikacıların modası geçmiş bir millet-milliyet ve Atatürk ajitasyonuyla etnisiteyi enstrümanlaştırıp kendi vatandaşını aşağılayarak siyaset üretmesinin Türkiye’nin gerçeği olduğunu söyleyen Demir, şöyle devam etti: “Bu ülke insanının artık bu söylemlere prim vermemesi ve ulusallığın üzerinde bir siyasi anlayış benimsemesi lazım acilen. Nitekim Türkiye’nin beşeri yapısının heterojenliği bunu bize dayatıyor da.
Böylece Muharrem İnce gibi politikacılar da Türkiye’de farklı etnik kökene ait insanların yaşadığının farkına varıp onları ayrıştırıp ötekileştirmeksizin, hak ve hukukunu savunmak adına Meclis’te bulunduğunu idrak edeceklerdir. Bir siyasetçinin varoluş sebebi halkıdır. Hele bir de söz konusu Türkiye gibi etnik yapısı homojen olmayan bir toplum ise, ana kriter milliyet değil; vatandaşlık kavramı olmalıdır.”