Onur Koçyiğit, Sel Yayıncılık’tan çıkan John Steinbeck’in ‘Tatlı Perşembe’ kitabını yazdı.
ONUR KOÇYİĞİT
Küçük bir kasabanın birkaç sokağı, bir genelev, bir bilim insanı, birkaç aylak arkadaş, bolca sert içki. Bir roman yazmak için bu kadar şey yeterli midir? Steinbeck’in ‘Tatlı Perşembe’si, bu soruya cevap olabilir. Oldukça ilginç karakterlere sahip bir romandan söz ediyoruz. Doc, deniz hayvanları ile ilgilenen bir bilim insanıdır ve Sardalye Sokak’ta, Batı Biyoloji Enstitüsü’nde çalışmaktadır.
Tatlı Perşembe John Steinbeck Çeviri: Dost Körpe Sel Yayıncılık 263 sayfa. |
Askerden döndükten sonra, deniz hayvanları ile ilgili bir makale yazmaya girişir. Mac, Doc’ın en yakın arkadaşı, sokağın ise “akil” ağabeyidir; Flophouse Palas adında, işsiz güçsüzlerin kaldığı, gayet pis ve harabe bir pansiyonun bütün işleri onun denetimindedir. Herkes onlardan akıl alır; Doc’ın Mac’ten farkı biraz parası olması ve herkese borç para verebilmesidir, hiçbirini tekrar alamasa da. Fauna, ablasının ölümünden sonra kasabaya gelip yerleşmiş ve kendisine miras kalan Bear Flag genelevinin işletmeciliğini yapmaktadır. Genelevi, mesai saatleri dışında, bir tür ‘hanımefendi yetiştirme enstitüsü’ne çevirmiş ve çalışanlarına ‘kadın olmayı’ öğretmektedir. Duvarındaki bir mantar panoda, sarı altın yıldızlar vardır; her yıldız, genelevden evlenerek ayrılan ‘iyi huylu fahişeleri’ temsil etmektedir.
‘Değişmek gitmek gibiydi’
2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, Monterey’in Sardalye Sokağı’ndaki birçok erkek askere alınır. Savaştan önce bir aile gibi yaşayan sokağın sakinleri, savaşla parçalanır. Hikâye böyle başlıyor zaten. Savaş bitip mahalle sakinleri eve dönünce, eski hayatlarına dönmeye çalışıyorlar. Tahmin edileceği gibi, bu pek de mümkün olmuyor: “Her şey değişmişti. İnsanlar ya gitmiş ya da değişmişlerdi, ki değişmek gitmek gibiydi neredeyse” diyor anlatıcımız.
Gidip dönenlere, bir de sokağa yeni yerleşelenler ekleniyor. Bakkalı satıp giden Çinli Lee Chong’un yerine Joseph and Mary Rivas adında birisi gelmiş ve işletmeyi devralmıştır. Nereden geldiği belli olmayan ve işsiz olduğu için Fauna’nın genelevinde çalışmaya başlayan Suzy de bunlardan birisi.
Suzy’nin gelişi kasabanın bütün insan ilişkilerini yeniden düzenlemesine neden oluyor. Zira Suzy, genç ve güzel bir kadın. Maskülen davranışları, erkekleri ondan uzak tutsa da Fauna’nın Suzy’e baktığı yıldız falında Doc ile evleneceğini görmesi, işlerin daha da karmaşık bir hale gelmesine neden olur. Artık Doc ile Suzy arasında bir ilişkinin başlaması için bütün Sardalye Sokak, Flophouse Palas ve Bear Flag üyeleri kolektif bir çalışma içindedir: Doc ve Suzy’i evlendirmek!
Steinbeck, Tatlı Perşembe’de yukarıda özetlediğim hikâyeyi gayet eğlenceli bir dille anlatıyor. Klasik bir ‘çöpçatanlık’ eylemini, olabilecek en yüksek düzeyde, edebiyatın kılıçlarını kuşanarak yapıyor. Öyle ki, kitap bir aşk eksenine kayıyor gibi görünse de esas meselesi, kişinin öznel olan üzerindeki tahakkümünün açığa vurulması.
Steinbeck’in Nobel ödüllü bir yazar olması bir yana, onun hakkında kalem oynatmak birçok nedenle çok zor. Sizi bir tarafa yönlendirmeye çalışırken, esasında çok başka bir şey anlatmak istiyor ve bunu da büyük bir özenle yapıyor. Kurgunun gerçeğe en yakın olduğu mesafede duruyor Steinbeck’in anlatısı ve kitap yayımlanalı 60 yıl olsa da hâlâ güncelliğini koruyor. Hem aşk romanlarını herkes sever!