Haçadur Nersesoğlu’nun ‘Osmanlı Ermeni Basınında Venizelos: 1910-1920’ başlıklı ilk kitabı Doğu Kitabevi Yayınları’ndan çıktı. Nersesoğlu ile kitabından yola çıkarak Ermeni toplumu ve Türkiye için tarihin en kritik dönemlerinden biri olan 1910-1920 döneminde Osmanlı Ermeni basınının tutumunu konuştuk.
Öncelikle sizi tanıyalım. Kendinizden söz eder misiniz?
1991 yılında İstanbul'da doğdum. Diline ve kültürüne bağlı bir ailede yetiştim. Belirtmem gerekir ki yazma istidadımın büyükbabamdan geçtiğine inanıyorum. Büyükbabamın özellikle yetmişli yılların ortalarında çeşitli konularda kaleme aldığı yazılar, Jamanak ve Marmara gazetelerinde yer almış. Ben de Ermeniceyi ders olmaktan ziyade, kültürümün önemli bir öğesi olarak görmüşümdür. Öyle ki çeşitli kurumlarda Felsefe Grubu öğretmenliğinin yanı sıra Ermeniceyle ilgili öğretmenliğin dışında çeşitli çalışmalarda da yer almaya gayret gösterdim. Lise döneminden itibaren Tarihe olan ilgimi keşfetmeye başladım. Lisans eğitimim Felsefe olsa da, yüksek lisans eğitimimi tarih alanında yapma kararı aldım. Bu amaçla 2017 yılında İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nde yüksek lisans eğitimine başladım.
Kitabınızın serüveniyle devam edelim. ‘Osmanlı Ermeni Basınında Venizelos (1910-1920)’ başlıklı bir çalışma yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bu çalışma benim yüksek lisans tezimdi. Tez aşamasına geçtiğim süreçte, çalışmak istediğim konu, bir devlet adamının hayatı ve faaliyetleriydi. Danışman Hocam Doç. Dr. Nilüfer Erdem'e bu isteğimi belirttiğimde, kendi çalışma alanı olan Türk - Yunan ilişkileri çerçevesinde, bir döneme damgasını vuran Yunanistan Başbakanı Eleftherios Venizelos'u çalışmamı tavsiye etti. Eleftherios Venizelos gerek tez, gerekse makalelere konu olmuş önemli bir siyaset adamıdır. Ben de akademik açıdan bir ilk olarak Osmanlı Ermeni Basını üzerinden kendisini incelemeye karar verdim. Çalışmaya 2018'in Ekim ayında başladım. Kaynakların taranması, çeviriler ve tezin yazım süreciyle beraber toplam bir buçuk yıl sürdü. Haziran 2020'de tezimi vererek yüksek lisansımı tamamladım. Bunun akabinde danışman hocam ve enstitüye başladığım ilk günden itibaren desteğini esirgemeyen hocam Prof. Dr. Mustafa Budak'ın tavsiyeleriyle tezimi kitaplaştırmaya karar verdim. Sonuçta Ermeni, Türk ve Yunan kamuoyunda önemli bir yeri olan Yunan devlet adamının Osmanlı Ermeni basınındaki yansımalarını öğrenmek isteyen, tarihle ilgili kişilerin dikkatini çekecekti.
Çalışmanızda 14 Ermeni gazetesinde yer alan yazı ve haberleri inceliyorsunuz. Bu gazetelerin dönemin Osmanlı Ermeni kamuoyunda var olan görüş ve eğilimleri bütünüyle yansıttığını söyleyebilir miyiz?
Bu konuyla ilgili olarak öncelikle Osmanlı Ermeni basınının içeriğinden söz etmenin doğru olacağını düşünüyorum. Söz konusu dönemde gazeteler genel olarak dört sayfa olarak neşredilmiştir. İlk sayfada Osmanlı iç siyasetinde yaşanan gelişmelere yer verilirken, ikinci sayfada yurtdışında yaşanan olaylarla alakalı haberler sütunlara taşınmıştır. Üçüncü sayfada o dönemin en önemli iletişim aracı olan telgrafla gelen haberlerin yanı sıra son dakika haberleri yer almıştır. Dördüncü ve son sayfa ise reklam, ilan ve duyurulara ayrılmıştır. Haberlerin dışında köşe yazıları veya yorumlara genel olarak birinci ve ikinci sayfalarda yer verilmiştir. Burada Ermeni kamuoyunda var olan görüş ve eğilimlerin şekillenmesinde Osmanlı Ermeni basınına yurtiçi ve yurtdışından gelen telgrafların, ayrıca yerli ve yabancı basının haber ve köşe yazılarının büyük rolü vardır. Ermeni kamuoyunu çalıştığım konu çerçevesinde incelendiğim zaman, Birinci Dünya Savaşı döneminde eleştirilerin yanı sıra daha ılımlı bir tutum sergilenirken, savaşın sona erdiği 1918'den 1920'ye kadar olan süre zarfında eleştirilerin daha yoğun ve hacimli olduğu göze çarpmaktadır. Şunu da belirtmek gerekir ki Ermeni basını yaşanan olaylarda objektif bir tutum sergilemeye gayret göstermiştir. Bunu Ermeni basınının Türk, Yunan ve yabancı basının haber ve görüşlerine yer vermesinden de anlayabiliriz.
Osmanlı Ermeni basınında Venizelos ile ilgili nasıl bir algı söz konusu? Bununla bağlantılı olarak Venizelos’un ‘Ermeni dostu bir Yunan siyasetçi’ olduğuna dair bir algının Osmanlı Ermeni basınında söz konusu olduğunu söyleyebilir miyiz?
Osmanlı Ermeni basını, Rum basını gibi her dönem Venizelos’un icraatlarını olumlu karşılamıyor. Örnek vermem gerekirse, Venizelos’un Balkan Savaşları sırasında İngiltere ve Fransa'dan aldığı rüşvetin Birinci Dünya Savaşı döneminde Yunanistan'da yaşanan iç krize sebep olması Osmanlı Ermeni basını tarafından eleştirilmiştir. Bununla beraber Venizelos’un entrikaları da Osmanlı Ermeni basınının gözünden kaçmıyor. Hatta haberlerin birinde “Zavallı Venizelos” denilirken, bir haberde entrikalarından biri "Venizelosluk Bir Komedi" başlığıyla okuyuculara aktarılmıştır. Ancak bu dönem yaşanan olaylar bakış açısını değiştiriyor. Paris Barış Konferansı’nda (18 Ocak 1919 – 21 Ocak 1920) Boğos Nubar Paşa’yla dirsek temasında bulunması ve Ermenilerin hakkını savunmasından dolayı Venizelos, “Ermeni dostu siyasetçi” olarak görülmüştür.
Dönemin Osmanlı Rum basınıyla karşılaştırdığınızda, Osmanlı Ermeni basınının Venizelos ile ve dolaylı olarak 1910-1920 arasında yaşanan gelişmelerle ilgili olarak, haber ve yorumlarında ne tür farklılıklar gördünüz?
Daha önce de belirttiğim üzere Osmanlı Ermeni basını her dönem kişilere ve olaylara olumlu gözle bakmıyor. Ancak Osmanlı Rum basınında durum farklı. Rum basınında, Yunan basınında olduğu gibi Venizelist ve Antivenizelist gazeteler söz konusu. Venizelist gazeteler her dönemde çoğunlukla Venizelos’u destekleyen bir tutum sergilerken, Antivenizelist gazeteler en küçük olayda dahi Venizelos'u sert bir biçimde eleştirmekten geri durmuyorlar. Ancak Ermeni basın organlarında böyle bir durum genel anlamda söz konusu değil.
1910-1920 döneminde Osmanlı Ermeni basınına göz attığımızda ülkenin gündemine dair haber ve yorumlarda ‘1915’in bir milat işlevi gördüğünü söyleyebilir miyiz? Bir başka deyişle, ülkenin içi ve dış gündemine dair haber ve yorumlarda Osmanlı Ermeni basınında ‘1915’ten önce ve sonra belirgin bir farklılık söz konusu mu?
Araştırmalarımın neticesine göre, Osmanlı Ermeni basını için dönüm noktası 1918 yılıdır. 28 Mayıs 1918 tarihinde Ermenistan Cumhuriyeti'nin kurulması, ayrıca 30 Ekim 1918'de İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ve akabinde yaşanan gelişmeler Osmanlı Ermeni basını için önemli bir süreç olmuştur. Örnek vermem gerekirse Jamanak gazetesi, 1918 yılında yayımlanan bir sayısında Mondros Ateşkes Antlaşması'nın yarattığı zor duruma üzüldüklerini belirtmiş, ayrıca 1915 yılında meydana gelen olayları hatırlatarak, Ermenilerin şifa bulunmaz derecede yaralandıklarını, bu yüzden söz konusu duruma yüzeysel yaklaşabileceklerini ifade etmiştir. Ateşkes antlaşmasının akabinde sıra barış antlaşmasının hazırlanma sürecine gelmiştir. Savaşın galibi olan İtilaf Devletleri 1918 yılının sonuna doğru Paris'te bir konferans düzenlenmesine karar vermişlerdir. Paris Barış Konferansı’nda Ermeni Delegasyon temsilcisi Boğos Nubar Paşa ve Avedis Aharonyan'ın faaliyetleri Osmanlı Ermeni Basını için dönüm noktası olmuştur.