Bu savunmaya rağmen Kavala yine tahliye edilmedi. Maruz kaldığı eziyet sürüyor. Bir yandan da Kavala’nın savunmasında dile getirdiği bu çok önemli saptamalar da kayda geçiyor.
Bu yazı yazıldığında 1443 gündür hapiste olan Osman Kavala 8 Ekim Cuma günü bir kez daha hakim karşısına çıktı. Gezi Davası’ndan beraat eden Kavala hakkında bu kez de casusluk suçlaması getirilmişti, hatırlanacaktır. Aynı davada yani Gezi Davası’nda beraat eden diğer isimlerle birlikte yeniden yargılanıyor çünkü onlar hakkındaki beraat kararı da bozuldu. Mesele bununla da sınırlı değil. Yine Gezi Direnişi sonrasında beraat eden Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyeleri için verilen beraat kararı da bozuldu ve bu dava, Kavala ve diğerlerinin yargılandığı dava ile birleştirildi. Sadece bu kadarı bile nasıl bir intikam davasıyla karşı karşıya olduğumuzu herhalde anlatır.
Ancak iş bununla da bitmiyor. Gezi ve Çarşı davalarının birleştirilmesinde hukuki bir usulsüzlük de var. Cuma günkü davada Çarşı grubunun avukatları bu durumun altını ısrarla çizdiler. O vakitler, yani iki davanın birleştirilmesi aşamasında Kavala’nın avukatları şöyle bir açıklama yapmışlardı:
“İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı kendisine ‘birleştirme’ konusunda muvafakat vermeyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına geçici görevlendirme ile getirildi. 30. Ağır Ceza Başkanı olarak yazdığı müzekkerenin karşı cevabını da 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatıyla imzalayarak kendi ‘birleştirme’ talebine yine kendisi muvafakat verdi.”
Cuma günkü duruşmada Çarşı grubu avukatları bu noktanın üzerinde durdular ancak mahkeme birleştirme kararından geri adım atmadı. Bunun üzerine Çarşı grubu avukatları duruşmadan çekilme kararı aldılar. Daha sonra Osman Kavala savunmasını yaptı. Önemli bir savunma olması açısından pasajlar halinde alıntılar yapacağım, burada da kayda geçsin diye:
"Daha önce aralarında fiili ve hukuki bağlantı olmadığına karar verilen suçlamalar hiçbir yeni delil olmadan birleştirildi ve benimle ilgili davalar, gene hiçbir delile ve anlaşılır gerekçeye dayandırılmadan Çarşı davası ile birleştirildi."
"Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan komplo teorilerine dayandırılan fantastik nitelikte iddialardır."
"Bana yöneltilmiş olan 15 Temmuz darbe girişimine katılmak suçlaması da daha sonra kurgulanmış olan casusluk suçlaması gibi delilden tamamen yoksun, çirkin bir iftiradır, haysiyetime yönelik bir suikasttir."
“İddia Makamı, İddianamenin 60. sayfasında casusluk suçunun yasalarda açık olarak tarif edilmemiş olduğu iddiasında bulunmakta ve yasalarda belirlenmiş olan tanımlara bağlı kalmadan bir casusluk suçu kurgulamaktadır. Böylelikle, casusluk eyleminin konusu olan gizli bilgiyi tarif etmek, bunun nereden, nasıl temin edildiğini anlatmak yükümlülüğünden kurtulduğuna inanmaktadır. Bunun yerine, Yönetim Kurulu Başkanı olduğum Anadolu Kültür’ün, Kürt ve Ermeni yurttaşlarımızla ilgili kültürel çalışmalar yürütmesi, ilkel bir karalama çabasıyla içeriklerinden söz etmeden casusluğa delil olarak gösterilmiştir. Savcının azınlıklarla yapılan faaliyetleri casusluk suçunun delilleri olarak göstermesi, halkın ırk temelli tanımlandığı ve azınlıkların potansiyel suçlu olarak görüldüğü Nazi Almanyası’nda vatana ihanet yasasına dayandırılan keyfi casusluk suçlamalarını hatırlatmaktadır.”
"Bu anlayışta Nasyonal Sosyalist bakış açısına göre suç işlediği ya da işleyecek olduğu düşünülen kişinin fiiline uygulanabilecek bir yasa yoksa, hangi yasanın temel aldığı fikir daha uygunsa o yasaya göre kişinin cezalandırılması yükümlülüğü getirilmişti."
"(Nazi Almanyası’nda) yasaların Hitler'in iradesiyle somutlaşan Nasyonal Sosyalist anlayışa göre yorumlanması ve uygulanması zorunluydu. Ülkemizde böyle bir uygulamaya imkân verecek bir yasa ya da kural olmadığına göre, iddia makamının yasaların dışına çıkarak bir suçlama kurgulamış olmasının hiçbir dayanağı yoktur."
"Tutukluluğumu sürdürmek için kurgulanan temelsiz, delilsiz, mantıksız suçlamaların ve kullanılan yöntemlerin yargıda meşruiyetten yoksun uygulamaların niteliklerini ve kaynaklarını gözler önüne serdiğine inanıyorum. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz." (Kavala’nın savunmasının tamamı: Osman Kavala'nın Savunmasının Tam Metni - 8 Ekim 2021)
Bu savunmaya rağmen Kavala yine tahliye edilmedi. Maruz kaldığı eziyet sürüyor. Bir yandan da Kavala’nın savunmasında dile getirdiği bu çok önemli saptamalar da kayda geçiyor.
Mahkeme heyeti duruşmayı 26 Kasım’a erteledi. Olağandışı bir gelişme olmazsa Kavala bu süreyi yine hapiste geçirecek ne yazık ki.