Hayatta kalma sanatı

BÜRKEM CEVHER 

Sel Yayınları’ndan Bülent Kale çevirisi ile çıkan ‘Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu’ ilk sayfalarından itibaren Stephen King’in korku kitaplarına rahmet okutacak kadar korku, şiddet ve gerilim içeriyor. ‘Tepetaklak’ı okurken, kendi geleceğimiz ve çocuklarımızın geleceği için korkuya kapılıyoruz. King, romanlarındaki gibi bilinmeyen bir düşman değil karşımızdaki; çokuluslu büyük şirketler, malum güç odakları ve iktidarlar. Ayağı takılanı, tökezleyeni un ufak etmek, onları daha da yoksulluğa itmek üzere aportta bekliyorlar. Hele ki haktan adaletten bahsetmeye başlayın bir kere, sizi ve sizinle birlikte tüm ailenizi yok etmek üzere tüm güçleri ile hazırlar.

‘Tepetaklak’ okuyacağınız tüm korku kitaplarından daha korkunç, tüm ekonomi kitaplarından daha gerçek; üstelik hukuk kitaplarında belirtilenlerden çok  daha fazla suç içeriyor. O hukuk kitapları ki sadece yoksulları ve erkin düşmanları için verilecek cezaları belirliyor. Yüzlerce, hatta binlerce insanı öldürenlerle ekonominin iplerini ellerinde tutanlar ise al takke ver külah sömürülecek her kuruşu ceplerine indirmekle meşguller.

Geçer akçe

Birleşmiş Milletler’e göre bu ‘Tersine Dünya’da son yarım yüzyılda zenginlerin sayısı ikiye katlanırken, yoksulların sayısı üçe katlanmış. Orta sınıf ya gaddarlaşıp zenginleşmenin bir yolunu buluyor ya her an işini kaybetme korkusuyla yaşıyor ya da gitgide yoksullaşıyor.

Her geçen gün adaletsizlik daha da artarken başarısızlık cezalandırılıyor. Cezaevlerini yoksullar ve azınlıklar dolduruyor. Kamu kontrolü finans ve ekonomiden gittikçe elini çekiyor, aç kitleleri zapturapt altına almaya çalışıyor. Kendi iktidarını güçlendirmeye çalışan hükümetler sürekli yeni düşmanlar yaratıyor ve bu düşmanların pastanın adil paylaşımını engellediğini söyleyerek çoğunluğu arkalarına alıyorlar. Cezaevleri her geçen gün yoksullarla, erklerin cepleri ise parayla doluyor.

“Suç demokratikleşti ve artık herkesin ulaşabileceği bir yerde: Pek çok kişi suç işliyor ve herkes suça maruz kalıyor.” O nedenle güvenlik sorunu büyüyor. Biz sıradan halk ise güvenliği demokrasiye tercih eder hale geldik, her geçen gün özgürlüklerimiz daha da kısıtlanıyor. Ama kitleleri öldürenler kahraman ilan ediliyor. Latin Amerika’da ölüm mangaları kol geziyor.

Korkunç şartlardaki cezaevlerinde balık istifi tutukluların büyük çoğunluğunun hükümsüz tutuklulardan oluştuğunu söylüyor Galeano. Çoğunun davaları bile görülmemiş, neden orada olduklarını bilmiyorlar. “Dilsizlerin dilini çözen işkence sayesinde pek çok tutuklu işlemediği suçlardan tutuklu; çünkü özgür bir suçludansa parmaklıklar arkasındaki bir masum tercih edilesidir” diyor yazar ve bir milletvekilinin cezaevi gezisinden örnek veriyor: “1986’da bir milletvekili Chiapas’taki Cerro Hueco Cezaevi’ni ziyaret etti. Orada babasının boğazını kesen ve otuz yıl hapse mahkum olan bir Tzotzil yerlisiyle karşılaştı. Ama milletvekili ölü babanın her öğlen hapsedilen oğluna tortillalar ve meyveler getirdiğini de keşfetti. Bu hükümlü Tzotzil çok az anladığı ya da hiç anlamadığı Kastilya dilinde sorgulanıp yargılanmış ve esaslı bir sopanın yardımıyla ‘babakatli’ denen bir şeyin faili olduğunu itiraf etmişti.”

Korkunun iktidarı

Korkunun gölgesi artık dünyanın üzerine düştü. En büyük korku kaybetme korkusu: İşini, paranı, evini ve aşını kaybetme korkusu. Teknoloji geliştikçe çalışanların boş vakitleri artmıyor. İşsizlik artıyor, çalışma saatleri artıyor. İşsizlik arttıkça iki kişinin işini bir kişi üstleniyor. Bu dayatmayı kabul etmeyen anında işini kaybedebilir, nasıl olsa o iş için sırada bekleyen işsiz çok. Latin Amerika’da yirminci yüzyılın son yirmi yılında orta sınıfın büyük bölümü yoksulluğa, yoksullar sefalete düştü, diyor Galeano. Daha önceden sefil olanlar ise artık istatistik tablolarında yer almıyor.

‘Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu’, alçaklığın evrensel tarihine Latin Amerika’nın son yüzyıldaki katkısını odağa alıyor. Alçaklığın evrensel tarihi demişken aklımıza hemen Jorge Luis Borges geliyor. Galeano, Borges’in de entelektüel ırkçılıktan mustarip olduğunu söylüyor. Borges siyahların kültürel kısırlığının aşina olduğunu söylüyormuş meğer. Bir huzursuzluk sebebi daha!

Bunca kötülüğe karşı yine de bir umut ışığı var. “Çok açık ki, mutluluğu olmayan mutsuzluk, karşı yüzü olmayan yüz, cesaretini aramayan cesaretsizlik yoktur. Karşı okulunu bulmayan okul da.” Bu Tersine Dünya Okulunda önce dünya üzerinde var olan şartları öğrenirsiniz ki kime karşı nasıl direneceğinizi bilin.

Neyse ki bunların hepsi Latin Amerika’da oluyor. Dünyanın bu kısmına alçaklığın ulaşmadığını düşünüp mutlu olabiliriz. Ya da küreselleşme adı altında ülkelerin nasıl köleleştirildiğini okuyup yeni dünya düzenine hazırlıklı olabiliriz. “Eğer dünya böyleyse, şimdi olduğu gibi tepetaklaksa, ayakları üzerinde durması için onu ters çevirmek gerekmez mi?” diye soran Galeano’ya “Neden olmasın?” demek gerekir. Artık kendi karşı-okulumuzu kurmaya başlayabiliriz.

Tepetaklak: Tersine Dünya Okulu
Eduardo Galeano
Çeviri: Bülent Kale
Sel Yayınları
350 sayfa.