Ödül sahipleri, EAA’nın 4 Eylül 2019 Çarşamba günü İsviçre Bern’de 25’incisi gerçekleştirilen Yıllık Toplantısı’nın açılış töreninde açıklandı. Kurumsal kategoride ise ödül İspanya Pays Basque’ta bulunan “Fundacion Catedral Santa Maria, Vitoria-Gasteiz”e verildi.Avrupa Arkeologlar Derneği’nin (EAA) Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülleri sahiplerini buldu. Bu yıl ödül, bireysel kategoride, Ani başta olmak üzere kültürel mirasın korunması için çalışmalar yürüten Osman Kavala’ya verildi.
Miras Ödülü Komite Başkanı Dr. Franco Nicolis “Ödül sahipleri bize kültürel mirasın yönetim politikaları, turizm ve bölgesel kalkınma üzerinde ne tür etkileri olabileceğinden öte, zor koşullar altında yaşayanlar veya azınlıklar üzerinde ne tür etkileri olabileceğini de gösterdiler. Her iki ödül sahibi de, sivil toplum ve demokrasiyi geliştirmek, kültürel çeşitliliğe saygı ve insanlar arasındaki diyaloğu teşvik eden eylemlerde bulunmak için kültürel mirası kullanma idealini güçlendirmektedir” dedi.
Komite’nin ödülün Kavala’ya verilmesi gerekçesinde şu ifadelere yer verildi:
“Türkiye’de risk altında olan kültürel mirasın korunması için verdiği gayret ve emeğin tanınması amacıyla girişimci ve işadamı Osman Kavala , 2019 yılı Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü’ne layık görülmüştür. Kavala herhangi bir suçtan hüküm almamış olmasına rağmen Ekim 2017’den bu yana hapiste tutulmaktadır.
Osman Kavala başta Ermeniler olmak üzere azınlık kültürlerinin tarihine vurgu yapan kültürel miras projelerine önem vermiştir. Türkiye ve Ermenistan arasında diplomatik ilişkilerin yokluğunda iki ülke arasındaki siyasi hassasiyetlere rağmen, Osman Kavala’nın yürüttüğü miras diplomasisi sayesinde Türk ve Ermeni uzmanlar ve bilim insanları, Ermeni kültürel mirasına ait Orta Çağ dönemi yapılarının korunması için ortak çalışma yürütmüşlerdir. Bu ortak çalışma, Ani’nin 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine girmesinde önemli bir vesile olmuştur.
“Sadece Ermeni kültür mirası çalışmaları değil”
Kavala’nın destek verdiği dernek ve vakıflar Türkiye’nin zengin kültürel mirasının korunmasını desteklemiş ve yerel toplulukları da içeren çalışmalar yapmışlardır.
Ermeni kültürel mirası konusunda yaptığı çalışmalara ek olarak, Osman Kavala, Türkiye’de yüzyıllar boyunca varlıklarıyla iz bırakmış Rumlar, Suriyeliler, Kürtler, Yahudiler ve Gürcüler gibi farklı grupların kültürel miraslarını da destekleyen çalışmalar gerçekleştirmiştir.
Osman Kavala’nın çalışmalarının bir başka güzel örneği ise Türkiye’de şu anda mülteci olan Suriyeli çocuklar için Türkiye ve Suriye’deki kültürel mirası ön plana çıkaran çift dilli eğitim materyallerinin üretimidir. Bu materyaller sayesinde çocuklar geldikleri bölgeden ve kültürel miraslarından gurur duymaktadırlar.
Osman Kavala toplumun zor koşullarda ve bazen azınlık olarak yaşayan bireylerinin karşılanmayan ihtiyaçlarına eğilerek kültürel mirasın sivil toplum ve demokrasiyi desteklediği inancıyla çalışmalarını sürdürmektedir ve kültürel çeşitliliği işbirlikleri üzerinden destekleyen projelere öncelik vermektedir. Bu konudaki vizyon ve tutkusunu ödüllendirmek amacıyla Osman Kavala’ya Avrupa Arkeologları Derneği tarafından 2019 yılı Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü verilmiştir.”
Kavala: Benim için büyük bir onur
Osman Kavala tarafından kaleme alınan konuşma metni, 4 Eylül tarihinde gerçekleşen EAA Yıllık Toplantısı açılış töreninde ödülü Osman Kavala adına kabul eden Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı İsmail Yavuz Özkaya tarafından okundu. Kavala şunları söyledi:
“2019 Avrupa Arkeoloji Mirası Ödülü’ne layık görülmek benim için büyük bir onur oldu. Bu kararın 22 aydır cezaevinde bulunan ve hangi faaliyetlerinden dolayı bu duruma maruz kaldığını açıklayamayan şahsım adına ne kadar önemli bir moral desteği olduğunu anlatamam.
Ülkemizin doğusunda Ermeni topluluklar tarafından yaratılmış eserler yüzyıllar boyunca kesintiye uğramadan canlı bir şekilde devam etmiş bir kültürün hikâyesini anlatıyor. Ermenilerin bu topraklardan kopartıldıkları 1915 yılından sonra bu hikâyeler dinleyicisiz kalmış, susturulmuş, bir kısmı tahrip edilmiş. Şükür ki son yıllarda Ani'deki koruma çalışmalarının da gösterdiği gibi bu büyük yıkımdan kurtulmuş olan eserlerin korunması için adımlar atıldı.
Ani'nin istisnai bir özelliği var. Bu antik şehir yüzyıllar önce terk edilmiş ve insansız kalmış olduğu için orada Ermeni mimarisinin şaheserleriyle tabiat arasında benzersiz bir harmoni oluşmuş. Bu sayede Ani çağlar üstü nitelikte olan bir hakikati bize çarpıcı biçimde anlatır: İnsanlık için kalıcı değerler, savaşlarla, ölerek ve öldürerek kazanılanlar değil, sonraki kuşakların duygu ve düşünce dünyasını etkileyen sanat eserleridir.
Anadolu Kültür olarak Ani'de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından başlatılan koruma çalışmalarına da katkıda bulunmak için uluslararası uzmanlarla ve uzman kuruluşlarla işbirliklerini kolaylaştırmaya çalıştık. Ani'de önemli projeler üstlenmiş olan Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD) başkanı mimar Yavuz Özkaya, mimarlık tarihi uzmanı Armen Kazaryan ve aynı duyarlılıkları paylaştığımız NIKU'nun eski direktörü Carsten Paludan- Müller ile birlikte Türkiye'den ve Ermenistan'dan uzmanların katıldıkları, birlikte çalıştıkları atölyeler ve saha inceleme ziyaretleri düzenledik. İki ülkeden uzmanlar arasında bilgi ve fikir alışverişinin, yapılan çalışmalara katkıda bulunacağına, bu diyalog ve işbirliğinin Türk ve Ermeni toplumları arasında önyargıların üstesinden gelmeye yardımcı olacağına inandık. Ani'yi eski çağlarda olduğu gibi bir barış toprağı olarak tasavvur ettik.
“Ne yazık ki sınır hala kapalı”
2016 yılında İstanbul'da gerçekleşen UNESCO Kültürel Miras Komitesi toplantısında Ermeni delegasyonunun da desteğiyle Ani’nin Dünya Miras Listesi'ne dâhil edilmesi bizleri çok sevindirdi. Ancak, maalesef, sivil toplum kuruluşlarının çabalarına rağmen hâlâ Türkiye ve Ermenistan hükümetleri arasında ilişki kurulmuş değil. Ani bölgesinin de bir bölümünü oluşturduğu kara sınırı hâlâ kapalı.
Bu ödül vesilesiyle, Türk ve Ermeni akademisyenlerin, uzmanların, zanaatkârların, sınırın iki yanında yaşayanların aralarındaki ilişkilerin gelişmesinin barış için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak ve bölgede Mren Katedrali gibi risk altında bulunan ve acil müdahale ihtiyacı gösteren çok değerli yapıların bulunduğunu hatırlatmak isterim.
İleride Ani'nin bir ‘barış parkı’ olacağına, hikâyesini hem bölge insanlarına hem de tüm insanlığa daha güçlü bir şekilde anlatabileceğine inanıyorum.
İnsanları ulusal sınırların ve acı tarihsel deneyimlerin ötesinde bir araya getirmek için kültürel mirasın korunmasına ilişkin işbirliğinin önemine olan inancım, hele de bulunduğum koşullar altında, bu ödülü benim için daha da anlamlı hale getiriyor, çok teşekkür ederim.”