Kamu görevlilerinin yargılandığı Hrant Dink Cinayeti Davası yeni celse ile sürdü. Dink Ailesi avukatları mahkeme heyetine esasa ilişkin görüşlerini beyan etti. Yargı sürecinde eksik bırakılan hususlara dikkat çeken avukatlar Hrant Dink'i hedef haline getiren eylem ve gelişmeleri sıraladı, Dink için tüm bu atmosfere rağmen koruma önlemi alınmadığını vurguladı, cinayette sorumluluğu olan kamu görevlilerinin gerektiği şekilde yargılanmadığını ifade etti. Mahkeme, 5 Mart Cuma günü yapılacak celsede kararın açıklanacağını bildirdi. (Not: Karar duruşması daha sonra 26 Mart'a ertelendi)
10 Şubat’ta İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerçekleşen celsede ilk olarak Dink Ailesi avukatlarından Emel Ataktürk söz aldı. Duruşma salonunda tutuksuz sanıklardan eski Trabzon Jandarma Komutanı Ali Öz, eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski İstanbul Emniyet İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler de yer aldı. Avukatların beyanı yaklaşık 4 saat sürdü.
Ataktürk şunları söyledi:
“Cinayette sorumluluğu olan devlet görevlileri yeterince soruşturulmamıştır. Örneğin MİT görevlilerinin ifadeleri alınmış, ancak kovuşturmasızlık kararı verilmiştir”. Ataktürk şöyle devam etti: “Pek çok kamu görevlisi hakkında verilmiş kovuşturmasızlık kararlarına katılan tarafın (Dink Ailesi avukatları) yaptığı itirazlar da reddedilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazılarak, cinayet öncesi tavırlarına ilişkin sorular sorulması talebimiz de reddedilmiştir. Sanıklardan Celalettin Cerrah, Engin Dinç ve Ahmet İlhan Güler TCK 83. madde kapsamında (Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi) yargılanmalıydı. İstanbul Valiliği’ndeki görüşmenin Genelkurmay Başkanlığı’nın isteğiyle yapıldığı ancak 11 yıl sonra MİT görevlisi Özer Yılmaz'ın beyanıyla anlaşılmıştır.”
Dink’in hedef haline getirilmesi
Ataktürk duruşmada Agos’ta ve sonrasında Hürriyet’te yayınlanan Sabiha Gökçen haberi sonrası Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bildiriyi okudu. Cinayet öncesi süreçte Hrant Dink'e doğrudan ve dolaylı yapılan ve giderek yoğunlaşan tehditlerden örnekler verdi, Dink'e karşı açılan davalarda adliye önünde ve içinde yaşanan saldırıları aktardı ve “2004 yılından itibaren Hrant Dink ulusalcı ve aşırı milliyetçi kişi ve oluşumların faaliyetlerinin açık hedefi haline getirildi” dedi.
Ataktürk şöyle konuştu: “Hrant Dink öldürülmeden bir hafta önce ‘Niçin hedef seçildim?’ başlıklı yazısında valilikteki görüşmeyi yazdı. Yazısında ‘Biz sizi biliyoruz ama sokaktaki adam ne bilsin’ dendiğini aktardı ve görüşmeyi ‘Haddimi bilmeliydim, dikkatli olmalıydım yoksa iyi olmazdı’sözleriyle özetledi.”
Ataktürk beyanın bu bölümünde Agos önündeki tehdit gösterilerini ve açılan davaları, organize suç duyurularını aktardı ve Trabzon Emniyet İstihbaratı’nın 17 Şubat 2006 tarihli yazısını okudu. İstanbul Emniyeti’ne gönderilen bu yazı Dink aleyhinde bir ses getirecek bir eylem düzenleneceğini bildiriyordu. Ataktürk, Trabzon Emniyeti’nden Engin Dinç’in 16 Şubat’ta İstanbul Emniyeti’nden Ahmet İlhan Güler’e telefonda bu konuda bilgi verdiği yönündeki beyanını hatırlattı.
“Açık tehdide rağmen Dink korunmadı”
Duruşmada daha sonra Dink Ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu söz aldı. Bakırcıoğlu açık tehdidin bilinmesine rağmen Hrant Dink’in korunması için tek bir adım atılmadığını belgeleriyle aktardı. Koruma kararı alınan Orhan Pamuk ile ilgili işletilen süreci örnek verdi.
Bakırcıoğlu şöyle konuştu:
“Hedef şahsın talebi aranmadan koruma tedbiri derhal alınmalıydı. Orhan Pamuk için, Hrant Dink cinayetinden 13 ay önce, böylesi bir karar oy birliğiyle karar alındı. Bu kararda Celalettin Cerrah’ın imzası da var. Hrant Dink için, tehditler alması, hedef kişi haline getirilmesine rağmen, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevlileri Ahmet İlhan Güler ve Celalettin Cerrah tarafından gerekli önlemler alınmamış ve koruma kararı alınmamıştır. Trabzon'dan Engin Dinç tarafından İstanbul İstihbarat Müdürü Ahmet İlhan Güler'e şifahi ve yazılı olarak ulaşan Hrant Dink'e yönelik eylem yapılacağını içeren bilginin Celalettin Cerrah'a ulaştırılmaması ise olası değildir. Ses getirecek eylem ifadesinin, Ahmet İlhan Güler'in iddia ettiğinin aksine istihbarat alanında vahim eylemler için kullanıldığı açıktır. Cana kast edecek eylem olacağı sonucuna varılacak cinstendir.”
Hakan Bakırcıoğlu bu bölümde Trabzon’dan gelen bilgilere ve Hrant Dink’e yönelik açık tehdide rağmen İstanbul Emniyeti’nin cinayet öncesi süreçte kasıtlı olarak görevlerini yerine getirmediğini belgelere değinerek ifade etti.
“Cinayetten sonra belge düzenlendi”
Bakırcıoğlu şöyle konuştu: “Ümraniye’de Yasin Hayal ile bağlantılı olduğu bildirilen Osman Hayal’in adresine keşif ve çalışma yapılmamış, keşfe ilişkin 24 Şubat 2006 tarihli belge, cinayetten sonra düzenlenmiştir. Trabzon’dan gelen Hrant Dink’e yönelik eylem hazırlığı olduğu bilgisine rağmen İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü koruma talepli yazışma yapmamıştır. Cinayet planlaması hakkında bilgilere rağmen planlı operasyon yapılmadı. Alınması gereken koruma tedbiri alınmadı. Bütün süreç Cerrah ve Ahmet İlhan Güler’in bilgisi dahilindeydi. Devlet Denetleme Kurulu raporunda da alınmayan önlemlerin altı çizilmiştir. Cerrah cinayetten sonra örgüt faaliyetini saklayan ve sorumluluklarını gizleyen bir açıklama yapmıştır. Linç süreciyle ilgili doğrudan bilgileri vardı. Kasıtlı şekilde cinayetin önüne geçmediler. Cerrah ve Güler’in TCK 83. Maddeden cezalandırılmaları gerekir.”
“Somut bilgiye sahipti”
Daha sonra Dink Ailesi avukatlarından Hülya Deveci söz aldı. Deveci dönemin Trabzon Emniyeti’nden (sonrasında bir dönem İstihbarat Daire başkanı olan) Engin Dinç’in cinayette sorumlu olduğunu söyledi.
Deveci şöyle konuştu: “Erhan Tuncel McDonald’s eyleminin failiyken korunmuş ve Engin Dinç döneminde haber elemanı yapılmıştır. Engin Dinç Hrant Dink’in öldürüleceğinin somut bilgisine sahipti. Engin Dinç’in İstanbul ve Ankara’ya yolladığı 17 Şubat 2006 tarihli istihbarat raporlarında da Yasin Hayal’in niyetine açıkça yer verilmiştir. Sonraki yazılarda niyetinden vazgeçmediği belirtilmiştir. Yasin Hayal ‘suça yatkın, kullanılmaya müsait ve eylemi işlemeye uygun yapıda bir kişi’olarak değerlendiriliyor. Engin Dinç Ahmet İlhan Güler’e ‘Bunlar manyak bir grup, ben olsam bu adamı (Hrant Dink) korurum’ dediğini söylüyor. Cinayete dair tasarı Trabzon’da çok kişi tarafından zaten biliniyor. Cinayetten sonra da birbirlerini arayıp tahminlerini söylüyorlar. Yasin Hayal’i kontrol ediyorlar nerede diye. Erhan Tuncel’i arıyorlar. Muhittin Zenit’in cinayet sonrası Erhan Tuncel ile telefon konuşmasında geçen, cinayetin nasıl işleneceğine ilişkin bilgilerin önceden bilindiği, ama raporlara konulmadığı anlaşılmaktadır. Önce Zeynel Abidin Yavuz cinayet için hazırlanmış sonra Ogün Samast yerine geçirilmiştir. Bu gelişmelerden Trabzon Emniyet İstihbarat elemanlarının haberi vardır. Bilgiler raporlara geçirilmemiştir.”
Avukat Hülya Deveci sözlerini şöyle sonlandırdı: “Engin Dinç İstanbul ve Ankara’ya yazı yollamış ama Trabzon Valiliği’ne, Savcılığa ve Jandarmaya cinayet bilgisini hiçbir şekilde aktarmamıştır. Trabzon’da cinayetin önlenmesi için bir adım atılmamıştır. Cinayetin işlenmesini önleme amacıyla örgüte yönelik operasyon yapılmamış ve korunmasına yönelik sürece ilişkin de tutum alınmamıştır. Engin Dinç bunun sorumlusudur. 83. Madde suçu işlemiştir. Engin Dinç, Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler’in 83. Maddeden cezalandırılmasını talep ediyoruz.”
Dink Ailesi avukatlarının esasa ilişkin beyanlarıyla 10 Şubat’taki celse sona erdi.
(BÜLENT AYDIN-BARAN SEYHAN-HABER MERKEZİ)