Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici'nin "Kiliselerden Rum ibaresini kaldıralım" yönündeki önerisini değerlendiren Prof. Dr. Baskın Oran insan hakları açısından "mütekabiliyet"in uluslararası sözleşmelerce yasaklandığını söyledi.
HABER MERKEZİ
Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, Atina'ya giden Galatasaray futbol takımına yönelik tavrı kınarken Rum kiliselerini hedef alarak "Adalardaki bütün kiliselerin ve azınlık kapılarının kapısında 'Rum' ibareleri var. Mütekabiliyet ilkesini işletelim ve buralardaki 'Rum' ibaresini kaldırıp Rum kökenli olanlar için Ortodoks okulu veya kilisesi; Ermeni kökenli olanlar için de Gregoryen Hristiyan ifadesini asalım" dedi. Örnek verdiği mütekabiliyet açısından bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz?
Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru demiş.
BBP Genel Başkanı Destici öyle bi demeç vermiş ki, doğrusu bu kadar yanlışın bir araya getirmenin mümkün olabileceğini görmek çok ilginç.
1) Rum Ortodoks okulu veya kilisesi isimlerinden “Rum”u kaldıralım ve sadece “Ortodoks okulu/kilisesi” diyelim, diyor.
Bilmiyor ki Ortodoks başka, Rum Ortodoks başkadır. Mesela Süryaniler Ortodokstur sadece. Yunanlılar ve Rumlar Rum Ortodoks’tur.
Rum kelimesinin “Roma”dan, yani Doğu Roma’dan geldiğini bilmiyor olmalı; bari Fatih’i ve onu izleyen Osmanlı imparatorlarının en önemli sıfatının “Sultan-ı İklim-i Rum” olduğunu hatırlasa.
2) Ermeni’yi kaldırıp “Gregoryen” diyelim diyor. Gregoryen olmayan, mesela Protestan veya Katolik olan Ermeni kilise ve okullarını ne yapacaksın?
3) Hıristiyan diye sadece Rum ve Ermenileri duymuş. En eski Hıristiyan cemaati olan Süryanileri duymamış.
4) Mütekabiliyet, diyor. İnsan haklarında mütekabiliyetin 1969 Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi Md. 60/5 tarafından yasaklandığını okumamış. İnsan haklarında olumsuz mütekabiliyet demek, katırlar tepişir otlar ezilir demek. İki düşman devlet arasında bu yola girdin mi, herkes farklı dinden olan kendi vatandaşını mahveder, hiç düşünmüyor.
5) Başkasının kutsalına saygı gösterme gerekçesi olarak, aksi halde benim kutsalıma da göstermezler, diyor; gerekçeye bak. “Kutsal” anlayışına bak yahu.
6) Dahası, inanılmaz bişey ama, “Lozan’a uysunlar” diyor.
Peki Türkiye Lozan'a uydu mu tüm bu süre boyunca?
Türkiye’nin Lozan 37-43. Maddelerdeki Gayrimüslim haklarını 1923’ten beri her alanda ihlal ettiğini ya duymamış, yahut milliyetçi-mukaddesatçı parti başkanı olarak bilmezden gelmek zorunda.
Mesela vakıf mallarına çökmek için 1936 Beyannamesi diye bir koca rezalet icat etmişiz. 1988 Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği’nde Gayrimüslimlerden “Memleket içindeki Yerli Yabancılar (Türk tebalı)” diye bahsetmişiz. İstanbul 2 no’lu İdare Mahkemesi’nin 17.04.1966 tarihli kararı bir Rum vatandaş için “Yabancı uyruklu TC vatandaşı” deyimini kullanmış.
Yargıtay tam üç kere (1971, 74 ve 75 yılları) Gayrimüslimler için “Türk olmayanlar” terimini kullanmış. Maalesef çok uzatılabilir bu utanç listesi.
Ayrıca BBP Genel Başkanı Destici, taa Lozan’ın imzalandığı günden bugüne Kürtler için Md. 39/4 ve 5’i hiç uygulamadığını ya bilmiyor, ya hesaba katmıyor veya milliyetçi-mukaddesatçı parti başkanı olarak kabul etmek istemiyor. 39/4’e göre bütün TC vatandaşları gibi Kürtler de istedikleri herhangi bir dili resmî daireler hariç her yerde sözlü ve yazılı olarak kullanma hakkına sahip. Ama daha geçen hafta Barış ve Demokrasi Partisi eski ilçe başkanı Talha Kaya’ya, parti tabelasını Türkçenin yanı sıra Kürtçe de yazdığı için Barış ve Demokrasi Partisi eski ilçe başkanı Talha Kaya’ya, parti tabelasını Kürtçe yazdığı için Doğubayazıt 2. Asliye Ceza Mahkemesi 1 yıl 8 ay hapis cezası verdi.
Lozan 39/5’e göre Türkçeden başka dil konuşan TC vatandaşları mahkemelerde kendi dillerini sözlü olarak kullanabilirler. Hadi kullansınlar da, bi de ordan hüküm giysinler.
Ayıptır, günahtır, zulümdür. Bize yakışmaz.