Karşı duruşunun bile kendine has bir zarafeti vardı. Yürekli ve dimdikti. Hem toplumsal hem bireysel kırılganlığı çok uzaktan, kapalı gözlerle bile okuyabilen ender aydınlardandı.
MELİS KAYA
Tortusu kalbe tüm ağırlığıyla çöken, hiçbir vicdanın kabullenmediği, kabullenmeyeceği bir kaybın, devasa bir haksızlığın yükünü 14 senedir taşıyoruz. Bizden hoyratça çalınan hazinemizi, onu yitirişimizin 14. yılında anıyoruz. Bense Hrant Dink’i yani Hrant Abi’yi anmak için bir şeyler yazmaya niyetleniyorum ama insan bu kadar kendinden saydığı bir varlığı nasıl, ne şekilde anar, bulamıyorum. Bu yazdıklarım da bir nevi kendime teselli sözcükleri olacak aslında.
Hrant Dink, köklerimizin sadakatle tutunduğu o yaralı topraktan filizlenmiş, tanıdığım, bildiğim en zarif insanlardan biriydi. Karşı duruşunun bile kendine has bir zarafeti vardı. Yürekli ve dimdikti. Hem toplumsal hem bireysel kırılganlığı çok uzaktan, kapalı gözlerle bile okuyabilen ender aydınlardandı. Haksızlığa, eşitsizliğe, ayrımcılığa kendi dilinizden meydan okurken yolunuz hayatın bir yerinde onunla mutlaka kesişirdi. Çok bizimdi, çok bizdendi. 19 Ocak 2007 ertesinde sokakları dolduran onbinlerce insan da böyle düşünüyor olmalı mutlaka. Yokluğunun yarattığı vicdan ağrısı kimleri yan yana getirmedi ki? Çünkü bir halkın hafızasının ya da bir kimliğin temsiliyetinden çok daha fazlasıydı; insandı. Birleştirici gücünü insanlığından alıyordu. Sözünü sakınmazken alt / üst kimliklerinden azadeydi. Büyüsü buradaydı. Hepimiz onun en yalın haliyle insan oluşuna tav olduk, hayran olduk. İşte tam da bu yüzden, onbinlerce insan onu uğurlarken yan yana durduk, durabildik.
Makbul ya da makul vatandaş değilseniz...
Türkiye’de Ermeni olmak zordur, Türkiye’de Kürt olmak zordur. Türkiye’de eğer dönemin standardının belirlediği bir makbul veya makul vatandaş değilseniz, yaşam her yönüyle, her zaman zordur. Sadık köklerini kendi elleriyle dahi söküp atamadığı toprağında üvey evlat muamelesi görmekten, maruz bırakıldığı yalnızlıktan, inkârdan yorgun düşer insan. Hrant Abi’nin çocukluğundan kalan o bilmecemsi tekerlemedeki gibi devam eder hikâye daima "Biz biz idik, otuz iki kişiydik, ezildik büzüldük bir kenarda dizildik".
Ezilip büzülüp bir kenara dizilince de yadırgamaya başlarsınız yerinizi. Oysa kenardakilerin payına hep affetmek ve kabullenmek düşer. Size bir şeyler bahşedilmiştir, üvey evlat olarak minnettar olmanız beklenir. İçinizde günden güne dağ gibi büyüyen bir derdiniz varsa ve o derdi anlatmaya koyulursanız eğer, üstelik kimseyi incitmeden, bahşedilene yüz çeviren bir hain olup çıkıverirsiniz. "Aslî" olanı bir kenara; uzay boşluğunda kendi halinde salınan bir unsur hatta bir renk bile değilsinizdir artık. Derdiniz zamanla bir varoluş mücadelesine dönüşür. Hrant Dink’in 53 yıllık ömrü de, o varoluş mücadelesinin en güzel, en kıymetli örneklerindendir.
Adil bir ortak gelecek ihtimali için
Bunca körlük ve sakat bırakılmış, kendini tatbik edemeyen bir toplumsal duyarlılık karşısında mutlak mutluluktan ve refahtan söz etmek artık çok zor belki, bunu o da biliyordu ama en azından adil bir ortak gelecek ihtimali için elini taşın altından bir an olsun çekmemiş bir kahramandı Hrant Dink. Yetimlerin çocukları yetim kalmasın diye, yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye yine de tüm inancı ve kararlılığıyla talip, bir cesur bilgeydi. Hakkaniyeti, sükûneti, aydınlık aklıyla, onu da bizden koparacak olan derin karanlığın bizlere ve bizden sonraki kuşaklara miras kalmaması içindi bütün uğraşı. Onun yokluğu bizi bu emekten, bu çabadan, bu inançtan yoksun bıraktı. İçinde bir yerde insanlık onurunu barındıran hiç kimse bu bilgiyle yaşamına eskisi gibi devam edemez, etmemeli. Yoksa nasıl gelişir insan, nasıl sağaltabilir dünyayı; haysiyetli ve eşit bir gelecek umudunu diri tutmak için, adaletli ve kalıcı bir barış için çabalamıyorsa eğer?
Bu çağın tanıkları olarak tarihin açtığı derin yaraları artık görmek zorundayız. Adaleti saklandığı yerden birlikte çıkarmak zorundayız, çıkaracağız da çünkü Hrant Dink’in hatırası bize yeniden ve yeniden cesareti öğütlüyor; çünkü Hrant Abi, yitirdiğimiz bütün güzel abilerimizle yan yana şimdi, bize bakıyor.