İzmir’e ilk gelen Ermeniler, Kadifekale semtinde, şehrin amfi tiyatrosunun yukarısında, sonraki Türk mahallesine yakın bir alanda yerleşerek bir şapel ve mezarlık kurdular. 1500’lere doğru bu tepelerden ayrılan Ermeniler, kentin merkezine, Kervan Köprüsü’nün çıkışına yerleşip bir Ermeni Mahallesi kurdular. Burası ileriki tarihlerde Haynots (Ermenilerin Yeri) olarak adlandırılan ünlü Ermeni Mahallesi olacaktı.
ZAKARYA MİLDANOĞLU
zakaryamil@gmail.com
Yüzbinlerce insan topyekûn çıldırmış, aklını yitirmiş olmalıydı ki, doğup büyüdükleri mahalleyi, vaftiz oldukları, evlendikleri kiliseleri, dirsek çürüttükleri okulları, binlerce kitabın, elyazmasının yer aldığı kütüphanelerini, derneklerini, matbaalarını, işyerlerini, mezarlıklarını yakıp yıksınlar.
1922 İzmir yangını hakkında pek çok araştırma, makale, belge yayımlandı. Dönemin yetkilileri, yazarları da anılarında bu yangın hakkında yazdılar. Devletin kalıplaşmış resmi tezi İzmir yangını için de kullanıldı. Gerçek niyeti gizlemek için yalan üzerine yalan söylendi. Düşmanlık, nefret, kin tohumlarına bir yenisi eklendi.
Aradan doksan yıl geçti. Milli Savunma eski Bakanı Vecdi Gönül, bundan birkaç yıl önce bir ifşaata bulundu: “Bugün eğer Ege’de Rumlar yaşamaya devam etseydi ve Türkiye’nin pek çok yerinde Ermeniler yaşamaya devam etseydi, bugün acaba milli devlet olabilir miydik?” Bu açıklama her şeyi fazlasıyla anlatmaya, açıklamaya yetiyordu aslında.
Bu tezlerin sahiplerinin anlayamayacakları başka bir şey de gerçekleşti. Bu topraktan kopartılanlar, gittikleri yerlerde Nor Zumirniya’lar, yani Yeni İzmir’ler kurdular. İzmir ise, geçmişiyle kıyasla çok daha renksiz, kimliksiz, çorak bir yerleşime dönüştü. Bugün düşmanlıklardan medet uman ulusalcı-milliyetçi damarın İzmir’de bu kadar güçlü olmasında, yörenin çok kültürlü tarihini sonlandıran gelişmelerin hiç mi rolü yoktur sizce?
İzmir’in geçmişi, daha ziyade Rum nüfusuyla bilinir; Ermenilerle ilgili bilgiler genelde satır aralarında dile getirilir. Bu dosya, satır aralarına sıkışmış İzmir Ermenilerinin tarihine mütevazı bir büyüteç tutmak, kentin kültürüne ne tür katkılarda bulunduklarının biraz olsun anlaşılabilmesi amacıyla yazıldı.
Ermenilerin şehirde ilk yerleştiği bölgelerden Kadifekale
İstanbul Patriği Mağakya Ormanyan’ın 1912’de yayımladığı nüfus verilerine göre Aydın vilayetinde 28.000 Ortodoks, 2.000 Katolik ve 200 Protestan olmak üzere toplam 27.200 Ermeni yaşamaktaydı. İzmir Ermeni toplumu Osmanlı Devleti’nin sınırlarını aşan bir role sahipti. Kentin ekonomik ve entelektüel hayatına Ermeni katılımı, nüfus oranlarına göre bir hayli yüksekti.
İzmir ve Ermeniler konusunda ilk yazılı kayıtlar Bizans İmparatoru Mihail Paleologos ile Cenovalılar arasında 1261’de İzmir’de imzalanan bir ticaret antlaşmasında yer aldı. Bu belge, Ermeni ticaret adamlarının yüksek vasıflarına vurgu yapıyordu.
Ermeniler İzmir’e nerelerden geldi
İzmir’e ilk gelen Ermeniler, Kadifekale semtinde, şehrin amfitiyatrosunun yukarısında, sonraki Türk mahallesine yakın bir alanda yerleşerek bir şapel ve mezarlık kurdular.
1500’e doğru bu tepelerden ayrılan Ermeniler, kentin merkezine, Kervan Köprüsü’nün çıkışına yerleşip bir Ermeni Mahallesi kurdular. Burası ileriki tarihlerde Haynots (Ermenilerin Yeri) olarak adlandırılan ünlü Ermeni Mahallesi olacaktı. Bu mahalle günümüzdeki İzmir Fuar alanın yer aldığı bölgeyi kapsamaktaydı.
16. ve 17. yüzyılda Celali İsyanları Anadolu ve Kafkasya’yı kasıp kavurduğunda, Nahçivan, Karabağ ve Yerevan’dan bin kadar Ermeni ailesi, canlarını kurtarmak için göç etti ve İzmir’e yerleşti.
17. yüzyılda I. Şah Abbas’ın sürekli ordu kurma girişimiyle Gürcü, Ermeni ve Çerkes çocukları tutsak olarak İran’a götürmesi ve izlediği sürgün politikasından kaçan Ermenilerin bir bölümü de İzmir’e yerleşti.
18. yüzyılda ise Sultan I. Mahmut, Osmanlı-İran savaşlarının en yoğun olduğu dönemde, günümüzdeki Ermenistan sınırları içinde bulunan Aşdarak, Oşagan ve kısmen de Anadolu’nun göbeğindeki Ankara’dan yaklaşık üç yüz aileyi İzmir’e getirdi.
Yine 18. yüzyılda, İsfahan’ın Afganlar tarafından yıkılmasından sonra, 1722’de Yeni Culfa’dan, 1740’a doğru Nahçivan’dan İzmir’e toplu göçler birbirini izledi.
19. yüzyılda ise güvenlik ve geçim derdinde olan Erzurum, Tokat, Kayseri, Tiflis, Bursa, İstanbul, Manisa’dan birçok Ermeni ailesi İzmir’e yerleşti. Anadolu’daki 1894-1896 katliamlarından ve 1909 Adana katliamından kurtulan yüzlerce yetim ve mülteci İzmir’e sığındı. Bu nedenle 1922 öncesinde İzmir’de birçok yetimhane vardı; hayır amaçlı geniş bir örgütlenme ağı mevcuttu.
1845 tarihli büyük İzmir yangınında Ermeni Mahallesi tümüyle yok oldu. 900 evden geriye sadece 37 ev kaldı. İşyerleri, Hıripsimyants Okulu, Surp Isdepanos Kilisesi, arşivleriyle birlikte yandı. İstanbul’dan gönderilen iki mimar, İzmir Ermeni mahallesini yeniden projelendirdi ve Haynots bu projeye göre yeniden ve çok daha modern bir şekilde inşa edildi. Böylece Anadolu topraklarında şehircilik açısından bir ilke imza atıldı.
Uluslararası ticarette İzmirli Ermeniler
İzmir Ermeni toplumu sınıfsal olarak farklı gruplardan oluşuyordu. Gündelik gelirle yaşayan alt sınıflar, genişçe bir ortadirek grubu, daha varlıklı mal-mülk sahipleri ve en üst tabakada da uluslararası ticaretle –manifatura, pamuk, buğday, üzüm vs– uğraşan kesim, Ermeni toplumunun sınıflı yapısı içerisinde yer alıyordu.
16. yüzyıldan itibaren, özellikle 17. yüzyılda İzmir, İstanbul, Venedik, Trieste, Livorno, Marsilya yolu ve Avrupa’nın Atlantik cephesinde Amsterdam, Londra’dan oluşan büyük ticaret ağında Ermeni tüccarlar da yer almaya başladı.
Bu tüccar grubunun başlıca faaliyet alanı ipek ticaretiydi. İpeği üreticiden toplayıp kervanlara taşıyarak, Halep ve İzmir’de takasını veya satışını yapıyorlardı. 16. yüzyılda küçük bir liman şehri olan İzmir, 18. yüzyıl başında Osmanlı topraklarının en büyük ihracat limanı haline geldi ve bunda Ermeni tüccarların çok önemli bir rolü vardı.
Ermeniler aynı zamanda iyi tacirler olarak ithalat ve ihracat alanında çok etkindi. İzmir’e kervanlarla gelen İran İpeği, Ankara keçisi yünü, Anadolu içlerine ait zanaat ürünleri Avrupa’ya gönderilir, oradan da işlenmiş ürünler, kâğıt, çuha, maden alınırdı.
Ermeni tacirler, Osmanlı sınırları dahilinde belli başlı limanlar dışında ticaret yapma yetkisine sahip olmayan Avrupalı tacirler için aracılık ederek ticarete dahil oluyordu.
1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Antlaşmasına kadar İngiliz tüccarlar tarımsal ürünlerin toplanması ve mamul malların iç piyasaya sürülmesinde, sahil kesimde Rumları ve Anadolu içlerine doğru da Ermenileri aracı olarak kullandılar.
İzmir’de, Amerikalı tacirler ve Ermeniler arasındaki ilişkiler de hayli canlıydı. Amerikan gemilerinin getirdiği kahve, şeker, baharat, boya gibi mallar Harput’taki, Erzurum’daki, Van’daki son noktaya Ermeni toptancı, perakendeci, komisyoncu, aracı ve simsarlar aracılığıyla ulaşıyordu.
1890’lı yıllarda İzmir’in ünlü tüccarlarından Garabet Arabyan Efendi, yabancı tacirlerin de desteğiyle özel borsa girişimini başlattı ve Kordon’da bir borsa binası inşa etti.
İzmir’in Basmahane semtinin kurulması ve gelişmesinde de Ermeniler önemli bir rol oynadı. 1790 yılında, Sultan Selim’den basma kumaş dokuma fabrikası kurma izni alan Ermeniler, uzun bir süre bu sektörü tekellerinde tuttular.
Ermeni tacirler Avrupa’da özellikle Londra ve Manchester ile doğrudan ilişki içindeydi. Garabet Ekizyan, Manchester’e giderek 1860 yıllarında B. Babo firmasını kurdu ve onun ardından birçok firma aynı yolu izledi. Böylece Manchester’da önemli bir Ermeni ticaret kolonisi oluştu.
Bütün bu gelişmelerin sonucunda, İzmir ekonomisinde küçük, orta ve büyük ölçekli pek çok Ermeni şirketi etkiliydi. Hovsep Çelebi Yusufyan, Krikor Kuyumcuyan, İspartalıyan Kardeşler gibi mal mülk sahibi zenginler, İspartalıyan, Ekizyan, Yesayan Kardeşler ve Stepan-Dikran İplikçiyan gibi birinci sınıf manifaturacılar, Elmasyan, Tavityan Kardeşler gibi pamuk, buğday, incir, kuru üzüm ticareti yapan pek çok tüccar, İzmir’in ekonomik gelişimine büyük katkıda bulundu. 1922’den sonra şehrin Rum ve Ermeni nüfusunun ortadan kaldırılmasıyla, yörenin ekonomik gelişmişliği de büyük bir darbe yedi.
İzmir Mesrobyan Okulu fen labarotuvarı
Toplum hayatında Ermeniler
1922 tarihine kadar İzmir’de Ermenilere ait, eğitim, yardım, sanat, spor alanlarında faaliyet gösteren 21 kuruluş yer alıyordu.
Hayırsever Ermenilerin bağışlarıyla Aydın, Bayındır, Manisa ve Menemen’de birer okul açan Sünyats Ingerutyun (Sünyats Derneği); zanaat öğrenen eğitimsiz gençlere anaillerini öğretmek için kurulan Mesrobyan Gırtasirats Ingerutyun (Mesrobyan Eğitimsever Cemiyeti); müzik ve diğer sanat dallarında eğitimin gençlik arasında yaygınlaştırılması amacıyla 1874 de kurulan Vahanyan Ingerutyun (Vahanyan Cemiyeti) en önemli dernekler arasındaydı.
Abdülhamit dönemi Ermenilere yönelik katliamlardan kurtulan, ortada kalan yüzlerce yetimin, işsizin, fakirin sığınaklarından biri de İzmir oldu. 1896’da taşradan akın eden ve yardıma ihtiyaç duyan Ermenileri yerleştirmek ve iş sağlamak amacıyla Ağkadakhınam Ingerutyun (Fukaraperver Cemiyeti); 1897’de ise erkek yetimleri eğitmek, gereğinde zanaat öğretmek amacıyla Nersesyan Vorpasirats Ingerutyun (Nersesyan Yetimsever Cemiyeti) kuruldu.
1843’te, Ermeni halkının eğitim alanındaki açığını kapatmak için bir araya gelen birkaç hayırsever Ermeni tarafından Arakadzunyats Ingerutyun (Arakadzunyants Cemiyeti); 1887 yılında, başarılı öğrencileri Avrupa’ya göndererek yüksek tahsil almalarını sağlayarak öğretmen yetiştirmek amacıyla Usumnaser Ingerutyun (Tahsilsever Cemiyeti); 1895’te ise yoksul çocuklara zanaat öğretmek amacıyla Surp Isdepanos bahçesinde Arhesdanots (Atölye) faaliyete geçti. 1861 yılında on hayırsever, amacı fakirlere maddi, ilaç ve tıbbi yardım sağlamak olan Ağkadasirats Ingerutyun’un (Fukaraperver Cemiyeti) kurulmasına önayak oldu.
1880’de Surp Isdepanos Kilisesi bahçesinde bir kütüphane binası inşa edildi. Ünlü pedagog Karekin H. Papazyan tarafından kurulan bu kütüphanenin 15 bin kitabın yanı sıra geniş bir elyazması ve gazete koleksiyonu vardı.
İzmirli Ermeni kadınlar tarafından dernekler de kız çocuklarının eğitimi için çaba gösteriyordu. 1879’da kadınlar tarafından kurulan Hokadar – Vorpakhınam Ingerutyun (Yetimleri Himaye ve Yardım Cemiyeti), 1896’da Hıripsimyan Okulu mezunları tarafından kadın öğretmen yetiştirmek amacıyla Hıripsimyan Gırtaser Ingerutyun (Hıripsimyan Eğitimsever Cemiyeti) ve 1896’da da okulun yoksul öğrencilerine yardım amacıyla Kıtasirats Ingerutyun (Şefkatseverler Cemiyeti) kuruldu.
İzmir Ermenileri, hayatın farklı alanlarında kendi örgütlenmelerini kurarlar. Bunlar arasında, spor alanında 1908’de kurulan Hay Vorsortats Agump (Ermeni Avcılar Kulübü), amacı gençlik arasında müzik sevginin yaygınlaştırılması olan Knar Hay Yerejışdasirats Agump (Knar Ermeni Müziksever Kulübü), Ardavazt Taderasirats Miutyun (Ardavazt Tiyatrosever Derneği), 150 kişilik bir koroya sahip ve geliri Gomidas’ın tedavisinde kullanılmak üzere konserler veren Varag Yerajışdaser Miuyutyun (Varag Müziksever Derneği) sayılabilir.
Haynots’un kuzeydoğu bölgesinde yer alan Surp Krikor Lusavoriç hastanesi de İzmir Ermenilerinin hayatında önemli bir yer tutar. 1879’da, Hagop ve Hovhannes Ispartalıyan kardeşler tarafından restore ettirilerek modern bir yapıya dönüştürülen bina, geniş bir bahçe içinde yer alıyordu. Hastane, uzmanlaşmış servisleriyle, 30 - 40 hasta, ayrıca 20 kadar da akıl hastası kabul edebilecek kapasiteye ulaşır.
Kiliseler, okullar ve yayınlar
Aydın vilayetinde Apostolik Ermenilere ait 23 kilise ve 27 okul yer alıyordu. 1907 verilerine göre vilayetteki 27 Ermeni okulunda 109 öğretmen eşliğinde 2 bin 935 öğrenci eğitim görüyor ve bu okullardan 10’u İzmir merkezinde yer alıyordu.
İzmir’deki Ermenilerin, kültürel alanlarda Avrupa’yla devamlı temas halinde olması nedeniyle, Ermeni ‘Aydınlanma’ hareketi, İzmir’de, İstanbul’da olduğundan daha erken gelişti. Surp Mesrobyan Okulu, ahşap, mütevazı bir yapıdan, döneme damga vuran bir koleje dönüştü. İtalyanca, Rumca ve Türkçenin öğretildiği okul, Ermeni dilinin gelişmesinde önemli bir rol oynadı.
Mesrobyan Okulu, Isdepan Vosgan gibi 1848 Paris ayaklanmasına yakından tanık olan ve İzmir’e dönüşünde Fransız edebi düşüncesini Ermeni çevrelerine tanıtan saygın eğitimcilerin görev yaptığı bir okuldu. Okul zaman içinde o kadar ünlenmişti ki, İzmir dışından, İstanbul, Anadolu ve Kafkasya’dan pek çok öğrenci kabul etmeye başladı. 19. yüzyıldaki Ermeni Kültürel Rönesansı’nda (Veradzınunt) bu okuldan mezun olan aydınların rolü çok önemliydi.
Matbaalar binlerce kitap bastı
Ermeni ticaret adamlarının Avrupa’yla ve Uzakdoğu’yla yakın ilişkileri, uluslararası sermaye birikimlerinin kapitalizmle entegre olması gibi faktörler, İzmir Ermenilerini erken sayılacak tarihlerde matbaa ile tanıştırdı. Avrupa’ya eğitime giden gençlerin yeni fikir ve donanımlarla İzmir’e dönmeleri, Protestan ve Katoliklerin misyonerlik faaliyetlerine başlamaları da bu erken tanışmada rol oynadı.
İzmir’de Ermenice, Ermeni harfli Türkçe, ve birçok farklı dilde basım yapan 37 Ermeni matbaası faaliyet gösterdi. Kentin ilk Ermeni matbaası Surp Eçmiadzin yev Surp Sarkis Zoravar adını taşıyordu.
H. Hallok ve Kulielmas Griffit Matbaası 1838’de Kitabı Mukaddes, Yeni Ahit, coğrafya, astronomi, Hıristiyanlık öğretisi, müzik gibi farklı alanlarda pek çok kitabın basımını gerçekleştirdi ve İzmir’in en çok kitap basan, yayın yapan matbaaların başında yer aldı. Matbaa 1833-1853 arasında Ermenice, Rumca, Bulgarca, İbranice, Türkçe 200 risale yayımladı.
İzmir’de kullanılan her dil ve alfabede –Ermenice, Rumca, Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Ladino– yayınlar basan Tatigyan Matbaası da kentin kültürel yaşantısında önemli bir yer tuttu.
Mesrobyan Okulu öğrencilerinin sağdan soldan derledikleri Arabyan hurufatları ile evlerinde kurdukları Badenagan (Gençlik) Matbaası da gençlerin kültür hayatına katılımına işaret ediyordu.
1840-1922 tarihleri arasında İzmir’de Ermenice edebi, siyasi, spor, müzik, mizah, ticari içerikli 37 gazete ve dergi yayımlandı.
1832 tarihinde İstanbul’da yayımlanan ve sarayın resmi gazetesi Takvim-i Vekayi’nin Ermenice versiyonu olan Lro Kir (Haberler) dikkate alınmaz ise Osmanlı ülkesinde yayımlanan ilk Ermenice gazete, 1840-1887 tarihleri arasında İzmir’de yayımlanan Arşaluys Araradyan’dır. Amerikan Protestan misyonerleri tarafından yayınlanan Işdemeran Bidani Kidalyats (Yararlı Bilgiler Ambarı), 1839’da İzmir’de başladığı yayın hayatına 1915’te İstanbul’da son verir. 1843-1846 arasında ise siyasi, felsefi ve ticari Hayrenaser (Yurtsever) gazetesi yayımlanmıştır.
Dedeyan Kardeşler matbaaları, yayımladıkları kitap ve gazetelerle İzmir basın yayın hayatında özel bir yer tutar. 1853-1856’da Harutyun ve Garabet Dedeyan Kardeşlerin Arpi Araradyan (Ağrı Dağı Güneşi), 1860-1862 Miyutyun (Birlik) gazeteleri yayımlanır.
Krikor Çilingiryan ve A. Hayguni’nin (Çizmeciyan) Ermeni Milli Anayasası/Nizamnamesi’nin uygulanması için mücadele eden, eğitim, öğretim, tiyatro ve basının rolü ve Ermeni kimliğinin korunması ve kadının özgürlük sorununu ele alan Dzağig (Çiçek) gazetesi 1861’de yayına başlamıştır. 1865’te İstanbul’a taşınan gazete, 1867’de tekrar İzmir’e döner ancak yayın hayatına son vermek zorunda kalır.
1862’de edebiyat, sanat, bilim dergisi Haverjahars (Sonsuz Yaşam Tanrıçası), 1868-1869’de Sarkis Mirza Vanantetsi’nin İravunk (Hak); 1871-1909, 1919-1922 tarihlerinde siyasi, tarihi, ekonomik, felsefi ve diğer konuları derinlemesine ele alan Arevelyan Mamul (Doğu Basını) gazeteleri yayımlanır.
Batı Ermenilerinin aydınlanması ve de- mokratik hareketlerinin yaygınlaşması konusunda Krikor Mıseryan’ın 1880-1881’de yayımlanan ünlü dergisi Medeora (Meteor), kısa yayın hayatına karşın önemli bir rol oynar.
1907-1908’de İzmir Ruhani önderi Yeğişe Turyan’ın daveti ile İzmir’e yerleşen Vahan Toşigyan ve Hayganuş Mark çifti, Parseğ Keşişyan’ın ünlü Arşaluys (Şafak) ve Artzakank (Yankı) gazetelerini yayımlama görevini üstlenir ve şehrin yayın hayatına önemli bir soluk getirirler.
Bir ‘Çevirmenler Okulu’
Dedeyan kardeşler, İzmir Ermenilerinin tarihinde önde gelen simaların başında yer alıyordu. Halkı eğitmek, artık gittikçe anlaşılması zor bir dil olan Kırapar (Geleneksel Ermenice) yerine Aşkharapar’ı (Modern Ermenice) geliştirme konusunda çalışmalarda bulundular. İzmir’le özdeşleşen Dedeyan Kardeşler Matbaası yaklaşık 130 roman ve tiyatro oyunu çevirisi yayımladı. Krikor Çilingiryan, Mesrob Nubaryan, Krikor Mıseryan, Garabed Ütücüyan, Madteos Mamuryan gibi gençlerden oluşan grup adeta bir ‘çevirmenler okulu’ olarak çalışıyordu. Bu ekip, La Fontaine, Victor Hugo, Lamartine, Alexandre Dumas, Eugène Sue, Jules Verne, Molière, Racine’den yapılan çevirileri okurlarla buluşturdu.
İzmir adı ile özdeşleşen ikinci matbaa ise Madteos Mamuryan Matbaası oldu. Bu matbaa sadece Ermeni basın yayın tarihi açısından değil, 1871’de aralıksız otuz yıl devam eden Arevelyan Mamul (Doğu Basını) mecmuası ve yayınladığı eserlerle Ermeni aydınlanması açısından da önemlidir. Mamuryan matbaası pek çok Ermenice ders kitabı yayınladı. Batı klasiklerinin Ermeniceye çevrilmesine önayak oldu. 1883’te kurulan matbaada 200’den fazla eser basıldı.
Yangın sonrası Haynots Mahallesi
İzmir’i kim yaktı: Morning Post gazetesinin tanıklığı
Resmi söyleme göre İzmir, Ermeniler ve Rumlar tarafından yakılmıştır. Bu anlatıya göre, yangın, “Bir Ermeni evinde çıkan yangının kiliseye sıçraması ve kilisede bulunan tüfek mermilerinin ateş almasıyla yayılmıştı.”
Böylece, “Ermeni, kilise ve mermi” kalıbı İzmir yangını arkaplanına da oturtularak, mevcut önyargılardan beslenen bir fail yaratılmış oldu.
İngiliz Morning Post gazetesi İzmir muhabirinin, kentin çokkültürlü yaşamını sonlandıran yangın ile ilgili tanıklığı, İzmir’in son günlerine dair önemli bilgiler sunar. İstanbul’da Ermenice Cagadamard (Muharebe) gazetesi, 22 Eylül 1922 Çarşamba tarihli sayısında bu tanıklığı tercüme ederek okurlarına duyurur. Oradan aktarıyoruz.
Tanıklar İzmir Yangını hakkında ne diyor?
“Buradaki aşırı çelişkili bilgiler nedeniyle İzmir’deki trajik durumu size bildirmekten geri durmuştum. Ancak şu an çok sayıda İngiliz, Rum ve diğer ileri gelenlerin anlattıklarını ayrıntılı olarak dinledim ve bütün bu bilgileri karşılaştırma olanağım oldu. Çıkardığım sonuca göre, şehir ‘başıbozuklar’ tarafından yakıldı ve askeri idare de buna açıkça göz yumdu.
Düzenli askerlerin İzmir’e ilk girişinden sonra, Kemalist temsilciler şehri zapt etmek için herhangi bir kararlı girişimde bulunmadı. Hapishaneler boşaltıldı, “başıbozuklar” malum amaçlarla İzmir’i doldurdu. Yağma, Ermeni mahallesinden başladı ve alev onu takip etti. İngiliz ve diğer tanıklar, ateşi yayanlar arasında Türk askerleri de gördüklerini ifade ettiler.
Yangın hakkında iki türlü yorum var. Bazı görüşlere göre, Kemalistler artık İzmir’in tartışmasız bir şekilde Türk şehrine dönüştürülmesini, bunun en kestirme yolunun da bu ticari bölgeyi, binaları yıkmak olduğu düşündü. Diğerleri ise, askerlerin ‘başıbozuklar’ı ödüllendirmek için yağmanın önünü açtığı yorumunu yapıyor.”