Böyle konularda ironik başlıklar kullanmayı pek sevmem ama yargı gerçekten de durdurulamıyor. Tabii, buna ne kadar ‘yargı’ denebilirse... Kararların siyasi olduğu açık seçik ortada.Bu grubun ismi ilk olarak, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan edilmesinde yaptıkları yayınlar vesilesiyle geçmişti. Yargı ve iktidar içinde etkili oldukları söyleniyor. Gerçekten öyle mi, bilemiyorum, ancak böylesi totaliter baskı rejimlerinde bazı grupların en tepeye çok yakın olup, istediklerini yapabildiklerini, tarih bize her zaman göstermiştir.
Bu hafta Osman Kavala bir kez daha tutuklandı. Yorum yapmakta zorlanıyor ve Kavala’nın sükûnetine hayran kalıyorum. Bildiğiniz gibi, kurmaca Gezi Davası’nda beraat etmiş ancak aynı gece, daha önce geçirdiği bir soruşturma gerekçe gösterilerek bir daha tutuklanmış ve cezaevine konmuştu. Ancak bu tutuklama da AİHM’nin hak ihlali kararı çerçevesinde olunca ve hükümetin AİHM’ye göndereceği savunma yaklaşınca, belli ki bu kez yeni bir formül icat edildi ve Kavala bu kez de ‘casusluk’ suçlamasıyla tutuklandı.
Devlet, işi gücü bıraktı Osman Kavala’yla uğraşıyor. “Neden?” sorusuna bu sütunlarda birçok kez yanıt bulmaya çalıştım, ancak o çabalar artık yetersiz kalıyor. Nasıl bir kin güdülüyor Kavala’ya karşı? Bir insanı böylesi suçlamalarla senelerce hapiste tutarak ne elde ediyorsunuz? Neyin intikamı bu? Yani Osman Kavala gibi, hayatı boyunca diyalogdan, şiddetsizlikten yana olmuş bir kişiden ne isteyebilir bu iktidar? Düpedüz karanlık zihinlerle karşı karşıyayız. Ve bu hamleleri frenleyebilecek bir mekanizma olmaması da, herhalde Başkanlık sisteminin bir sonucu.
Geçen hafta gazeteciler de tutuklandı. Oda TV sitesi, Yeni Yaşam gazetesi ve Yeniçağ gazetesinden isimlerin aynı soruşturma çerçevesinde tutuklandığını görüyoruz. Konu, daha önce zaten TBMM’de gündeme gelmiş olan Libya’da hayatını kaybeden MİT mensubu haberleri. Bu çerçevede açılan soruşturmada Oda TV sitesinden Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç geçen hafta tutuklanmıştı. Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yazı İşleri Sorumlusu Aydın Keser ve Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel ise ifadeye çağrılmış, ancak serbest bırakılmışlardı. Pazar sabahı bir kez daha ifadeye çağrıldılar ve tutuklandılar. Konu aynı: Libya’da hayatını kaybedenler.
Tutuklama sonrasında yapılan basın toplantısında konuşan, Yeni Yaşam gazetesinden Bilir Kaya şunları söyledi:
“Haber gazetemizden önce TBMM ve bir dizi medya organında açıklanıp işlenmiş, artık kamuoyuna mal olmuş bir bilgiydi. Dolayısıyla bir devlet sırrının açıklanması da söz konusu değildi. Kaldı ki, gazetemizin haberinde söz konusu kişinin bir MİT mensubu olduğu ibaresi bile yer almıyordu. Dahası, gazeteci arkadaşlarımız 5 Mart 2020 Cuma günü adli kontrolle bırakılırken mahkemenin serbest bırakma gerekçelerinden biri, ‘Haberde ‘MİT üyesi’ konusunda açık bir bilginin yer almaması’ olarak belirtiliyordu.”
Buna rağmen, farklı alanlarda faaliyet gösteren üç gazeteden isimler tutuklandılar. Cezaevindeki gazeteciler, bu bambaşka görüşlerden insanlardan bir ‘kokteyl örgüt’ icat edilip edilmeyeceğini, endişe içinde bekliyorlar. Ferhat Çelik cezaevinden gönderdiği mesajda “Biz de bu işe şaşırdık. ‘Kokteyl örgüt’ mü yaratma çabasındalar? Bir yanda Oda TV, bir yanda Yeniçağ, bir yanda Yeni Yaşam. Hepsini bir araya getirmelerini çözmüş değiliz” diyor.
Terkoğlu ve birçok muhalif kalem bu işin arkasında ‘Pelikan’ örgütünün olduğunu söylüyor. Bu grubun ismi ilk olarak, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlıktan edilmesinde yaptıkları yayınlar vesilesiyle geçmişti. Yargı ve iktidar içinde etkili oldukları söyleniyor. Gerçekten öyle mi, bilemiyorum, ancak böylesi totaliter baskı rejimlerinde bazı grupların en tepeye çok yakın olup, istediklerini yapabildiklerini, tarih bize her zaman göstermiştir. Elbette, en tepenin de bu gruba yer açmasıyla.
Bu hafta Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Selçuk Mızraklı hüküm giydi. Mızraklı görevden alınmış, yerine kayyım atanmış, sonra da tutuklanarak cezaevine konmuştu. Avukatlarının ve Diyarbakır’daki STK’ların açıklamalarından anlıyoruz ki Mızraklı bir tür itirafçının söyledikleriyle hapse atılmış. Tartışmalı bu son hüküm de büyük oranda buna göre kurulmuştur. Mızraklı, sonuç olarak hukuk ilkelerine göre hukuk dışı bir yolla hapiste tutulmaktadır. Türkiye için bile.
Yargının son bir haftalık performansı, kaba bir özetle bu. Daha derine inersek sadece bu hafta buna benzer pek çok vakayla karşılaşacağımız belli.
Bu karanlıktan da çıkacağız elbet. Umuda korumaya devam derken elim pek de ileri gitmiyor ama, Kavala gibi isimlerin umudu ve sükûneti insana güç veriyor doğrusu.