Türkiye, Suriye, Ürdün ve İsrail’de yurtlarından uzakta yaşamını sürdüren Çerkesler 19. yüzyıldaki kara lekeyi, Çerkes Soykırımı’nı her yıl 21 Mayıs günü anıyor ve adalet çağrısında bulunuyor. Yeni kuşak Çerkeslerin temsilcisi Kafkasya Forumu ile 21 Mayıs'ta Agos'ta bir araya geldik.
FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr
19. yüzyılda Kuzeybatı Kafkasya bölgesinde yaşayan çok sayıda insan uzun Kafkas Savaşısonrası yerinden edildi. Bölgenin yerli halkı Çerkeslersavaşın galibi Rusya tarafından anavatanlarından sürgün edilerek etnik temizliğe ve soykırıma maruz bırakıldı. Bugün Türkiye, Suriye, Ürdün ve İsrail’de yurtlarından uzakta yaşamını sürdüren ve sayıları milyonları bulan Çerkes 19. yüzyıldaki bu kara lekeyi, Çerkes Soykırımı’nı her sene 21 Mayıs günü anıyor ve adalet çağrısında bulunuyor.
Türkiye’de yaşayan iki genç Çerkes, Kafkasya Forumu üyesi Kuban Kural ve Mert Selek ile 21 Mayıs günü bir araya geldik. Kafkasya Forumu bir yandan Çerkes diasporasının yaşadığı her ülke için siyaset üretirken aynı zamanda tüm Kafkasya bölgesi için kafa yoran bir oluşum. Bölgedeki insan hakları ihlallerini gündeme taşıyorlar ve 2006 yılından bu yana da soykırım sebebiyle, Rusya’nın Soçi kentinden gerçekleştirilecek olan olimpiyatlara yoğunlaşmış durumdalar. Diğer taraftan da Türkiye’deki demokratikleşme adımlarına da ‘Yeni Anayasa Platformu’, ‘Çözüme Evet’ gibi oluşumlar aracılığıyla katkıda bulunmaya çabalıyorlar.
Önce göç sonra sürgün dendi
Kubal Kural: “Barış sürecine ama demeden yaklaşıyoruz. Silahlar sussun ve siyaset konuşsun. Kürt halkının mücadelesi demokratikleşme adına Ermeniler, Çerkesler ve diğer halklar için de yeni yollar açacak.” Mert Selek: “Türkiye’de bugüne kadar ulus-devlet mantığıyla yaşadık. Halklar tek tipleştirilmeye çalışıldı, asimile edildi ve birbirlerinin kültürüne uzak, kopuk yaşadılar. Ne yazık ki mutluluklarımızı paylaşmamıza izin verilmedi. Ancak acılarımız üzerinden birbirimizi tanıyabiliyoruz. Çerkeslerin Ermeni Soykırımı, Ermenilerin de Çerkes Soykırımı anmalarına katılıyor olması bu açıdan çok önemli.” |
Çerkes Soykırımı Türkiye için çok fazla geçmişi olan bir söylem değil, soykırım ifadesi yerine kullanılan kavram uzunca bir dönem ‘sürgün’ oldu. Ancak Türkiye’de soykırım ve sürgün kelimelerinin yarattığı korku ve oldukça ‘mesafeli’ bir yaklaşım sürgün tabirine bile izin vermemiş. Bugün gelinen noktada Çerkes Göçü olarak başlayan, yaşanan trajediyi konumlandırma çabası 2009 yılında Kafkasya Forumu’nun çabalarıyla ne göç ne de sürgün ilk defa Çerkes Soykırımı olarak anıldı. Kural ve Selek 2009’un önemine dikkat çekerek “belki de öncü olduk, evvelden sürgün olarak dillendirilen bu büyük trajedi diğer kurumlar tarafından da soykırım olarak ifade edilmeye başlandı” diyor.
Sürgün ve soykırım kelimeleri arasındaki keskin fark Türkiye’deki yeni ve eski kuşak Çerkesler arasında, meseleye yaklaşım açısından bir fark olduğu çağrışımı yapıyor. Kuban Kural’a göre “Cumhuriyetin tek tipleştirme ve asimile etme politikalarından” kendini sıyırıpkimliğini koruyabilmiş Çerkes çok az, ayrıca Çerkeslere her daim bu topraklarda ‘misafir’ oldukları hatırlatılmış, beğenmiyorsan git denilmiş. Bu ortamda yaşanan büyük trajedi için zaten mimli olan soykırım kelimesini kullanmak mümkün olmamış.
Soykırımın müsebbibi Rusya ve adalet arayışı oraya yönelik, Soçi’deki olimpiyatlara tepki de bu sebeple. Ancak Çerkeslerin Türkiye’den talepleri yok değil ve bu açıdan Kafkasya Forumu’ndaki yeni nesle kulak kesilmek gerekiyor. Öncelikle anadil eğitimi ve Çerkes dillerinde soyadı en çok önem verdikleri konular. Kural “Çerkes kimliğinin bu ülkede yaşayabilmesi çok önemli ve bu iki konu bu açıdan elzem” diyor. Adigece ve Abazaca gibi diller tamamen yok olma tehlikesi altında. Ama Kural ve Selek için “bu talepler gerçekleşse bile ancak vatandaşlık tanımının değişmesi ile anlam kazanacak.” (EE)