Konferansa Patrik Şnorhk Kalustyan’ın Anadolu Ermenileri üzerine yaptığı sınıflandırma ve Müslüman Ermenilerin bu sınıflandırmadaki yeri üzerine bir sunumla katılan Avedis Hadjian, New York’ta gazetecilik yapıyor. 2011’den beri Müslüman Ermenilerle görüşmek için Türkiye’yi gezen Hadjian, bu görüşmeleri topladığı ‘A Secret Nation: The Hidden Armenians of Turkey’ [Gizli Bir Ulus: Türkiye’nin Saklı Ermenileri] isimli kitabını 2014’te yayımlamaya hazırlanıyor. Hadjian’la Patrik Şnorhk’u ve Müslüman Ermeni kimliğini konuştuk.
SEVAG BEŞİKTAŞLIYAN
besiktasliyan@agos.com.tr
-
Patrik Şnorhk Kalustyan ve onun yaptığı sınıflandırma, neden bu kadar önemli Ermeni toplumu için?
Patrik Şnorhk, ömrünü Soykırım’dan sonra Türkiye’de kalan Ermeni nüfusunu bir araya getirmeye vakfetmiş bir insandır. Kardeşlerini hastalıktan dolayı kaybetmesinin ardından, Yozgat’ın İğdeli Köyü’nde annesi ve kendisi dahil 70 Ermeni kalır. Bu parçalanmayı bildiğinden Anadolu’daki Ermeni çocukları ve gençleri İstanbul’da toplayabilmek için büyük çaba sarf etmiştir. Birçoğunun eğitim almasını sağlayan kişi odur.
Batı Ermenileri olarak anılan Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi Ermeni bölgelerindeki Ermeni nüfusunun gerçeğini anlamak için Patrik Şnorhk’un sınıflandırması çok önemli. Kendisi Soykırım’dan sonra bölünen ve parçalanan Ermenileri isabetli bir şekilde gruplamıştır.
-
Bir dönem medyada da çok yer alan ve sizin de sunumda bahsettiğiniz Patrik Şnorhk’un Müslüman bir kardeşi olduğu meselesinden hareketle diyebiliriz ki, Patrik Müslüman Ermenilerin varlığından haberdar. Fakat neden sınıflandırmasında onlara yer vermiyor sizce?
O dönemde bu pek konuşulması kolay bir konu değil elbette, fakat şimdi de görüyoruz ki, Kilise’nin bu konudaki duruşu halen sert. Çünkü özellikle Türkiye’de bir Hıristiyan Ermeni İslam’a ihtida ettiyse, bu sadece din değiştirdiği anlamına gelmiyor, bu aynı zamanda Ermeni kimliğini de terk etmesi de demek. Patrik Şnorhk’un algısı da bu yönde.
-
2011’den beri Anadolu Ermenileriyle görüşmek için Türkiye’yi dolaşıyorsunuz. Müslüman Ermeniler kendilerini nasıl tanımlıyorlar?
Sadece birkaçı açıkça Ermeniyiz diyebiliyorlar. Bazıları Ermeni atalarının varlığı kabul ediyor, fakat artık kendilerini dedelerinin mesafe koyduğu bir milletten hissetmediklerini söylüyor. Bunun tek bir sebebi var, kimliklerini tamamen açıklayamıyorlar. Çünkü kimlikleri, komşularının ve diğerlerinin günah dolu tarihini o insanlara hatırlatıyor. “Gizli” veya Müslüman bir Ermeni olmak, niteliklere sığmayan bireysel bir tecrübe.
-
Sizce Müslüman Ermenilik, bir kimlik sorunu mu, yoksa başlı başına bir kimlik mi?
Şart gibi ağır bir kelime kullanmak istemiyorum ama her kimliği taşımak için bazı gereklilikler vardır. O kimliğe sahip olmak için belirli sadakatlere, bakış açılarına ve tarih bilgisine sahip olmanız gerekir. Yani ait olduğunuz kimliğin kültürüne hakim olmalısınız. Örneğin Japonya’da doğmadım ve Japonca bilmem, bu yüzden de “ben Japonum” diye iddia etmem çok saçma olur. Eğer siz, “ben şuyum” diyorsanız, evet osunuzdur ama bu tüm gerçekliği yansıtmaz.
Bu noktada, milli, ulusal, ırksal veya dini bir kimlikten bahsetmiyorum. Renginin ne olduğu, ırkı, kanında ne aktığı beni hiç ilgilendirmez. İyi et yemek için kuzunun cinsine bakmanız gerekir veya iyi süt almak istiyorsanız, ineğin ırkı sizin için önemlidir. Fakat insanlar için kan, ırk ve genetiğin hiçbir önemi yoktur. Bu sebeple, benim için önemli olan kültür. Etnik olarak Ermeni olmayan ve Ermeni aileleri tarafından evlatlık alınmış arkadaşlarım var, Ermeni okullarına gitmişler ve en az benim kadar Ermeniler. Çünkü burnunuz büyük veya anneniz/babanız Ermeni diye Ermeni olamıyorsunuz, ortak bir geçmişi hissetmeniz ve büyük amaçları olan, aynı ruhla sahip çıkabildiğiniz ortak bir geleceği istemeniz gerekir.
-
Peki Müslüman Ermenilere, Diaspora’nın ve Ermenistan’ın bakışı nasıl?
Bu sorunun tek bir cevabı yok elbette ki, çünkü ne Diaspora’da, ne de Ermenistan’da bu konuya dair tek bir bakış açısı yok. Fakat genel algı üzerine konuşacak olursak, Müslüman Ermeniler kavramına dair buralarda kuvvetli bir direnç olduğunu biliyorum. Fakat aynı zamanda, özellikle genç nesilde Müslüman kardeşlerini kabul etme eğilimi de giderek artıyor. Bu sürecin yavaş yürümesi çok normal, çünkü biz Diaspora Ermenileri, çok yakın bir zamana kadar tarihi Ermeni bölgelerinde hiç Ermeni kalmadığını zannediyorduk ve şimdi öğreniyoruz ki, bu bölgelerde halen birçok Ermeni var.
Bahsettiğim direncin iki kaynağı var. Birincisi Müslüman Ermenilerin din değiştirmiş olması ve yeni kimliklerine bağlılıkları. Diğer neden ise Batı’dakinin aksine dini kimliğin halen bu bölgede büyük bir belirleyici olması. Diaspora’da “Müslüman olmasının hiçbir önemi yok” tepkilerini çok daha kolay alırken, Türkiye ve Ermenistan’da bu cevabı almak o kadar kolay değil hâlâ.
Türkiye’yi bir aile üzerinden okumak
Görüştüğüm bir kişi, Ermeni atalarının olduğunu DNA testi sayesinde öğrenmişti. Mütedeyyin bir Müslümandı kendisi, bu sonuç onu şok etmiş. Soyun babadan geldiğine inandığından bu durumu kabul etmiş ve sahiplenmiş. Babasının dedesinden gelen Ermeni kimliği hakkında bir şeyler öğrenmeye çabalıyordu. Türkiye’nin demografik yapısının doğal bir sonucu olarak etnik olarak karışık bir aileye sahipti. Görüştüğümüz iki gün boyunca aileden farklı insanların Ermenilik haberine nasıl farklı tepkiler verebildiklerini gözlemleme şansı buldum. Türkiye’nin böyle bir duruma karşı vereceği tüm tepkileri bu aile üzerinden okuyabiliriz.Genç oğlu, babası Müslüman olmaya devam edebileceğini söyleyene kadar bu durumu kabullenmekte çok zorlanmış. Kardeşi bariz şekilde çok mutsuzdu, kendini “teskin edecek” şeyler arıyordu. Bir yerde, Çeçenlerin savaşçı gene sahip olduklarını okumuş, bana Ermenilerde böyle bir gen olup olmadığını sordu. Halası, gayet heyecanlıydı, fakat Ermeni olduğunu “normal bir şeymiş gibi” söylüyor olmasına arkadaşları çok şaşırıyordu. Birçok Ermeninin Hıristiyan olduğunu öğrenince o da çok şaşırdı. Bu konuda bir fikri yoktu. 30’lu yaşlarındaki kuzeni de çok mutluydu ve Ermeniler hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordu. Daha önce bunun doğru olacağına inanmıyormuş, fakat şimdi ne olacağını görmek istediğini söylüyor. Kafkas göçmeni Müslüman Gürcü olan anne tarafından kuzeni ise ateşli bir Türk milliyetçisi. Bunu bir etnik köken olarak kabul edeceğini, fakat dünyaya ve Ermenistan’a bakışının değişmeyeceğini belirtiyor.
Patrik Şnork’un Anadolu Ermenileri sınıflandırması
“a. Bilinçli bir şekilde ve isteğiyle İslam’a ihtida eden Ermeniler. Ermeni ulusuyla bağları koparmışlardır ve Türklerin arasında yaşarlar. Bu grupta yaklaşık 1 milyon insan vardır.
b. Üç kuşak önce İslam’a ihtida etmiş ve Kürt aşiretlerinin yapısı benzer şekilde gruplaşmış Ermeniler. Onların arasında yaşarlar, fakat onlara karışmaktan kaçınırlar. Patrik’e göre Erzurum Hınıs’ta şartlar izin verdiğinde Ermeni Kilisesi’ne geri dönecek olan 100 aile vardır.
c. İsteği dahilinde veya zorla İslam’a ihtida etmiş olan ve kendini halen Ermeni hissedenler. Zamanında İstanbul’a yerleşmişlerdir. Nüfus cüzdanında yer alan din hanesini Müslüman’dan Ermeni’ye çevirmek için mahkemeye başvuruyorlar.
d. Bugün İstanbul’daki Ermeni toplumunun en büyük parçasını oluşturan, Anadolu köylerinden [kavarahay] gelen, somut ve görünmez baskılara rağmen Ermeni kalan saf Ermeniler.”
(1980’de Kudüs’te yaptığı bir konuşmadan)