DTP Eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın, geçtiğimiz günlerde yayımlanan 'Ermeni milliyetçiliğinin Kürt düşmanlığı' başlıklı yazısındaki iddia ve suçlamaya varan analizlerine Agos yazarlarından Yetvart Danzikyan, Pakrat Estukyan ve Karin Karakaşlı’nın yanı sıra Masis Kürkçügil de yanıt verdi.
DTP Eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın 9 Haziran günü Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan bir yazısı spotları yine “Ermeni lobileri” konusuna çevirdi. Gazetemiz yazarlarından Yetvart Danzikyan, Pakrat Estukyan ve Karin Karakaşlı’nın yanı sıra Masis Kürkçügil de Demirtaş’ın bu iddia ve suçlamaya varan analizlerine yanıt verme ihtiyacı gördü.
Başa mı dönüyoruz?
YETVART DANZİKYAN
Abdullah Öcalan’ın zamanında hayli eleştiri toplayan “Ermeni lobileri, rum lobileri, Yahudi lobilerinin Anadolu topraklarında emelleri” temalı açıklamalarının ardından Bese Hozat da benzer minvalde açıklamalar yapmış, yine bu bakmış açısı da gerek bu gazete sayfalarında gerekse konuyla ilgilenen kamuoyunda hayli tartışma yaratmıştı. Tüm bu tartışmalardan sonra artık bir yerlere vardığımız sanıyorduk ki 9 haziran günü DTP eski başkanlarından Nurettin Demirtaş’ın Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazısı çıkageldi. Yazıyı okurken, kimi satırların beni hayli şaşkınlığa uğrattığını söylemeliyim. İlki herhalde Almanya Parlamentosu’nun kararı ile ilgili analizler. Demirtaş’ın bu konuda ortaya attığı sorular hayli ilginç. Şöyle diyor Nurettin Demirtaş:
”Almanya gerçekten ne yapmak istiyor? Demokrasiyle alakaları olmayanların amaçları Türkiye’yi demokrasiye duyarlı hale getirmek olabilir mi? Yoksa Türk ve Ermeni milliyetçiliğini kızıştırma konsepti mi devrededir? Bunları hiç sorgulamadan Almanya’ya alkış tutmak aydın tavrı olamaz.”
Doğrusu bir ülkenin sırf böyle bir amacı hayata geçirmek için kendilerini Holokost’un yanı sıra yeni bir soykırımdan daha sorumlu tutmaları, nasıl derler, biraz tuhaf olmayacak mı? Üstelik Hükümet’ten değil Parlamento‘da grubu olan tüm partilerden bahsediyoruz, yani tüm Alman Parlamentosu’ndan. Bu kadar parlamenter oyuna mı gelmiş oluyor şimdi? AKP kaynaklı ve “Almanya’nın Türkiye üzerindeki emelleri” konulu çok sayıda konspiratif analiz sağnağı altında yaşarken böylesi bir yaklaşımın en azından beni şaşırttığını söylemeliyim.
Üstelik Demirtaş bu analizini “Almanya ya da Ermeni devleti milliyetçilik üretmede diğer ulus-devletlerle aynı zihniyeti paylaşmaktadırlar” cümlesiyle tamamlıyor. Meselemiz Ermeni Soykırımı iken hem yüzleşmeye çalışan suç ortağının hem de mağdurun aynı kefede değerlendirilmesini anlamak, doğrusu zor.
Yazının biraz daha başına gelecek olursak, Demirtaş öyle anlaşılıyor ki o dönem Bese Hozat’a HDP içinden gösterilen tepkilerden de rahatsız olmuş. Ve oradan “Oryantalizm etkisinden kurtulamamış aydınları da etkisine alan ve daha derinliğine sorgulanması gereken yeni bir milliyetçi dalga”ya geçiyor. Demirtaş’a göre bunlar Kürt illerindeki insan hakları sorunlarını görmezden gelen “Ortadoğulu aydınlar”dır. Oryantalizmin etkisinden kurtulamamış bu “Ortadoğulu aydınlar” kimdir acaba? Bilemiyoruz.
Demirtaş bunun ardından Ermenistan cezaevlerinde yaşandığını öne sürdüğü bazı vakalardan bahsediyor. Detayların epeyce flu olmasından dolayı soruşturma imkanımız olmayan bu vakalar, bu şekilde gerçekleşmişse savunulacak hiçbir yanı yok elbette. Ancak Demirtaş’ın buradan yola çıkıp şöyle bir cümle kullanmasına ne buyrulur?
“Hakkari’de ne zaman nasıl katliam yapmışlar bilemiyoruz fakat boşuna bu sözü sarf etmedikleri son 30 yıl içinde yaşanan katliamlardan bellidir: Gerek PKK gerillası kılığına girerek, gerekse bizzat Türk komandoları adıyla yüzlerce cinayet işlendiği kayıtlıdır.”
Buradaki ima çok tehlikelidir. O coğrafyada yaşanan katliamlarda “Ermeni milliyetçiliğinin” de payı olduğu, olabileceği anlamına gelecek böyle bir cümle, devletin ve devlete yakın çevrelerin “PKK aslında Ermeni örgütüdür” şeklindeki argümanlarının tam tersi ama mantıki açıdan bir benzeri ile karşı karşıya kaldığımızı ortaya koymuyor mu?
Şu argümanların ve çıkarımların dolaşımda olmasından kimin, kimlerin sevinç duyacağı açıktır. Ve resmi görüşe kağıt üzerinde tersinden yaklaşan ancak şu mevzubahiste çok benzer yerlere varan analizlerin bizi ileriye götürmeyeceği de açıktır.
Soykırımı alet etmeyelim!
MASİS KÜRKÇÜGİLAlman Parlamentosu’nun 1915 Ermeni Soykırımını tanıyan kararı, ilginç tartışmalara yol açtı. Nurettin Demirtaş da bu vesileyle Ermeni milliyetçiliğine veryansın etmiş. İş bununla kalsa ne alaka deyip geçilebilir. Lakin bütün gazetelerde sürmanşet olmayı hak eden bir takım iddialarda da bulunmayı ihmal etmemiş.
“Hakkari’de ne zaman nasıl katliam yapmışlar bilemiyoruz fakat boşuna bu sözü sarf etmedikleri son 30 yıl içinde yaşanan katliamlardan bellidir: Gerek PKK gerillası kılığına girerek, gerekse bizzat Türk komandoları adıyla yüzlerce cinayet işlendiği kayıtlıdır” demiş konuşmasının can alıcı noktasında.
‘Ermeni yetkililer’ Hakkari’de kah PKK gerillası kılığında kah Türk komandosu ‘adıyla’ yüzlerce cinayet işlemiş. Üstelik ‘kayıtlı’. Şu ana kadar bu konuda herhangi bir bilgi edinilmediğine ama bir yandan da kayıtlı olduğuna göre hayli ilginç bir durum sözkonusu demektir.
Bu ‘yetkililer’ köşeden, en zor yerden işe başlamışlar, ilerde de “Ağrı, Van ve diğer yerleri de ellerinizden alacağız” demişler. Bu bir hezeyan değilse Türk Ordusuna da PKK’ya da rahmet okutacak ‘Ermeni yetkililer’ harekatı ile karşı karşıyayız demektir.
‘Kayıtlar’ ne diyor bilmiyoruz ama bu ilginç harekatın Hakkari’den başlatılması biraz garip, ne de olsa Ermenistan’la sınırı olmadığı gibi gizli saklı Ermeninin de bulunmadığı bir yer (eskiden de eser miktarda vardı). Her nedense buranın tarihsel sakinleri olan Nasturiler’den bile iz yok. Onca Nasturi kilisesi kalıntısının bulunduğu Hakkari’de Asurilerin kökünün nasıl kazındığı üzerine umarız herkesin yeterli bilgisi vardır.
Nurettin Demirtaş belli ki Ermeni devletinin milliyetçiliğinden hayli şikâyetçi. Haklı da olabilir. Bir sınır geçmeden ötürü verilen cezanın orantısız veya gereksiz olduğundan söz ediyor. Buradan hareketle bir takım yetkililerin ağzından insanın tüylerini diken diken edecek ifşaatlarda bulunuyor. Elinde belge yok ama ‘kayıtlar’ var.
Devleti Aliye Osmaniye mütebakisi bir aralar sık sık yakalanan PKK’lıların sünnetsiz olduğunu, dolayısıyla Ermeni olduklarını iddia ederlerdi. Şimdi de gündüz PKK’lı gece Türk komandosu ‘Ermeni yetkililer’ çıktı.
Bese Hozat’tın “milliyetçi-komplocu lobi faaliyetlerinin tehlikesinden” söz eden parçayı almış Nurettin Demirtaş. Adı üzerinde lobi faaliyeti, herkesin bu tarakta bezi var. PKK’nın yok demek biraz ayıp olur. Alman Parlamentosu’ndan çıkan kararın bir lobi faaliyetinin ürünü olup olmadığını bilmiyorum. Nurettin Demirtaş tıpkı ‘Türk yetkililer’ gibi bu kararın Almanya’ya ağır bir sorumluluk yüklediğini atlıyor. Gariban Ermenistan’ın Almanya devletine lobi faaliyeti ile giydirebileceği bir gömlek değil bu. Hele hele üç milyon Türkiyelinin bulunduğu ülkede bulunan bir avuç Ermeninin!
Bütün parlamentoların bu tür meselelerle ilgilenmemesini uygun görebiliriz, tabii tutarlı olmak kaydıyla. Yani benim meselem başka diyerek değil! Hele hükümetle görüşmelerde ABD üçüncü ayak olsun diye açıklamalar yaptıktan veya çeşitli parlamentoları ziyaret edip destek istedikten sonra bunu hiç diyemezsiniz.
“Soykırımda Kürtlerin de kullanıldığı bir gerçektir.” Bu kullanılma ve aldatılma hallerini tarihte kullanmamakta yarar vardır. ‘Kullanılma’ yetişkin olmama halinin yanı sıra gerçeklikten kopuşu da gösterir ki, ruhen pek sağlıklı bir duruma karşılık düşmez.
“Yeni soykırımları önleyecek çalışmaların” önem kazandığı doğrudur. Ama pasaportsuz sınır geçmekle soykırım meselesini aynı bapta ele almaya varacak bir muhakemeden hareketle müthiş bir sonuca varmak pek mümkün değil. Nurettin Demirtaş mensup olduğu hareketi milliyetçilikten arınmış sayabilir. Kullandığı argümanlar ise milliyetçidir.
Nuretttin Demirtaş’ın Hakkari meselesini bir kenara bırakıp Kürtlerin bulundukları topraklarda onurlarıyla yaşamasını savunanları gereksiz yere zor durumda bırakmaması yeterli. Kürtler nasıl istiyorsa öyle yaşasınlar. Hakkari’yi de ‘Ermeni yetkililere’ vermesinler! Nasturilere gelince artık onlar topraklarında kalmadılar. Bir de, bu hayali “Hakkari”dekiler bir zamanlar bu topraklardaydı, kullanılanlar veya kullandırılanlar hep birlikte köklerini kazdılar. Biraz iz’an!
Allah akıl fikir versin
KARİN KARAKAŞLI
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ağabeyi, DTP eski Genel Başkanı Nurettin Demirtaş’ın, Yeni Özgür Politika’ya yaptığı açıklamalar sürreel bir roman tadında. Devlet, Sur, Cizre başta olmak üzere Kürt halkının yaşadığı ve kimbilir kaç sürgün sorası yeniden yarattığı bütün yaşam alanlarını yıkarken ‘Ermeni devleti ve Ermeni milliyetçiliği’ kaygısına düşmenin reel gerekçesini bilemiyorum. Gel gör ki mutlak hakikat havasında dile getirilen kanaatlerin içeriği ve üslubu fena halde ürpertici.
“Devletler tanısın ya da tanımasın bu soykırımın yaşandığından zerrece kuşku yoktur. Soykırımda Kürtlerin de kullanıldığı bir gerçektir” diye başlıyor söze Nurettin Demirtaş. Kullanılmak fiilinin edilgen çağrışımı benim nezdimde bu denli iradesiyle öne çıkan bir halka hakaret. Elbette bu sistematik imha politikasının sorumluları bellidir, lakin katılımcıları da öyle. Kürt hareketinin bu yöndeki her cesur, dürüst yaklaşımı devletin resmi inkâr politikasını zora koşacak, hepimiz için elzem olan hakkaniyetin önünü açacaktır.
“ KCK Eşbaşkanı Bese Hozat çok isabetli şekilde, milliyetçi-komplocu lobi faaliyetlerinin tehlikesine dikkat çektiğinde HDP içindeki aydınlardan bile negatif tepki geldiği akıllardadır.” diyen Nurettin Demirtaş, belli ki o malum söylemi bir kez daha gündemleştirme gayretinde. Lobi sözcüğünün devlet söylemi olduğu ve Ermeni lobisi denilen muğlak kavramın her Ermeniyi bir kez daha hedef haline getirmekten öte bir işe yaramayacağı aşikârken buradaki ısrarı anlamakta zorlanıyorum. Keza Ermenilerin de yoğun destek verdiği ve içerisinde bir Ermeni milletvekili de olan HDP’nin bu sorunlu kavramı neresinden sahiplenmesinin beklendiği de ayrı bir muamma.
Yazının ağır itham ve genellemelerine dayanak edilen Ermenistan cezaevlerindeki bir grup Kürt siyasi tutukluya dönük muameleyse çıkarım yapılabilecek özden uzak. Bahsedildiği gibi Kürt tutsaklar Ermeni sınırını geçmek isterlerken komployla tutuklanmış ve haksız yere 4 yıla yakın hapiste yatmışsa bu Ermenistan devletinin hukuk kapsamında açıklaması gereken bir mesele. Ancak buradan yola çıkıp ‘Ermeni yetkililer’ denen kişilerin “Hakkari taraflarında en küçük çocukları dahil birçok Kürt aileyi imha ettik, daha da öldürmeye devam edeceğiz. Ağrı, Van ve diğer yerleri elinizden alacağız!” iddiasını dayanak yapmak, oradan da “Boşuna bu sözü sarf etmedikleri son 30 yıl içinde yaşanan katliamlardan bellidir: Gerek PKK gerillası kılığına girerek, gerekse bizzat Türk komandoları adıyla yüzlerce cinayet işlendiği kayıtlıdır” diyebilmek iyi niyetle açıklanacak bir şey değil.
Bu söylemle mi milliyetçiliğe karşı uyarıda bulunmaktadır Nurettin Demirtaş? Bir zamanlar tarihte Batı Ermenistan diye anılan yerlerde Ermenilerin izinin bile kalmadığı bir dönemde kerameti kendinden menkul, marjinal Taşnak söylemini temel alarak Ermeni halkına “Gerçek düşmanlarını bir yana bırakıp mazlum Kürt halkıyla niye uğraşıyorsun?” diye sormak hangi akla izana sığar. PKK gerillası ve dahi Türk komandoları saflarında yer alabilecek nitelik ve nicelikte Ermeni vardır da, kendi halkları nasıl tarihten silinmiştir? Kayıtlar nerededir, hangi Ermeni’den bu dünyada maskeli balodaymışçasına Türk komandosu olabilir?
Ortada büyük bir muhatap sorunu da var. Nurettin Demirtaş’ın defaatle Ermeni devleti dediği Ermenistan olsa gerek. Oysa zan altında bıraktığı Türkiye’deki Ermeni toplumu ve Diaspora.
Milliyetçilik kendini en çok genellemelerle ele verir. Bu açıklamalar yazık ki baştan sona karşı olduğu iddia edilen o akımın en açık ifadesi. Allah akıl fikir versin demekten ötesi gelmiyor içimden.
Siyasette ilke önceliktir*
PAKRAT ESTUKYANÖnce algılar üreterek, ardından da o algıların manipüle edilmesiyle siyaset yapmanın en bilinen tanımı demagojidir.
Yaşadığımız günlerde bu türden demagojiler sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Almanya Federal meclisi 1915 soykırımının bütün detaylarından haberdar olmakla birlikte, engelleyici hiçbir çaba göstermeyen Alman imparatorluğunu yargılıyor. Yani bir anlamda kendi geçmişiyle hesaplaşıyor. Ecdadının yüz yıl önce izlediği siyaseti ‘utanç verici’ bulduğunu ilan etmekten çekinmiyor. Ancak konu Ermeniler olunca, Türkiye’deki siyaset erbabı iğne batırılmış gibi yerinden zıplamakta. Artık gelsin “üst akıl” yorumları, gelsin “haçlı ittifakı gelişmemizi kıskanıyor” hezeyanları, ipe sapa gelmez bir yığın saçmalık iç politika malzemesi olarak pazara çıkarılıyor.
Türkiye’de yayınlanan yüzlerce gazete içinde sadece “Agos” zahmet ederek oylanan metnin içeriğini Türkçeye çevirip yayınladı. Başka bir deyişle bu konuda esip gürleyenler, kulaktan dolma bilgilerle ülke insanına hamaset yaparak konudan nemalanmaya çalışıyorlar. Tepkinin dozunu aştıklarında uluslar arası çevreler anında gerekli cevapları vermekten de geri kalmıyorlar bu arada. Sonuçta bunca hır gürün ortasında mehter marşı eşliğinde “En iyi Ermeni ölü Ermeni” sloganı kalıyor ki, o da bunların yönlendireceği kalabalıkların eylem potansiyeli hakkında bir fikir verebilir. Şüphe yok ki o potansiyel Maraş’tan Çoruma, Sivas’ta Madımak oteline kadar pek çok olayda kabiliyetini kanıtlamıştır. Şimdilerde ise aynı potansiyel gücünü ve iradesini Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de yıktığı, harabeye çevirdiği ilçelerdeki binalara büyük boy Türk bayrakları asarak kanıtlıyor.
***
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın müzakereler sürecinde gündeme getirdiği batıdaki Ermeni lobilerinin çözüm sürecindeki olumsuz rolüne dair iddialar, daha sonra Besse Hozat tarafından dillendirilmiş ve tartışmalara konu olmuştu.
Mesele bu günlerde yeniden, bu kez Nurettin Demirtaş tarafından ısıtılmakta. Daha önceki örneklerde olduğu gibi Demirtaş da milliyetçi Ermenilerin Kürt düşmanlığından bahsetmekte, ancak bu düşmanlığı açıklayan somut bir veri sunmamakta. Şüphesiz ki Ermeniler arasında Kürtlere sempati duymayan, hatta nefret eden milliyetçiler vardır. Aynen Kürtler arasında da Ermenilere sempati duymayan, hatta nefret eden milliyetçiler olduğu gibi. Ancak bunların hangi örgütlülüğü, ne zaman bu konuda kamuoyu nezdinde bir çıkış yapmıştır? Nurettin Demirtaş Ermenistan sınırını kaçak yollardan geçerken yakalanan bazı Kürtlerin hapiste uğradıkları baskıları ve hakaretleri, Ermenilerin bir siyaset olarak Kürt düşmanlığı yaptıklarının kanıtı olarak gösteriyor. İddialarını doğru bulsak dahi bunun Ermenilerdeki Kürt düşmanlığına kanıt olarak gösterilmesini kabul edemeyiz. Buna karşılık 7 Haziran 2015 seçimlerinde Ermenilerin yoğun yaşadığı seçim bölgelerindeki oy dağılımı çok daha somut bir veri olabilir. Yurt dışında yaşayan Ermenilerden bir çoğu, hayatlarında ilk kez oy vermek üzere yaşadıkları ülkelerin elçiliklerine veya konsolosluklarına koştular. Ne zannediliyor, bu çaba AKP’ye mi, CHP’ye mi yoksa MHP’ye mi destek olmak içindi?
Bu gün Van nüfusunun bütünüyle Kürtlerden oluştuğu bir gerçek. Ancak bu gerçeklik Van, Muş, Bitlis gibi kadim Ermeni şehirlerini Kürdistan haritasının içine koyarsa, Ermeniler doğal olarak seslerini yükseltecektir.
Romantik milliyetçiler dışında kimsenin tankla, topla, tüfekle gelip Vanı ve çevresini geri almak gibi bir hevesi olamaz. Adriyatikten Çin seddine kadar büyük turan ülküsü, Kostantinopolisin yeniden Bizans olması, denizden denize Ermenistan nasıl bir milliyetçi romantizm düşü ise, Vanı Kürdistan haritasında resmetmek de aynı düşün Kürt versiyonudur ve kimseye faydası yoktur.
Akıllı olmak ve günümüzde HDP’de şekillenen Kürt siyasi aklını doğru okumak zorundayız. Bu akıl demokratik özerklik hedefinde bütün halkların bir arada yaşama ülküsünü öneriyor ve Rojava deneyimi ile de ateşten günlerin içinde hayata geçirilebileceğini gösteriyor.
Demagoji reel politik hesaplar içinde belli bir süre birilerine yarayabilir ama özgürlük ve adalet isteyen halklara hiçbir yarar getirmez.
*Bu yazı ilk olarak 12 Haziran 2016 tarihinde Özgür Gündem'de yayınlanmıştır.