30. Olimpiyat Oyunları, Londra’da, görkemli açılış töreniyle başlıyor. 2012, Türkiye’den Olimpiyatlara ilk resmi katılımın 100. yıldönümü. Bundan tam yüz yıl önce, 1912’de, Osmanlı vatandaşı iki Ermeni sporcu, Mıgırdiç Mıgıryan ve Vahram Papazyan, Stockholm’de düzenlenen 5. Olimpiyat oyunlarında, atletizm alanında ülkelerini temsil etmişlerdi.
ROBER KOPTAŞ
rober.koptas@agos.com.tr
Sporseverlerin dört yıldır beklediği an geldi. 30. Olimpiyat oyunları, İngiltere’nin başkenti Londra’da, bugün (27 Temmuz Cuma) yapılacak görkemli açılış töreniyle başlıyor. Dünyanın dört bir tarafından milyarlarca insanın gözleri, 12 Ağustos’a kadar, spor sahalarında yarışacak binlerce sporcunun üzerinde olacak. Sadece kazanmanın değil, katılmanın da önemli olduğu spor dünyasının bu en büyük organizasyonu, bir kez daha, insanın bedeninin sınırlarını zorlamasına, çeşitli üzüntülere ve sevinçlere sahne olacak.
2012, aynı zamanda, Türkiye’den Olimpiyatlara ilk resmi katılımın 100. yıldönümü. Bundan tam yüz yıl önce, 1912’de, Osmanlı vatandaşı iki Ermeni sporcu, Mıgırdiç Mıgıryan ve Vahram Papazyan, Stockholm’de düzenlenen 5. Olimpiyat Oyunları’nda, atletizm alanında ülkemizi temsil etmişti. İmkânsızlıklar içerisinde Stockholm’e giden, formalarının üzerinde, bizzat dönemin İsveç büyükelçisinin eşinin diktiği Osmanlı armalarını taşıyan iki genç, henüz Atletizm Federasyonu’nun kurulmadığı bir dönemde, Olimpiyatlara katılabilecek sportif gelişimi gösterebilmişti.
Mıgıryan ve Papazyan’ın macerasından ilhamla, Osmanlı Ermenilerinin sporla ilişkisini inceledik. Tarihçi Hayk Demoyan’ın 2009’da Yerevan’da yayımlanan ‘Haygagan Sportı yev Marmnagırtutyunı Osmanyan Gasyrutyunum’ (Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Sporu ve Beden Eğitimi) adlı çalışmasından yararlanarak hazırladığımız bu dosya, Türkiye spor tarihinin çok bilinmeyen, üzeri örtülen bir yüzüne ışık tutuyor.
Bundan tam 100 yıl önce Stockholm’de düzenlenen Olimpiyat Oyunları’na Osmanlı İmparatorluğu’nu temsilen iki Ermeni sporcu katılmıştı. Pentatlon, heptatlon, gülle, cirit ve disk atma dallarında yarışan Mıgırdiç Mıgıryan ve 800 ila 1500 metre koşu alanında yarışan Vahram Papazyan, göğüslerinde Osmanlı armasını taşıyan formalarıyla, ülkelerini başarıyla temsil etmişlerdi. Bu, Osmanlı vatandaşlarının olimpiyat oyunlarına ilk katılımıydı.
Abdülhamit’e rağmen
İki sporcunun Olimpiyat Oyunları’na gitmesi, aslında, Osmanlı topraklarında bir süredir spora yönelik giderek artan bir ilginin sonucuydu. Özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde, ülkedeki yabancıların ve gayrimüslimlerin öncülük ettiği spor faaliyetleri, zamanla Müslüman gençlerin de katılımıyla büyük ilgi görmeye başlamıştı. Ne var ki, muhalif siyasi hareketlerden çekinen Sultan II. Abdülhamit, kalabalıkların yan yana gelmesini istemediğinden, spor kulüplerinin kurulmasını engellemiş, sportif faaliyetleri engellemeye çalışmıştı. Buna rağmen, 20. yüzyılın ilk yılları, Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi spor kulüplerinin kuruluşuna tanıklık etti.
Osmanlı ülkesinde yaşayan farklı milletler arasında Olimpiyatlara ilk katılanların Ermeniler olması, sportmen bir nesil yetiştirmek için gösterilen yoğun çabaların bir sonucuydu. Bu alandaki öncülüğü ise, 1886’da İstanbul’da doğan Şavarş Krisyan yapıyordu. Avrupa’da spor eğitimciliği alanında öğrenim gören Krisyan, 1908’den 1915’te öldürülmesine dek, sadece Ermeniler arasında değil Osmanlı sporunun gelişimi için de büyük çaba sarf etmiş, yayımladığı Marmnamarz (Beden Eğitimi) dergisiyle, bir döneme adeta damgasını vurmuştu.
Bebek’ten Babıâli’ye
Olimpiyatlara katılabilmek için Fransa, İngiltere ve ABD’deki etkili kişi ve kuruluşlarla irtibata geçen Krisyan, yoğun uğraşları sonucu iki sporcunun Stockholm’deki oyunlara katılımını sağlamayı başarmıştı. Bu sporcular, Robert Kolej öğrencisi olan Vahram Papazyan ve Mıgırdiç Mıgıryan’dı. Bebek’te oturan bir gazete bayinin oğlu olan Robert Kolej öğrencisi Papazyan, her sabah Bebek’ten koşarak Babıâli’ye gelir, oradan aldığı gazeteleri yine koşarak Bebek’e getirip babasının dükkânına bıraktıktan sonra Bebek sırtlarındaki okuluna koşardı. Okul arkadaşı Mıgırdıç Mıgıryan ise, varlıklı bir ailenin spora meraklı oğluydu.
Ancak İsveç’e sporcu göndermek masraflı bir işti ve bu yükün altından kalkabilmek ve gerekli miktarı denkleştirmek için, Ardavazt Kulübü bir kampanya başlatarak bağış toplamaya başladı. Marmnamarz’ın duyurduğu bu kampanya için sadece İstanbul’dan değil, taşradan da önemli miktarda bağış toplandı. Örneğin, bağışta bulunanlardan biri, Sivas’taki Bartev Kulübü’ydü. Ardavazt Kulübü üyeleri, bağış toplamak için Arnavutköy’deki Rum Tiyatrosu’nda Fedakâr Gemici adlı bir piyes sahnelemiş, piyeste Vahram da oynamış, izlemeye ise saray mensubu beyler ve hanımlar da gelmişti. Bu yardımlar sayesinde Vahram Papazyan ve Mıgırdiç Mıgıryan İsveç’e gidebildiler.
1915’te yaşanan katliamlar sırasında hayatta kalabilen ve daha sonra Beyrut’a yerleşen Vahram Papazyan, anılarında, Stockholm’e gittikten sonra yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Sabah Stockholm’e vardığımda, sokakların ve büyük binaların olimpiyatlara katılan irili ufaklı ülkelerin bayraklarıyla donatıldığını gördüm. Ama hiçbir yerde Türk bayrağı yoktu. Bu durum beni çok üzdü. Nihayetinde vatanımın, Türkiye’nin temsilcisiydim ve ülkeme karşı gösterilen bu çirkin tavır, benim için bir aşağılamaydı. Barınmam için bana ayrılan mekâna varmadan, bir araba tuttum ve doğrudan Türk elçiliğine gittim. Öfkemi anlatacak ve hemen bir çare bulunmasını rica edecektim.”
İSTANBUL'DAKİ |
ERMENİ FUTBOL TAKIMLARI |
---|---|
Balat | Sasun |
Beşiktaş | Aharonyan |
Galata | Santral |
Kadıköy | Mıhitaryan |
Kınalı | Proti |
Kumkapı | Ardziv, Dork, Giligya |
Kuruçeşme | Ardavazt |
Makriköy (Bakırköy) | Joğovrtayin |
Nişantaşı | Ararat |
Pangaltı | Nor Tıbrots |
Pera | Araks, Esayan, Marmnamarzagan |
Şişli |
Mabak |
Üsküdar | Raffi |
Elçi taş kesildi
“Türk elçiye kendimi tanıttıktan ve onun tebriklerini aldıktan sonra, ona şunları söyledim: ‘Beyefendi, Stockholm’un havasını içime çekemiyorum. Çantalarımı alıp memleketime dönmek istiyorum. Bütün şehir yabancı bayraklarla dolu ama bir tek Türk bayrağı yok ve bu hem benim hem de vatanım için büyük bir aşağılama. Ancak, öbür uluslarla birlikte benim vatanımın bayrağı da dalgalanırsa burada kalırım.’
Türk elçi taş kesildi. Başka pek çokları gibi, bir Ermeni’nin vatanını bu kadar sevmesine inanamıyordu… Ve gerçekten de, iki saat sonra Türk bayrağı her yerde dalgalanmaya başladı.”
Yarışmalarda Mıgırdiç Mıgıryan pentatlonda bazı iyi dereceler kaydetti ve disk atmada da beşincilik kazandı. Vahram Papazyan ise 1500 metre koşu yarışmasını önde götürmesine rağmen, son düzlükte yere düşerek derece yapma şansını yitirdi. Yine de, iki sporcu, katılmanın kazanmak kadar önemli olduğu olimpiyat oyunlarının tarihindeki yerlerini almış oldular.
Krisyan’ın Selim Sırrı’ya cevabı
Olimpiyatların hemen sonrasında, Şavarş Krisyan ile yakın arkadaşı olan ve zaman zaman Marmnamarz’a da katkıda bulunan, Türkiye’de spor denince akla gelen ilk isimlerden olan Selim Sırrı (Tarcan) arasında bir polemik yaşandı. Gazetesinde, “26 farklı ülkenin en seçkin evlatları oradaydı; bir tek bizden kimse yoktu” sözleriyle olimpiyatlara Türk sporcuların katılmaması nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu belirten Selim Sırrı Bey’e Marmnamarz’da bir cevap veren Krisyan, Ermenilerin de Osmanlı vatandaşı olduğunu, Osmanlı ülkesini temsil ettiklerini ve Selim Sırrı’nın bu tavrının ayrımcılık olduğunu ifade eden şu satırları kaleme aldı:
“Selim Sırrı’nın Hıristiyan Osmanlı ile Türk Osmanlı arasına fark koymak yönündeki çabası canımızı yaktı. (…) Kısa konuşalım. İki Ermeni, kendilerinin ve Ermeni milletinin bir kısmının masrafıyla Stockholm’e gittiler, ama Ermeni olarak değil, Osmanlı olarak… Formalarının üzerinde Osmanlı hilali vardı. Osmanlı sporu Avrupa’da tanınsın diye mücadele ettiler. Osmanlı atletleri olarak alkış da topladılar ama Selim Sırrı hâlâ kalkıp, o iki Osmanlı’yı hiç anmadan, Stockholm’de Türkler yok diye gözyaşı dökme numarası yapıyor. (…) Kelimelerle oynamayalım. Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik sözleri basit sözler değildir. Ulus yaratır ve ulusların geleceğini güvence altına alırlar. Eğer bu memlekette bu sözler sadece bizi kandırmak için kullanılıyorsa, biz bu kelimelerin anlamlarının değiştirilmesine razı gelmiyor ve uyumak istemediğimizi söylemek istiyoruz.” Mardiros Kuyumcuyan Ermeni Spor Oyunları'nda ciritle yüksek atlıyor
Ermeni Spor Oyunları (1911-14)
Şavarş Krisyan, Osmanlı Ermenileri arasında spor oyunları düzenlenmesi için büyük çaba göstermişti. 1911-14 arasında İstanbul’da dört defa Ermeni Spor Oyunları düzenlenmesinde onun ve dergisi Marmnamarz’ın büyük etkisi oldu. Oyunlara kulüplerden ve okullardan yüzlerce sporcu katıldı.
Spor hareketinin öncülerinden Krikor Cololyan, o günleri şöyle anlatıyor: “Marmnamarz yeni yayımlanmaya başlamıştı ama çok ilgi görüyordu. Bu heyecanı zirveye taşımak için özel bir girişimde bulunmak gerekiyordu. Bir gün, bir restoranda yemek yerken, Stockholm olimpiyat oyunlarından konu açıldığında, aklımıza, bir Ermeni Olimpiyatı düzenlemek fikri geldi…” (Aztag gazetesi, 3 Ocak, 1939)
Böylece, Marmnamarz’ın çağrısıyla, dönemin önde gelen spor adamları Aram Kalender, Kevork Tercimanyan, Yeğişe Kaçuni, Levon Hagopyan, Şavarş Krisyan, Mardiros Kuyumcuyan ve Hovhannes Savayan’dan oluşan düzenleme komitesi hemen işe koyuldu. İlk Ermeni Oyunları 1 Mayıs 1911’de, Union Club sahasında, 2 bin seyirci önünde yapıldı. 1912, 1913 ve 1914’ün Haziran aylarında da oyunlar tekrarlandı. 1911’deki ilk oyunlarda, Robert Kolej’den Sarkis Mıgıryan ve Mardiros Kuyumcuyan, Ardavazt Kulübü’nden Vahram Papazyan başarılarıyla dikkat çektiler. Sonraki yıllarda da, yüzlerce sporcu ve binlerce seyircinin katılımıyla, bisikletten yüksek atlamaya pek çok alanda yarışlar yapıldı.
Şavarş Krisyan
Beşiktaş’taki Makruhyan, Bahçecik Amerikan Koleji, Berberyan Okulu ve Robert Kolej’de okuduktan sonra, Paris ve Londra’ya giderek spor akademilerinde eğitim gören Krisyan, 1908’de Meşrutiyet ilan edilince İstanbul’a geldi ve Ermeni gençleri arasında spor ve beden eğitiminin yaygınlaşması için çalıştı. 1911’den 1914’e dek Marmnamarz (Beden Eğitimi) adlı dergiyi yayımlayan Krisyan, Getronagan başta olmak üzere çeşitli okullarda beden eğitim öğretmenliği yaptı. Ermeni izci faaliyetlerinin en önemli temsilcisiydi.
Hovhannes Hintliyan ile birlikte “Boy-Scout yev ir Giyankin Nbadagı” (İzci ve Hayatının Amacı) adlı bir kitap kaleme almıştı. 24 Nisan 1915’te diğer Ermeni aydınlarıyla birlikte tutuklanan Krisyan, bir süre hapiste tutulduktan sonra öldürüldü.
Rumeli Lig fikstürü
Osmanlı topraklarında futbol ilk kez 1875’te Selanik’te, İngilizler tarafından oynandı. 1877’de ise Bornova ve İzmir’de sahalar kurularak futbol ilk kez Anadolu topraklarına taşınmış oldu. 1901’de ise, James Lafontaine ve Horatio Armitage’ın girişimleriyle İstanbul Futbol Ligi kuruldu. Sonraki yıllarda Kadıköy, Rumeli, Pazar ligi gibi örgütlenmelere gidildi. İzmir’de ise 1900’de Armenia ve Vaspuragan adında iki Ermeni takımı kurulmuştu. Aynı yıllarda Ermeniler arasında, Baltalimanı futbol takımı, Getronagan Lisesi öğrencilerinin kurduğu ve adını okulun adının Fransızcasından alan Santral takımı ve Robert Kolej’in Ermeni öğrencilerinin kurduğu Robert Kolej takımı kurulmuş ve mücadele kızışmıştı. Yukarıda görülen 1911-12 Rumeli Ligi fikstüründe, Araks A-B, Ardavazt, Ardziv B, Sahakyan ve Makriköy takımlarının yanı sıra, Galatasaray da yer alıyor.
ANADOLU’DAKİ |
BAZI ERMENİ SPOR KULÜPLERİ |
Antep | Hamazasp |
Adapazarı | Taşnaktsutyun |
Dörtyol | Sisvan |
Erzincan | Jayr (Kaya) |
Erzurum | Yeridasartneru Marmnamarzagan Agump (Genç Jimnastikçiler Birliği) |
Harput | Şavarşyan |
İzmit | Atlas |
Kayseri | Ardziv (Kartal), Kayl (Kurt) |
Konya | Masyats |
Samsun | Gaydzak (Şimşek) |
Sivas | Bartev |
Trabzon |
Ardziv (Kartal), |
Spor her yerde
Ermeni spor kulüpleri sadece İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde değil, Anadolu’nun hemen her şehrinde faaliyet gösteriyordu. Özellikle büyük ve önemli liselerin faaliyet gösterdiği Harput, Erzurum, Merzifon gibi şehirlerde, bu okulların içinden çıkan önemli spor kulüpleri vardı. Ülkenin batısından doğusuna, Tekirdağ, Çanakkale, Manisa, İzmit, Konya, Tarsus, Kayseri, Sivas, Amasya, Yozgat, Adana, Samsun, Ordu, Trabzon, Antep, Urfa, Muş ve Van gibi pek çok şehirde mutlaka bir Ermeni spor kulübü, futbol takımı veya izcilik grubu vardı. Yukarıdaki fotoğrafta, 1920’li yıllarda Halep’te görülen Hamazasp futbol takımı, Antep’te kurulmuş, ancak 1915’te pek çok üyesini kaybettikten sonra, Halep’e göç eden üyelerinin yeniden bir araya gelmesiyle, orada faaliyet göstermeye başlamıştı.
Marmnamarz
1911-14 yılları arasında Şavarş Krisyan’ın çıkardığı Marmnamarz dergisi, Ermeni spor hareketinin en önemli çekim merkezi oldu. Hagop Siruni, Hovhannes Hintliyan, Doktor Karanfilyan, Aram Nigoğosyan ve Levon Hagopyan gibi dönemin önde gelen aydınlarının da büyük destek verdiği dergi, Cololyan’ın aktardığına göre, kişisel çabalar ve fedakârlıklar sayesinde yayımlanabildi. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisinde yayımlanan ilk spor dergisi olan Marmnamarz, Ermeni gençlerini, “Üzerlerindeki ölü toprağını atıp, tüm mahallelerde, köylerde, şehirlerde spor kulüpleri açmaya, yarışmalar düzenlemeye, beden eğitimine güç vermeye” çağırıyordu.
Dergi, spora olan ilginin artmasını, sporun kitleselleşmesini, dünyada bu konudaki gelişmelerin aktarılmasını amaçlıyordu. Bunun yanı sıra, Ermeni sporcuların, Rum ve Müslüman sporcularla ve kulüpleriyle rekabetinde, itici bir güç olmaya çalışıyordu. Bu amaçla, İzmir, Kütahya, Arapgir, Kayseri ve daha pek çok merkezden haberler veriyor, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden gönderilen yazıları basıyordu. 1911’de aylık olarak yayımlanmaya başlayan Marmnamarz, gördüğü yoğun ilgi üzerine, 1912’den itibaren 15 günlük periyotlarla yayımlandı. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, siyasi baskıların artmasının ardından yayımına ara veren dergi, kurucusu Şavarş Krisyan’ın 1915’te öldürülmesinin ardından bir daha yayımlanamadı.
İzmir’in takımları
İzmir, Osmanlı sınırları içerisinde Ermeni spor faaliyetlerinin en yoğun olduğu kentlerden biriydi. Fransa’da spor ve beden eğitimi öğrenimi gören Artur Elmasyan, 1900’lerin başlarında bölgedeki Ermeni okullarının eğitim programına beden eğitimi dersini alarak, sporcu sayısının hızla artmasını sağladı. Elmasyan’ın çabalarıyla şehirde turnuvalar düzenlenmeye başladı, ancak onun 1905’te siyasi faaliyetleri gerekçesiyle sürgün edilmesinin ardından, bu faaliyetleri, öğrencilerinin kurduğu Mesrobyan Derneği üstlendi. Ardından, Ermeniler arasında Knar, Vaspurakan, Vartanyan, Sahakyan takımları kuruldu ve bunlar şehrin Rum takımlarıyla rekabet etmeye başladılar. Bu dört takım daha sonra Ermeni Avcılar Kulübü çatısı altında birleşti. Bu kulübün, 1912’de bin kadar üyesi vardı.
Yetimler arasında spor
1915’te yaşanan katliamların ve Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Ermeniler arasındaki spor faaliyetleri büyük darbe yemiş olsa da, 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasının ardından, spor ve özellikle izcilik faaliyetleri, büyük acılar yaşamış bir halkın yaraları sarma çabasında önemli bir rol oynadı. Şavarş Krisyan’ın öldürülmesinin ardından Marmnamarz dergisi bir daha yayımlanamadı, ancak ondan kalan boşluğu, Hay Skaud (Ermeni İzci) dergisi doldurmaya çalıştı. Dönemin uluslararası izcilik kurumlarıyla sıkı bağları olan Ermeni izcilik hareketi, Ermeni gençlerine ve özellikle de 1915’te anne babalarını kaybeden yetimlerine, disiplin ve zindelik vermeyi amaçlıyordu.
Hay Skaud dergisi geniş bir kitle arasındaki iletişim ve haberleşmeyi sağlarken, futbol müsabakaları ve atletizm yarışmaları da, gençleri bir ara- ya getiriyordu. İstanbul’da, 1918’den sonra çok sayıda Ermeni yetimin barındığı Kuleli Askeri Okulu’nda yüzlerce izci vardı ve Ermeni yetimhaneleri arasında spor turnuvaları bile düzenleniyordu.
1915’in sporcu kurbanları
1915 Soykırımı’nda pek çok Ermeni sporcu da hayatını kaybetti. Yerevan’daki Soykırım Müzesi’nin müdürü tarihçi Hayk Demoyan, çalışmasında şu isimleri veriyor: Ardavazt Spor Kulübü Gedikpaşa şubesinden Kalust Arhanyan; Der Zor’a sürülen sporculardan Vartavar Hapucuyan; askeri hizmeti sırasında öldürülen, İstanbullu Araks takımı futbolcusu Hayk Cololyan; Makriköy’deki (Bakırköy) Sasun takımının yöneticilerinden Yervant Nişanyan ve Kevork Keresteciyan; Robert Kolej’in en iyi futbolcularından Hovhannes Goryan; Erzurum Sanasaryan Lisesi mezunu beden eğitimi öğretmeni Ğazaros Kuyumcuyan; ilk Ermeni Spor Oyunları düzenleme komitesinden Kevork Tercimanyan; İzcilik hareketi temsilcilerinden Boğos Zenneyan; Bitlis’te bir Türk okulunda öğretmenlik yaptığı sırada öldürülen Dork Spor Kulübü’nden Avedis Aycıyan.
Kadınlar ve spor
Osmanlı döneminde kadın ve spor konusu hakkında yeterince araştırma bulunmuyor. Ancak Ermenice basında, kadınların spor yapmalarının sağlıkları açısından ne kadar yararlı olduğuna dair geniş bir literatür var. Kültürel koşullar nedeniyle kadınların açık alanlarda spor yapması önünde engeller olsa da, özellikle 1908’de Meşrutiyet’in ilan edilmesinin ardından, kadınların özgürlükleri arttı. Marmnamarz dergisinde yayımlanan pek çok makalede, kadına biçilen ideal annelik rolü nedeniyle, sporun sağlıklı kuşaklar yetiştirmek açısından ne kadar hayati bir rol oynadığı anlatılıyordu. Hatta, Marmnamarz’ın bir başyazısında, Ermeni kadın hareketi eleştirilerek, Batı’dan kadının özgürleşmesi açısından alınan değer yargıları arasında, sağlıklı nesiller yetiştirmek için spor yapmanın da olması gerektiği vaaz ediliyordu.
Bu amaçla, 1911’de İstanbul’da kurulan Esayan Okulu Mezunları Derneği, kadınlar için ilk örgütlü spor faaliyetlerini gerçekleştirmeye başladı. Sivrihisar’da kurulan Zavaryan Kadınlar Kulübü’nde de jimnastik yapılıyordu. Kadınlar, 1913’te düzenlenen Ermeni Spor Oyunları’na da katıldılar. 1915’ten sonra da kadınlar, izcilik hareketinin yaygınlaşmasında etkili oldu.