TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı: Silah seslerinin olduğu bir yerde hak ihlallerinin de olacağı öngörüsüyle dimdik ayakta iken, kendisinden önce insanlığı düşünürken, kalleş bir kurşun arkasından gelip alıvermişti onu aramızdan.
“Zordur gerçeğin kavranması; gerçeğin karmaşıklığından değil, gerçeğin kavranmasını engelleyen bir yığın toplumsal köstekle kuşatılmış olduğumuzdan.”*
Bugün denizin üzerinden alıp bir zaman yolculuğuna çıkarttı beni günlük işe gidiş yolum üzerinde paylaşılan bu yazı, sizinle paylaştığım bu cümle yüreğime işledi. Sevgi Soysal’ın Politika gazetesinde yayımlanmış “Gerçeği Yazmak” yazısını ilk okuduğumda, gençliğimin örnek aldığım, kendim olabilmeyi borçlu saydığım kadınlarından Sevgi Soysal, bu yazıyı yazdığında, sevgili Tahir Elçi, oğlunun babasını yitirdiği yaştaymış diye düşündüm. Günlerdir başlangıç noktam, kalktığım, oturduğum, okuyup yazdığım her an, sevgili Tahir ile başlıyor farkına varmadan.
Kardeşim Tahir
Bir toplantıdaydım, tam konuşmama başlayacakken aldım inanmakta zorlandığım haberini kardeşimin. Kardeşsiz büyümekten midir bilmem, yollarımızın kesiştiği, o yolları birlikte yürümeye bir yerlerden başladığımız çok kardeş edindim hayatımda. İnsan hakları savunucuları, o kardeşlerin içinde dilini en çok anladığım, dilimi en çok anlayabilecek olanlardandır. Tahir de, işte, onların arasındadır. Silah sesleri duyulunca herkes bir tarafa dağılırken, neden sevgili Tahir’in orada durmaya devam ettiğini sorguluyordu insanlar, şaşırarak. Şaşırmamıştık biz oysa, insan hakları savunucuları olarak. İçime kor düşmüşken, toplantıyı bırakıp gidemediğim gibi tıpkı; ancak konuşmamı yaptıktan sonra kalkıp gittiğim, sorumluluğumu öncelediğim gibi, sorumluluklarımızı duygularımızın önüne koyduğumuz gibi hep, sevgili Tahir de, Baro Başkanı olarak, o basın açıklamasının birincil sorumlusu olarak, orada kalmıştı. Silah seslerinin olduğu bir yerde hak ihlallerinin de olacağı öngörüsüyle dimdik ayakta iken, kendisinden önce insanlığı düşünürken, kalleş bir kurşun arkasından gelip alıvermişti onu aramızdan.
“Ama gerçeği kavramaya yönelmekle bunu gerçekleştirmek arasında aşılması gereken yol uzun ve yorucudur. Bir insan ömrünün bütün gücünü içerebilir, hatta karşılığında fiyat olarak hayatınızı isteyebilir; çünkü gerçeğin kavranması, insanın kendi istemindeki çaba kadar, gerçeğin kavranmasına karşı olan güçlerle çatışmayı da gerektirecektir. Kavranması mümkün olan, uğrunda ölmeye bile değen tek zorluktur gerçek.”*
Gözlerindeki gerçeğin ışığı
O güçlerle çatışmayı seçti kardeşim, yıllarca gerçeğin peşinde koştu. Uğrunda ölümü göze aldığını söyledi her tehditte. Gözlerindeki gerçeğin ışığı, gözlerinin ışığına bakamayan bir kalleş kurşunla sönmez. Gerçeği kavrama yolunda birlikte koştuk kimi zaman ya, ışığını taşımaya, onun kavrama çabasının parçası olmaya devam edeceğiz. Sevgili Tahir Elçi’yi yüreğimizde taşımaya devam edeceğimiz gibi. Çocukları, çocuklarımız bir 40 yıl sonra yeniden zaman yolculuğuna çıkmasın, çıkmak zorunda kalmasın diye. Sözümüzdür, boynumuzun borcudur. Tüm insan hakları savunucuları gibi, tıpkı Tahir Elçi gibi… Gerçeği kavramak için çıktık bu yola bir kere!
* Sevgi Soysal, “Gerçeği Yazmak” Politika, 11. 06. 1976