Milliyet gazetesinde Derya Sazak’ın ardından okur temsilciliği görevini üstlenen Belma Akçura, Cumhurbaşkanlığı Köşkü içerisinde bulunan Müze Köşk’ü ‘Ankaralılar Atatürk’e hediye etti’ ifadesine, ‘Gerçek sahibi Kasapyan ailesidir’ diyerek itiraz eden okurların görüşünü bugünkü okur temsilcisi köşesinde ele aldı.
Akçura konuyu Ombudsman adlı köşeye şu şekilde taşıyor;
Türkiye’nin kendi tarihiyle yüzleşmesi üzerine son birkaç yıldır düzenlenen toplantılarda tarihçiler genellikle iki konuya dikkat çekmekte: Birincisi her ülke kendi tarihinin hafızasını oluşturur. İkincisi milli kimliklerimizin oluşmasında bu tarihin rolü büyüktür. Dolayısıyla geçmişe ait birbiriyle çelişkili, zıt hafızaları ortak toplumsal bir bilince dönüştürme çabası yüzündendir ki; bugün gerçek, inandırıcı, objektif çalışmalara olan ihtiyacımız giderek artıyor.
Cumhurbaşkanlığı Köşkü içerisinde bulunan Müze Köşk gibi...
Milliyet Ankara Haber Müdürü Serpil Çevikcan, 10 Kasım’da, “O günkü gibi” başlıklı yazısında Atatürk’ün uzun süre yaşadığı Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün içindeki bu Müze Köşk’ü kaleme aldı. Ancak Çevikcan’ın yazısında “1800’lerin sonunda inşa edilen, kendi halinde bir bağevini hediye eder Ankara halkı Atatürk’e” yönündeki ifadesi bazı okurlarımızın gözünden kaçmadı.
Köşkün gerçek sahibi
Sedat Öktem adlı okurumuz “Sayın Çevikcan’ın yazısını severek okudum ve oldukça değerli bilgiler var. Ancak “Kendi halinde bir bağevini hediye eder Ankara halkı Atatürk’e” tartışmalı bir ifadedir. Köşk’ün 1915’te tehcir edilen Ermeni Kasapyan ailesinin mülkü olduğunu bilmiyor olmanız mümkün mü?” diye soruyor. Milliyet gazetesinin sıkı takipçilerinden Prof. Dr Baskın Oran da Kasapyanların köşkü hiç kimseye satmadığını belirterek şöyle diyor: “Devlet, bütün Ermeni malları gibi bu köşke de el koydu ve zamanı gelince kendileri veya ederleri sahiplerine geri verilecek, dendi ama bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. 1919’dan itibaren Ermenilerin arkada bıraktığı birçok mal eşraf tarafından fiilen işgal edildi veya açık artırmayla satıldı. Bulgurluzadeler bu şekilde almış olabilirler. Bu el değiştirme ve tapu alma meselesini tespit edemiyoruz çünkü 1983 ve 2001’de çıkarılan iki genelgeyle, 6 Ağustos 1924 tarihinden önceki tapu kayıtlarının gösterilmesi yasaklandı. 2006’da da MGK’da ulusal güvenlik gerekçesiyle yasaklandı. Haberinizde gerçekte köşkün tehcir edilen bir Ermeni ailesine ait olduğu ve el konulduğu bilgisine de yer vermeliydiniz”
‘Torun Köşk satılmadı’
Yazar İpek Çalışlar da konuya ilişkin düşüncesini şu sözlerle dile getiriyor: “Ev zaten Kasapyan bağ evi olarak anılıyordu. Yıllar geçince bu gerçek unutuldu. Çankaya köşkünün Bulgurluzade Rıfat Efendi tarafından satın alındığı yazıldı çizildi. 2007 yılında Kasapyan ailesinin torunu Edward Çuhacı ‘Çankaya köşkünü Kasapyan ailesi hiç kimseye satmamıştır’ dedi. Ağustos 1915 yılında tüm aileyi sürgüne sevk etmişler, aile Ankara’dan İstanbul’a kaçırmıştır.”
Çevikcan’ın açıklaması...
Serpil Cevikcan’ın Okur Temsilcisi’ne gönderdiği açıklamada Atatürk’ün ölüm yıldönümü nedeniyle, Çankaya Köşkü yerleşkesinin içinde bulunan Müze Köşk’ü kaleme alırken, köşkün tarihini anlatmayı değil, Atatürk’ün yaşadığı bu çok özel mekânı tanıtmayı amaçladığı anlaşılıyor: “Amacım Atatürk’ün, yaşamı boyunca kesintisiz olarak en uzun süre kaldığı evin ruhunu yansıtmak, Köşk’ün genç Cumhuriyet’le ve Atatürk’ün özel yaşamıyla özdeşleşen atmosferini aktarmaktı. Bu nedenle bir zamanlar sıradan bir bağevi olan bu mekânın tarihine ilişkin tartışmaları yazmadım. Ayrıca kimi kaynaklar, Kasapyanlar’ın bağevine tehcir sonrası el konulduğunu yazmakta ancak bunu doğrulamayan kaynaklar da var. Köşk’ün dönemin Ankara Müftüsü Rıfat Hoca’nın (Börekçi) girişimiyle, Ankara Belediyesi tarafından Bulgurluzadeler olarak anılan o günkü sahipleri Mehmet ve Rıfat Bey’lerden, 4 bin 500 liraya satın alındığı ve Atatürk’e hediye edildiği ise zaten kayıtlara geçmiştir.”
‘Köşk için araştırmak şart’
Tarih Vakfı eski Başkanı Orhan Silier de konunun “Ankaralılar hediye ettiler” diye geçiştirilemeyeceğini belirtmekle birlikte, Çevikcan’ın açıklamasına yakın bir açıklamada bulunuyor: “Bu taşınmazlar hakkındaki iddiaları araştırmadan, tapu kayıtlarına bakmadan aleyhte veya lehte bir kesinlik kazandırmak mümkün değil. Benzer durumda olan araştırılması gereken binlerce bina var. Bu köşkte bunlardan biridir.
Ombudsman notu:
Siyaset bilimcilerle tarihçileri buluşturan şey; unutmanın ya da unutturmanın toplumsal hafızaya yapılabilecek en büyük kötülük olduğu, hatırlatmanın ise öç almak olmadığıdır. Dolayısıyla bugünkü değerlerle tarihi elbette yargılayamayız ama köşkün ilk sahibinin Ermeni bir aile olduğunu ifade etmek, bunu görmek, yok saymamak önemlidir. Ancak Köşkü Ermeni Kasapyan ailesinin satmadığı, el konularak Bulgurzadelere geçtiği iddiası halen belli ki araştırmaya muhtaç bir konudur. Buna da biz değil, tarihçiler karar verecektir.
BELMA AKÇURA / okur@milliyet.com.tr , bakcura@milliyet.com.tr