‘Yahudiler 500 yıldır konuğumuzdur’ saptaması iki bin yıl hata payı içeriyor

‘Anadolu Yahudileri: Ege’de Yahudi İzleri’ başlıklı kitabın yazarı Dr. Siren Bora'yla kitabını ve Türkiye Yahudilerinin günümüzdeki durumunu konuştuk.

Dr. Siren Bora’nın ‘Anadolu Yahudileri: Ege’de Yahudi İzleri’ başlıklı kitabı Gözlem Gazetecilik’ten çıktı. ‘20. Yüzyılın Başında İzmir’de Yahudiler (1908-1923)’ başlıklı doktora teziyle tarih doktoru unvanı kazanan Bora’nın ilk kitabı ‘İzmir Yahudileri Tarihi 1908-1923’ yine Gözlem Gazetecilik tarafından yayınlanmıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı serisinden ‘Bir Semt Bir Bina: Karataş Hastanesi ve Çevresinde Yahudi İzleri’ ile ‘Hahambaşı Hayim Palaçi (1788-1868) ve İzmir Yahudileri’ kitapları yayımlanan Siren Bora’nın ‘The Bodrum Jewish Cemetery’ adlı kitabı ise Libra Yayıncılık tarafından İngilizce yayımladı. Siren Bora, halen Batı Anadolu’da ve İzmir’de yaşayan Yahudilere ilişkin araştırma ve çalışmalarını sürdürüyor.  Dr. Siren Bora ile kitabından yola çıkarak Türkiye Yahudilerinin günümüzdeki durumuna uzanan bir söyleşi yaptık. 

Sizin de kitabın giriş bölümünde belirttiğiniz gibi, özellikle 1992’deki 500. yıl anmalarının ardından Yahudilerin Türkiye topraklarındaki tarihinin sanki 1492’de İspanya ve Portekiz’den Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalan Sefarad Yahudileriyle başladığına dair bir kamuoyu algısı oluştu. Ve bu algı günümüzde de sürüyor. Türkiye’deki tarihçiler arasında da Sefarad Yahudilerinden önce ‘Romaniot’ olarak tanımlanan Roma döneminden bu yana Anadolu’da yaşayan Yahudilerin varlığı biliniyor. Ancak siz kitabınızda Yahudilerin Anadolu’daki varlığını Roma öncesi döneme M.Ö 6. yüzyıla Antikite’ye kadar uzandığı belirtiyorsunuz. Kitabı Mukaddes’te söz edilen Babil Sürgünü’nün ardından Anadolu’ya ilk Yahudi göçünün başladığını belirtiyorsunuz.  Kitabınızı henüz okumayan okurlar için bununla ilgili tarihsel ve arkeolojik bulgulardan kısaca söz eder misiniz? 

‘Romaniot’ olarak tanımlanan Yahudiler etkin bir biçimde Grekçe kullanıyorlardı. Daha doğrusu Grek harfleri kullanılarak yazılan Grekçe ve İbranice karışımı bir dil. Buna ‘Judeo Grekçe’ de deniliyor. ‘Romaniot’ olarak tanımlanan Yahudiler denilince, neden sadece Roma dönemi Yahudileri akla gelir?  Neden Hellen dönemi Yahudileri de akla gelmez? Ya da Grek alfabesi kullanan ‘Romaniot’ Yahudilerinin bu alfabeyi Hellen döneminde öğrenip benimsemiş olabilecekleri düşünülmez?

Yahudi tarihinin başlangıcına ilişkin başlıca kaynak,  Kitabı Mukaddes. İ.Ö. 597 ile 582 tarihleri arasında Babil’e sürgün edilen Yahudilerin varlığını, öncelikle Kitabı Mukaddes’ten öğreniyoruz. Aynı zamanda Kitabı Mukaddes, Antikite Yahudi tarihine ilişkin yapılan bir araştırmada baş vurulması gereken önemli bir kaynak niteliğine sahip. Peki, acaba Kitabı Mukaddes’te Babil’e sürgün edilen Yahudilerin Anadolu’ya gidişlerine ilişkin bir bilgi var mı?  Kitabı Mukaddes’teki Obadya Kitabı’nda, 20 numaralı ‘pasuk’ta(ayette): “Ve Kenaanlılar arasında olan bu İsrailoğulları ordusunun sürgünleri Tsarefata kadar mülk edinecekler ve Sefaradda olan Yeruşalimin sürgünleri Cenub şehirlerini mülk edinecekler” denilmekte. Peygamber Obadya’nın kehanetlerinden yola çıkarak yaşadığı dönemin, İ.Ö. 6. yüzyıl olduğu düşünülür. İ.Ö. 6. yüzyıl, Kudüs’ün saldırıya uğradığı ve halkının Babil tarafından sürgüne gönderildiği zamana denk gelir. O halde ayette adı geçen Yeruşalim’in sürgünleri Yehudalılar olmalıdır. Öte yandan, aynı Pasuk’ta yer alan Sefarad’ın, Batı Anadolu’daki Sardis kentinin Arami ve Semitik adı olduğu ve Sardis’in Lyd ve Pers dillerindeki adının da Spard(Sfard) olması nedeniyle, Anadolu’ya ilk Yahudilerin Babil Sürgünü sırasında gelmiş olabilecekleri öne sürülür. Bu iddiayı öne sürenler, onu Kitabı Mukaddes’teki Yoel Kitabı 3:6’da yer alan ve İ.Ö. 6. yüzyıla ait olduğu düşünülen bir ayetle destekler: “Yuda ve Yeruşalim’in insanlarını kendi sınırlarından uzaklaştırmak için Yunanlıların oğullarına sattınız”. Bu fikri paylaşanlar arasında Anadolu’daki Yahudi varlığının başlangıcını araştıran önemli teologlar, arkeologlar ve tarihçiler var. Tabii bu görüşe sahip olmalarının başlıca nedeni, sadece Kitabı Mukaddes’te yer alan ayetler değil. Anadolu’daki antik kentlerde yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilen bazı bulgular da görüşlerini destekliyor. Ya da şu şekilde ifade edeyim. Bulgular, bu görüşün kabul edilebilir bir nitelik kazanmasını sağlıyor. Bu bulgular neler? Anadolu’nun çeşitli coğrafyalarında Aramice yazıtlar bulundu. Kilycia’da, Kapadokya’da, Sivas yakınlarında Lycia’da ve Lydia’nın başkenti Sardis’te. Kitabımın konusu Batı Anadolu Yahudileri olduğuna göre tabii ki burada bizi ilgilendiren bulgular Sardis bulguları. Sardis’te bulunan yazıtlardan birinde, Sardis’in İbranice-Aramice adı, ‘Sprd’ harfleriyle ifade edilen Sefarad olarak yazılmış. Bilim insanları bu adı, Pers satraplığının merkezi olan Spard (Sfard) yani Sardis şeklinde yorumluyorlar. Akıllarına, Obadya 20’deki “…Sefaradda olan Yeruşalimin sürgünleri…” geliyor. Şu sonuca varıyorlar. Yahudiler; İ.Ö. 6. yüzyılda Sardis’e gelmiş olabilirler. Bu arada dikkatinizi çekmek istiyorum. Yazıt Pers dönemine ait. Ayrıca Pers dönemine ait başka bir yazıt daha bulunmuş. Her ikisi de Roma dönemi öncesinde Batı Anadolu’da, Sardis’te yaşayan Yahudilerin varlığını işaret etmekte. Ya da şu şekilde ifade edeyim. Günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce, İskender’in gelişine dek, Anadolu’ya 200 yıl kadar hükmeden Pers İmparatorluğu’ndan söz ediyorum.

Hellen döneminde ise, Anadolu’da Yahudi varlığına ilişkin somut kanıtlar mevcut. Kilikya’dan Pontus’a Batı Anadolu’ya Trakya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada  bulunan yazıtların ve objelerin tarihi  İ.Ö 4. yüzyıla kadar uzanıyor. Bu bulgular  tarihlendirilirken  hep  ‘Hellen Dönemi’ ifadesi kullanılmış. Anadolu’da Roma dönemi öncesinde Yahudi varlığına ilişkin bir başka kaynak, Josephus’un tarihi. Ünlü tarihçi Josephus, Seleukos Kralı III. Antiochus’un İ.Ö. 212-205/4’te, Lydia’da ve Phrygia’da ayaklanma çıktığı zaman krallığın güvenilir unsuru sayılan Yahudi aileleri, ayaklanma bölgesine gönderdiğini yazıyor. Mektupta sözü edilen 2000 Yahudi aile, yaklaşık olarak 10 bin kişi anlamına gelir. Lydia’daki Sardis kentinin, yıllardan beri büyük bir Yahudi topluluğunu barındırdığı biliniyor. Phrygia’da ise, Yahudi ailelerin yerleştirilebileceği önemli ticari faaliyetlere sahip kentler mevcut: Akmoneia, Colossae, Laodicea, Hierapolis kentleri. Hemen hepsi Anadolu’yu baştan başa kat eden ticaret yolu üzerinde. 

SÖYLEŞİNİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 



Yazar Hakkında

1967 İstanbul doğumlu. Agos yazı işleri müdürü ve kitap eki Kirk'in editörü; güncel politika, dini akımlar, tarihle ilgili güncel tartışmalar ve yeni çıkan kitaplar hakkında haberler yapıyor.